20 Haziran 2011 Pazartesi

Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in İstifasına Doğru


Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in İstifasına Doğru




Seçimlerden önce dile getirilen bir iddia, seçim gündemi dolayısıyla satır arasında kaldı. Kulislerde de konuşulan bu iddiaya göre Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner’in, Adalet ve Kalkınma Partisi 12.Haziran seçimlerinden yine tek başına iktidar olarak çıkarsa, istifa edeceğiydi.

12.Haziran seçimleri yapıldı, Adalet ve Kalkınma Partisi sandıktan tek başına iktidar çıktı, halkın takdirini aldı.

İşte seçimlerden sonraki ilk hafta perşembe günü yani 16.Haziran günü, üç önceki genelkurmay başkanı Em. Org. Hilmi Özkök saat sabahın 10:00’unda mevcut Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner’i makamında ziyaret etti.

Hilmi Özkök, o gün oraya Başbakan Erdoğan’ın gayri resmi isteklerini ve görüşlerini bildirmek ve belki de Org. Koşaner’in görüşlerini almak için gitti. Orgeneral Özkök, Başbakan Erdoğan ile iyi anlaşan bir genelkurmay başkanıydı, Orgeneral Koşaner’in de komutanıydı. Bugün, bu sıfatlarını kullanarak iyi bir ara bulucu rolündedir. Genelkurmay Başkanı’na, istifa etmemesi yönünde tavsiyede bulunmuş olması kuvvetle muhtemeldir.

Bu gelişmelerin yaşanmasından üç gün sonra, 19.Haziran Pazar günü bir önceki genelkurmay başkanı Em. Org. İlker Başbuğ’un basına verdiği “Ordu, siyasete karışmasın” açıklaması geldi.

Kendi döneminde bile konuşmaktan sakınan İlker Başbuğ'un bu açıklaması ve zamanlaması manidardır, anlayana mesaj niteliğindedir.

Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in istifa etme olasılığına karşı yapılmış, Koşaner’in eski komutanı olarak yapılmış bir açıklamadır. Eski genelkurmay başkanları ve bir ihtimal Başbakan, istifayı engellemeye çalışmaktadır.

Org. Koşaner istifa ederse ne olur? Gerçekten Org. Koşaner klasik bir bürokrat görüntüsü çizerek, kendi kurumundaki pek çok personelin de yargılandığı gerçeğiyle, hükümetle çalışmak istemiyor ve emekliye mi ayrılmak istiyor, yoksa geçen sene YAŞ’ta hükümetin komuta kademelerinde yaptığı “ince ayar” ve taktikler gibi, sürpriz biçimde bir sene erken emekliye ayrılarak, karşı taktik mi uygulamak istiyor?

Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki’ye katılmış ancak kısa bir süre sonra örgüt üyelerini “hem askerlik hem siyaset” yaptıkları için ağır bir dille eleştirmiş, ordu disiplininin içine cemaat-örgüt ilişkilerinin girmesinin, siyasetin girmesinin askeri disiplini bozacağını söyleyerek İttihat ve Terakki örgütünden ayrılmıştı.

Bunun üzerine Mustafa Kemal’e karşı, İttihat Terakki Cemiyeti’nin öldürme kararı aldığını Patrick Kinross’un “Atatürk, Bir Millet Yeniden Doğuyor” kitabından öğrendik.

Bugünkü komutanlarımızın ve devlet büyüklerimizin, Atatürk’ün izinden yürümesi umuduyla...


Tevfik BiR / 20.06.2011

8 Haziran 2011 Çarşamba

Soros, Türkiye İç Savaşına Hazırlık mı Yapıyor?




Soros, Türkiye İç Savaşına Hazırlık mı Yapıyor?


Suriye’de 120 polisin ve aynı bölgede pek çok sivilin öldürüldüğü iddia edildi. Bu bilgi doğruysa, Suriye açısından gerçekten kötü bir gelişme demektir. Yok eğer bu dezenformasyon faaliyeti ise, o zaman da bu saldırıyı yapan kötü niyetli sırtlan güçlerin (Sistem’in) operasyonundan Suriye’nin sağ çıkması, gerçekten zor demektir.

BOP operasyonu sonucu çıkan iç savaşta bugüne kadar toplam 30.000 insanın yaşamını yitirdiği Libya’nın bir örneği olma konusunda ilerliyor Suriye. Ancak görünen o ki, iç savaş erteleniyor, bekletiliyor. Çıkan çatışmalar ve isyan belirli bir düzeyde, dozda tutuluyor. Olayların patlaması istenen güne kadar bekletiliyor.

Belki de olası Suriye iç savaşı sonucu Suriye’de ayaklanacak, bağımsızlık isteyecek Kürtlerle, Türkiye’de “demokratik özerklik” talebinde bulunan bölücü Kürtlerin entegrasyonu, etkileşimi, Türkiye’de de kalkışma ve iç savaş isteniyor olabilir. Demokratik özerklik isteyen bölücü BDP’lilerin ifadelerini ve Türkiye’den, özellikle iş dünyasından buna gelen destek mesajlarını “Yıkın Efendiler, Sıkıysa Yıkın” adlı makalemde yazmıştım.

Türkiye’de “iç savaş” çıkmasını isteyen Sistem’in (Küresel Krallık) çalışmalarını, bu doğrultudaki hazırlıklarını ve bunun verilerini de aşama aşama açıklamaya devam ediyorum. Bunun ilk verilerini, “50 Milyar TL ve Türkiye’de İç Savaş” adlı makalemde yazmıştım. Şimdi devam ediyoruz.

Milyar dolarlık finans yatırımlarında bulunan, genelde sıcak paraları ile, manipülasyon ve spekülasyonlarla servetlerini katlayan ve bu paralarını yine sıcak para yatırımı yaptıkları ülkelerin siyasetini belirlemek, iktidarlarını tayin etmek ve gerektiğinde “açık toplum devrimleriyle” ülkelerde karışıklık çıkartarak Sistem’e entegre etmek için kullanan güçlerin en büyüklerinden Macar Yahudi’si asıllı ABD’li George Soros’u görüyoruz.


Türkiye Coğrafyası Savaşları

Soros, öngörüleri büyük yüzdelerle gerçekleşen bir adamdır. Para, gücü getirir. Güç, bilgiye dayanır. O zaman Soros’un ifadelerinin, konusuna göre kimi zaman 1 ay sonra kimi zaman 10 yıl sonra gerçekleşmesi bizi şaşırtmamalıdır.

Soros, petrol fiyatlarının Temmuz.2011’de 200 Dolar olacağını ifade etti. Temmuz.2011 diyorsa, bu sürenin üstüne rahatlıkla 6 ay, 1 sene koyabiliriz.

Soros bu açıklamayı Mayıs.2011’de yaptı. Soros, bundan aylar önce petrole yatırım yapmıştır diyebiliriz. Piyasalarda işler bu şekilde yürür. Önce strateji belirlenir, sonra yatırım yapılır, sonra bilgi açıklanır. Açıklanan bilgi gerçekleşince para hem de statü kazanılır. Bilgi, parayı ve prestiji getirir, gücü getirir.

ABD Sermaye Piyasası kuralları gereği kamuya açıklama yapan Soros Fund Management’ın (Soros Fon Yönetimi), Aralık.2010 sonunda 800 milyon dolarlık borsaya kote altın fonu hissesi bulunurken, Mart ayı sonunda bu rakam 7 milyon dolara iniyor. Tabi bu yalnızca Soros’un ABD yatırımlarının bilgisi. Dünyanın diğer ülkelerinde ne kadar tutarında bir altın satışı yaptığını bilemiyoruz.

İşte yaklaşık olarak bu zamanlarda, yani 2011’in ilk çeyreğinde, Soros’un altın satışıyla sağladığı nakdi, petrol yatırımlarına kullandığını düşünebiliriz. Altından petrole geçiş söz konusu. Ve mayıs ayında “Temmuz’da petrol 200 dolar olacak” açıklaması.

Ayrıca son aylarda gümüşte önce sert bir yükseliş gördük. Piyasa tabiriyle “malı yüksekten satmak için, gel gel” yapıldı. Ardından, Soros dahil büyük yatırımcıların ellerindeki gümüş rezervlerini sattıklarını öğrendik. Gümüş yaklaşık 5 gün içinde %30 değer kaybetti.

Gümüş satışından gelen paralar da büyük olasılıkla petrol yatırımlarında kullanılmıştır. Petrol fiyatlarında da sürekli bir dalgalanma görüyoruz, büyük yatırımcıların büyük alımlar için kendilerine fırsat yarattıklarını düşünüyorum.


Ortadoğu’da Savaş = Pahalı Petrol

Peki bugün 115 dolar seviyelerinden işlem gören petrol nasıl olacakta, Soros’un açıklamalarına göre 1 ay sonra yada yaklaşık 6 ay 1 sene içinde 2 katına çıkacak? Böyle büyük bir fiyat sıçramasını ne sağlayabilir?

Genellikle büyük doğalgaz ve bir miktar da petrol rezervine sahip olan Kuzey Afrika ülkelerindeki iç savaşlar bile, Sistem’in yani müttefik güçlerin saldırıları bile petrol fiyatlarında bir sıçramaya yol açmazken, çift dipli resesyon da artık pek olası görünmezken (henüz ABD Başkanı Obama, artık ikinci bir dip beklenmediğini belirtti) petrol fiyatı nasıl 2 katına çıkacaktır?

Suriye, Türkiye ve İran coğrafyasında yaşanabilecek bir karışıklık, coğrafyada yaşanabilecek kalkışma hareketleri, Kürt isyanları, iç çatışma ve iç savaşlar, belki Suriye ve belki İran’a yine müttefik güçler yani Sistem tarafından bir müdahalede bulunulması ile petrol varil fiyatları 200 dolara doğru gidebilir!

Önceden de belirttiğim gibi, Suriye iç savaşı sonucu Suriye’de ayaklanacak, bağımsızlık isteyecek Kürtlerle, Türkiye’de “demokratik özerklik” talebinde bulunan bölücü Kürtlerin entegrasyonu, etkileşimi, Türkiye’de de kalkışma ve iç savaş isteniyor olabilir.

Birlikte, aynı zamanlarda çıkacak olaylarla, coğrafyada daha büyük etki yaratılmak isteniyor olabilir. Seçim sonrası bekleniyor olabilir.

Açık açık, artık Sistem ve onun sözcüsü ABD, Türkiye’de ve dünyada üniter devletler istememektedir. Federal yapılar, daha kolay kontrol edilebilir ve piyasa mantığı ile daha rahat iş görülebilir niteliktedir.

Bir petrol çıkarma anlaşması, devlet hakkı %50 – çıkaracak firma hakkı %50 olabilirken federal yönetimlerde bu %4 eyalet (state) hakkı - %96 petrolü çıkaracak firma hakkı olabilmektedir, örneklerini sayabiliriz. En yakınımızda, bunu Irak’ta görüyoruz. Yüzdesi fazla ve daha pahalı petrol!

Ayrıca hatırlatmakta yarar var, yeni analizler neticesinde güncellenmiş 2011 yılı tahminine göre dünya petrol rezervi dünyaya 46-50 yıl yetecek düzeydedir.

* * *

Petrol rezervlerinin bitiyor ve değerleniyor olmasını; Türkiye’de yaşanabilecek ve bugün Suriye’de yaşanan karışıklıkların arkasındaki nedenlerden söylenmeyenini; Türk Deniz Kuvvetleri’nin stratejik önemi ve bu nedenle tasfiyesinin isteniyor olmasını; Kıbrıs Adası-Mısır-İsrail hattının önemi; 10 yıl önce Soros’un açıkladığı ve AB verileriyle gördüğümüz beklenen Yunanistan krizinin neden bugün çıktığını; Türkiye-İsrail yakınlığı yerine ikame edilen Yunanistan-İsrail yakınlaşmasının nedenini; ve yine Kıbrıs Adası ile ilgili bazı gerçekleri açıklayacağım yeni makalemi seçimlerden bir süre sonra internet sitemde yayınlayacağım.


Tevfik BiR / 08.06.2011

1 Haziran 2011 Çarşamba

Döküp Döküp Saçacağız Kimin Varsa Nesi



Döküp Döküp Saçacağız Kimin Varsa Nesi


MHP kasetlerinin arkasındaki organizasyonun kimler olabileceğini ararken ilahi bir tesadüfle karşılaştım! Gelin bu ilahi tesadüfe birlikte bakalım, birlikte şaşıralım.

Kavramlara ve ifadelere dikkat edelim. Burada biraz kriptoloji yapacağız. Şifreleri deşifre edeceğiz. Deşifresi benden, ilahi tesadüfü yorumlamak sizden olacak.

27.Mayıs-10.Haziran 2009 tarihleri arasında İstanbul'da “7. Türkçe Olimpiyatları” yapıldı.

7. Türkçe Olimpiyatları'nın o seneki şarkısının adı “Yeni Bir Dünya” idi. Sizin de aklınıza “Yeni Dünya Düzeni: BOP” geldi, değil mi? Başbakan Tayyip Erdoğan BOP'un eşbaşkanı ya! Yeni Bir Dünya istemekte haklılar tabi. Yeni Iraklar...

Peki 7. Türkçe Olimpiyatları'nın finalinde okunan şiir neydi öyle! “Hizmete Gideceğiz” diyor her kıtanın/dörtlüğün sonunda. “Hizmet” lafının “Fethullah Gülencilik faaliyeti” demek olduğunu bilmeyen var mı?

Zaten şiirin onuncu kıtasının ilk mısrasında “Denizlerden öte yerde kalmışsa birileri” denilerek, okyanus ötesinde, ABD'de ikamet eden cemaat lideri Fethullah Gülen işaret edilmektedir.

Şiirin mısralarına bakalım. Şiiri deşifre edelim.

Kelime-i Tevhid'i ikiye bölen Gülen cemaati, yani “La İlahe İllallah Muhammedun Resulullah”tan “Muhammedun Resulullah” kısmını çıkaran, bunda bir sakınca görmeyen ve bu açıdan sürekli eleştirilen cemaatin şiirinde de bunun yansımasını görüyoruz.

Dini-İslami olarak nitelenen, on bir kıtadan oluşan şiirde, Musa ve İbrahim peygamberlerin adının geçmesine ve hatta Yunan filazofu Heraklitos'un bile isminin geçmesine karşın son İslam peygamberi Hz. Muhammed'in ismi geçmemektedir!

Ayrıca şiirin son kıtası oldukça tepki çekecek niteliktedir. Şiirde laubalice, Allah'ın yanında çay içmekten bahsedilmektedir. Haydi çay içmekten geçtik, huzurunda bile değil yanında..!

Ey Rabbimiz! Biz kulların varsa hizmette payı,
Huzuruna geleceğiz, bekleriz madalyayı.
Zaten bizim muradımız, yanında içmek çayı,
Bardakta çay tüter tütmez, artık gitmeyeceğiz.

Ben mi yanlış anladım? Dörtlüğe “Ey Rabbimiz” diye başlanmış. Dörtlük içinde, başkaca hitap edilen bir sıfat/kişi yok. “Bizim muradımız yanında içmek çayı” ne demektir? Betimleme bile olsa, böyle bir betimleme olur mu? Haşa!

* * *

Dördüncü kıtaya bakalım:
Katmak için bu hizmete pak sineli bayları,
Ekip kurup hanesinde içeceğiz çayları.
Altmış günlü yaşayarak, otuz günlük ayları,
Demlikte çay biter bitmez, hizmete gideceğiz.

“Pak sineli” bayların yanına cemaat ekibimizle birlikte gidip, onları saflarımıza katmaya çalışacağız diyor. Peki kim bu “pak sineli” baylar?

“Pak sine”, beyaz tenli demektir. Yani “beyaz baylar”, yani  “Beyaz Türkler” demektir. Soner Yalçın'ın 165.000 satan “EFENDİ – Beyaz Türklerin Büyük Sırrı” kitabını hatırlarsınız. Burada “Efendi” ve “Beyaz Türkler” kavramları, Sabetayist Yahudisi anlamına gelmektedir.

Cemaat, Sabetayist olanlara ekipleriyle birlikte gidip, taraflarına çekmek isteyeceklerini belirtiyor. Pek çok TÜSİAD üyesinin bugün AKP tarafına destek vermesi gibi...

* * *

Arkamızdan bağırsalar, bunlar delinin teki!
Onlara gül atar atmaz Hizmete gideceğiz”.

Bu mısraları yorumlamaya bile gerek bulmadım. Anlaşılması gereken anlaşılıyor, gayet açık.

* * *

Mayınları ve dağları engel diye dizseler,
Bir tekmede iter itmez hizmete gideceğiz

İslami, dini olarak nitelenen bir şiirde gayet iddialı ve saldırgan ifadeler mevcuttur. “Bunlar delinin teki” yada “bir tekmede” gibi ifadeler, artık bu şiiri adeta bir marş mısralarına çevirmiş durumdadır. İslam, yumuşak bir dindir. Merhametli bir dindir, saldırgan değil savunmacı ve bağışlayıcı bir dindir.

Diyanet İşleri Başkanlığı sloganlarında ne diyor “İnsanlık Merhamet Üzerine Kurulu. Merhametini Kaybeden İnsanlığını Kaybeder”.

* * *

Ve geldik, esas konumuzun temelini oluşturan mısralara. Şiirin genelinde şöyle yapıp Hizmete Gideceğiz, zorlukları şöyle aşıp Hizmete gideceğiz gibi ifadeler yer almaktadır. Ancak bir anda bu dörtlük ile şiirin tarzı, havası bozulmaktadır. Bu mısralar şiire monte durmaktadır.

Döküp döküp saçacağız, kimin varsa nesi,
Ancak böyle değerlenir bir ömür sermayesi.
Koşuşmaktan kesilirse birimizin nefesi,
Sırtımıza atar atmaz, hizmete gideceğiz.

Bu şiirin içinde durup dururken “Döküp döküp saçacağız, kimin varsa nesi” ne demektir? Bunun anlamı nedir? Kimin neyi dökülüp saçılacaktır?

Dindar bir insan olan bendenizin, içeriğini asla kabul edemeyeceği kasetler çıktı son dönemde Türkiye gündemine. Deniz Baykal'ın ve MHP'li yöneticilerin türlü kasetleri... Döküp döküp saçıldı, kimin nesi varsa!

Tasvip edilecek bir durum değil ancak burada asıl dikkat etmemiz gereken, garibimize gitmesi gereken husus, bunca kişinin bunca kasetini hangi organizasyon hangi birim çekmiştir, ne amaçla çekmiştir ve bundan kim yarar sağlayacaktır? Bunca büyük insanın en mahrem görüntülerini kayda almak, bunca gizli kamera yerleştirmek...

Özetle yoğun bir teknik istihbarat faaliyeti gerçekleştirmek, hangi gücün kimin operasyonu olabilir?

2009 yılında 7. Türkçe Olimpiyatları'nın (Fethullah Gülen organizasyonu olarak sürdürülen) sonunda, moda tabirle finalinde okunan şiirde geçen “Döküp döküp saçacağız kimin varsa nesi, ancak böyle değerlenir bir ömür sermayesi” ve “Arkamızdan bağırsalar bunlar delinin teki” sözleri ne anlama gelmektedir? Tesadüf müdür?

Ben hayatımda pek fazla tesadüflere inanmadım, inanmam da.

Hele ki bugün, Meclis'te muhalefette olan siyasi partilerin kaderlerini değiştirebilecek güçte teknik istihbarat kasetleri ortaya çıkıyor (2010 ve 2011 yıllarında), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu gizli çekim yasadışı teknik istihbarat kasetlerinden “Fethullah Gülen'i” adeta sorumlu tutuyor ve yalnızca bundan iki sene önce 2009'da Fethullah Gülen Manifestosu olarak tanımlanabilecek şiirde “Döküp döküp saçacağız kimin nesi varsa” deniyorsa.

Haydi gelin bu şiirin tesadüfler zinciri olup olmadığına siz karar verin!


Tevfik BiR / 31.Mayıs.2011


Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.