31 Mart 2006 Cuma

Sürekli Kaybeden Kim



 Sürekli Kaybeden Kim?



1- Terorle, terorizmle, terorist ile pazarlik olmaz. Ama bizlere yansiyan, iktidarin bunlarla pazarlik yaptigi. 12 Agustos 2005 yilinda ne zamanki Basbakan Erdogan "Kürt Sorununu siyasi yollardan cozecegiz" demistir, iste o anda bolucunun siyasallasma hedefine zimni olarak, fark ederek yada etmeyerek araci olmustur.

2- Teroristle mucadele de onemli olan simdi yargiclarin verecekleri cezalardir. Cezalar en ust hadden verilmelidir. Hatta Ceza Kanunu'nda yapilacak degisikliklerle bundan sonra, pkk bayragi acan ve isyan eden bu saldirgan teroristlere verilecek cezanin ust siniri muebbet hapis olmalidir.

3- Diyarbakir'a yatirimda bulunacagini aciklayan bazi firmalar bundan vazgectiklerini aciklamistir. Yasanan Sivil Itaatsizlikler bolgeye akacak sermayeyi, istihdami engellemektedir. Bu, bolgenin zenginlesememesine, kalkinamamasina, fakirligin ve issizligin devam edip sürmesine neden olmaktadir. Issiz gucsuz fakir halk da terorun kapanina boylelikle daha kolay dusmektedir. Teror kendini surdurebilmektedir bu yolla. Cikan bu teror olaylari sozde kürdistan'in kurulmasini asla saglamaz, bu olaylarin tek saglayacagi bolgenin derinlesen fakirligine katki saglamak, bolge insanini icinden cikilamaz bir ucuruma suruklemektir. Bolge istikrarsiz olursa oraya ne doktor, ne egitimci, ne kultur sanat, ne para ne de huzur gider. Bizler cok sükür Istanbul'da, Ankara'da, Izmir'de, Antalya'da, Şanliurfa'da, Trabzon'da yasayip gidiyoruz. Cocuklarimiz (her ne kadar begenmesekde) egitimlerini aliyorlar eksik bulursak dershanelere gidiyorlar, saglik hizmetlerimizi carpuk curpuk da olsa aliyoruz. E cok sükür isimiz de var. En yeni filmler aninda sinemalara geliyor. Hakkari'ye ise ortalama 3,5 sene de bir film geliyor, kultur sanatsiz bir toplum gelisemez. Universitemiz desen var. Ama bakin yeni 15 universite acilacak. Hicbiri bu sakincali bolgelerde degil. Neden? Cunku oraya ogretim uyesi, ogretim gorevlisi gitmez. Bu teror ortaminda, cani burnunda ailesiyle yasamak istemez (istemeli yada istememeli ayri, fiiliyattaki gercekler ayri). Bu olaylar sonucta bizleri uzer yada dolayli etkiler. Ama bu teroru yaratanlari ve onlarin cevresini, bolgeyi dogrudan etkiler. Sivil itaatsizlik baslatan sozde pkk bayraklari acanlar bu unsurlari da dusunmeli.

4- Terorle mucadeleye karsi hakli bir Ataturk Milliyetciligi ve Vatanseverlik duygusu yukselmektedir. Bazi partiler de buna yonelik konusmalar, basin aciklamalari yapmaktadir. Partilerden kimisi siyasi nasiplenmesi maksadiyla, kimisi de gercekten hissetiklerini aciklamaktadir. Bizler bu hassasiyetin yani sira oy verecegimiz partinin iktidar olduktan sonra bu soylemlerini degistirip degistirmeyecegine, soylemlerine devam etse ve bunlari eyleme dokse dahi kadrolari icinde yolsuzluklara bulasmayacagina, ihaleleri yandaslarina (fesat olarak) vermeyecegine, Hak Adalet ve Dürüstlükten şaşmayacağına emin olmalıyız. AB ve ABD'ye kukla olmayacagina, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti ile bagimsiz cumhuriyeti gerceklestirecegine emin olmaliyiz. Unutmamaliyiz ki bugune kadar iktidar olan partilerimizin hepsi bir onceki iktidar doneminde yasanan zaafiyetleri "yok edecegini" iddia ederek gelmistir. Ancak bu zaafiyetlerin yok edildigini goren olmamistir. En azindan ben goremedim.

TEVFiK BiR / 31.Mart.2006


16 Mart 2006 Perşembe

Özgürlük Kavramı Üzerine



Hürriyet (Özgürlük)
Kavramı Üzerine


Hürriyet kavramı ile ilgili bir çok tanım yapılmıştır. Fakat hiçbiri bu kavramı tam örtecek ve dolduracak bir içeriğe sahip değildir. Hürriyet ile ilgili tanım yapmaya çalışmak yerine onu çeşitli yönleriyle ele alarak anlamaya çalışmak daha doğru olacaktır.

Demokratik toplumlarda hürriyetler; negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve aktif statü hakları olmak üzere 3 kategoriye ayrılır. Negatif statü hakları, bireyin devlet tarafından dokunulamaz, ihlal edilemez, karışılamaz hakları olarak tanımlanabilir. Pozitif statü hakları ise, devletin bireye karşı yapmak zorunda olduğu hizmetleri; bireyin devletten olumlu bir davranış ve yardım isteme olanaklarını ifade eder. Aktif statü hakları ise, çeşitli yollarla (siyasal ve medeni haklar vasıtasıyla) yurttaşa toplumun yönetiminde söz sahibi olabilmesi ve kararlara katılabilme yetkisini veren haklardır. Bu üç gruba dahil olan haklar, hürriyetin birbirleriyle sıkı sıkıya bağlı olan yönlerini oluşturur. Bunlar tek başlarına değil, hepsi bir arada bulunmalıdır. Bunlar olmazsa olmazlardır.

Hürriyetten söz edildiği zaman, eşitlikten de söz edilmelidir. Hürriyet eşitliği en azından eşitlik taleplerini peşinden getirir.

Hürriyet ve eşitlik eş kavramlar değildir. Kimi zaman biri oldukça geniş uygulanırken, diğeri dar kapsamda kalabilir. Örneğin çok özgür bir toplumda sınıflar ve sınıflar arası eşitliksizler olabilir. Önemli olan ikisini dengeli ve geniş uygulayabilmektir. Hürriyet “eşitlik” sağlanmadan, tam ve kusursuz olmayacaktır. Eşitlik hürriyetin ön koşulu ve onun tamamlayıcısıdır, olmazsa olmalıdır. Hukukun terazi dengesi gibi, eşitlik ve hürriyette demokrasinin dengeleridir.

(Ülkelere göre hürriyet kanunlarına bakarsak), İngiliz hürriyet kanunlarının tarihine ve genel özelliklerine bakarsak, bunların kişi hürriyetini genişletmeye çalışmaktan öte kralın yetkilerini sınırlamaya ve feodal beylere artı hürriyetler kazandırmaya çalıştığını görürüz (Magna Carta). Ancak İngiliz halkı ve aydınları, bu hürriyet haklarına genişletici yorum uygulamışlar, tarihselliğin taşıyıcılığına ekler yapmışlar ve ona yeni boyutlar yüklemişler (bu uğurda savaşımlar vermişler), yeni hürriyet hakları elde etmişlerdir.

Amerika ve Fransa’da bu temelden ve eklerden oldukça etkilenmişlerdir. Fakat Amerika’da hürriyet hakkı temelini, 13 kolonili zamanda kolonilerden biri olan Virjinya Anayasası ve onun baş kısmında yer alan Haklar Bildirgesi ( Bill of Rights) oluşturur. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları bildirgesi, her ne kadar Amerika’daki bildirgeden daha sonra ve benzer içerikli bir bildirge de olsa, ondan daha büyük bir yankı uyandırmıştır. Çünkü o zaman Fransızca daha yaygın bir dil idi ve Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin üslubu daha güçlü, formülasyonu daha evrenseldi.

Fransız 1789 Bildirgesi, tamamen bireycidir. Bireyi adeta bir toz zerreciği gibi ayrı görür. Bu konseptle düşünen 18. yy. insanı, hürriyetleri yalnızca negatif statü hakları çevresinde düşünmüştür. Hürriyeti, devletin müdahale ve eylemlilik (faaliyet) alanlarının daralması olarak görmüştür. Ancak bu teori “de facto” olarak yani fiiliyatta pek mümkün olmamıştır.

19. yüzyılda pozitif haklar artık yaygın bir biçimde tanınmıştır. Devlete sosyal sorumluluk ilkesi yüklenmiş, ekonomik açıdan güçsüz durumda olanlara yardım etmesi gerekliliği zorunluluğu olduğu anlaşılmıştır.

Bu haklar 1. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, devletlerin anayasalarına girmiştir. Bu anayasalar, sosyal güvenlikten grev hakkına kadar bireyi ve toplumun güvenliğini, sağlığını ve hürriyetini koruyucu birçok hakkı güvence altına almıştır.

2. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle yeniden yapılan anaysalar, savaş öncesinin “hak ve hürriyet tanımaz” totaliter rejimlerine karşı demokrasi ve insan hakları kavramlarını ön plana çıkaran haklar konmuştur ki bu adeta hürriyet savaşı niteliğindedir.

Kamu hürriyetleri ve insan hakları babında, eğer ilgili devlet negatif statü haklarını (İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde yer alması kaydıyla) ihlal eder, pozitif statü haklarını uygulamaz ya da aktif statü haklarını yok sayar ise; kabul edilen genel uygulama olan bireysel başvuru hakkını kullanarak, hak ihlalinin ortadan kaldırılması, bunun onarımı ve yinelenmesinin önlenmesi için İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurabilir. Çeşitli bürokratik ve yargısal geçilir ve ilgili devlet ile alakalı karar açıklanır. İşte bu da hürriyeti ve eşitliği koruyucu bir mekanizmadır, haktır, güvencedir.

Yalnızca İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi de değil; Angaryanın Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme’den, Kadınların Siyasal Hakları’na İlişkin Sözleşme’ye kadar, pek çok yasal norm/sözleşme bulunmaktadır.

Artık günümüzde ekonomik haklar ile sosyal haklar birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir, ki bu da hürriyet kavramıyla da bağdaştırılmıştır. Şöyle ki “Gerçek kişi hürriyetlerinin ekonomik güvenlik ve bağımsızlık olmadan sağlanamayacağı”, “Yoksul insanların özgür insanlar olamayacağı” anlayışı kabul görmüştür.


TEVFiK BiR / 16.Mart.2006



Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.