Ziraat
Bankası'na HAK-İŞ Kıskacı
Devleti
gibi milleti de kredi borcu ile kapana kıstırılmış ülkemin
bankalarında da bir başka türlü kapan işletiliyor, bu kapan
banka çalışanlarına yönelik.
Önce
T.C. Ziraat Bankası'nın “TC”si ile oynadılar. %100'ü Hazine
Müsteşarlığı'na yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait olan
kurumun resmi adından T.C. ifadesi kalkmamasına karşın logo, isim
ve tabelalarından T.C. kaldırıldı. Hâlâ “T.C. Ziraat Bankası”
yazan şube tabelaları da var. Bu nedir diye araştırdım,
tabelaların toptan değiştirilmediğini, arıza yapıp da
yenilenirse “yeni konsept” dedikleri TC'siz tabelaların
takıldığını öğrendim. Yani birkaç yıl içinde T.C.
görüntüden tamamen kalkmış olacak.
Ziraat'ten
geçtik Halk Bankası'na. Halk Bankası'nda genel müdür olan,
basında yer aldığı ifadeyle “kutucu” olarak anılan Süleyman
Arslan'ı gördük. Halk Bankası-İran ve Rıza Zarrab üçgeninde
kara para aklandığı ve AKP hükümeti döneminde Türkiye'nin de
taraf olduğu ambargonun delindiği iddiaları gündeme geldi.
Süleyman Arslan'ın evinde ayakkabı kutuları içinde paralar
bulundu. Genel Müdürlüklük görevinden ayrıldı, sonra Ziraat
Bankası'na yönetim kurulu üyesi olarak atandı. Bundan da bir ay
sonra (sanırım Ali Babacan etkisi ile) bu görevinden de ayrıldı.
Son
2 yılda bu bankaların isimleri gündeme en üst sıradan
düştüğünde, çıkan haberler ne yazık ki hep olumsuz oldu.
Haber ya TC oldu, ya 17 Aralık süreci oldu, ya alınamadığı
iddia edilen mesai ücretleri oldu.
Yöneticilerin
Sendikası
Sendika
nedir? En basit anlatımla, çalışanın çıkarlarını (sosyal ve
özlük haklar, maaş vb.) korumak ve yükseltmek adına oluşturulan
anayasal güvenceye sahip birlikteliktir. Ancak mevzu bahis sendikayı
bu iki bankanın üst düzey yöneticileri kurdular. Aslında 1980
sonrası Türkiye'nin sendikal hikayesi bu senaryoya aşina.
Gariplik
de burada başlıyor. Yani çalışanın ücretini, hakkını
savunması için yönetimle pazarlık masasına oturacak, mücadele
edecek, banka çalışanının tarafında olacak/olması için
sendika kuruluyor, ama bunu yöneticiler kuruyor. Kendi kendileriyle
masaya oturmak için mi?
Garabet
sarmalı devam ediyor. AKP ile paralelliği gün gibi ortada olan
(HAK-İŞ onursal kurucu genel başkanı Salim Uslu, bugün AKP
milletvekilidir) HAK-İŞ'e bağlı sendika kuruyorlar, ÖZ FİNANS-İŞ
http://www.ozfinansis.org.tr/
Ancak,
Ziraat Bankası ve Halk Bankası yöneticilerinin kurduğu bu Öz
Finans İş sendikasına ilk kurulduğında ciddi bir katılım
olmuyor. Personel adeta sendikadan uzak duruyor. İşte burada bir
kırılma noktası yaşanıyor. Aslında bankanın yönetimi ile içli
dışlı olan sendika, bankanın gücünü kullanarak harekete
geçiyor.
Sendika
genel başkanı ekibiyle birlikte pek çok ilde pek çok şube
müdürünü ziyaret ediyor. Bundan da bir süre sonra, şu içinde
bulunduğumuz ayda, şube müdürleri “Öz
Finans-İş'e üye olmak ister misiniz?”
diye tek tek personellerine sormaya ve kayıt memuru gibi
“e-devletten” üye olanların isimlerinin kayıtlarını tutmaya
başlıyorlar.
Bölgelerde
listeler oluşturuluyor, üye olmamış ve olmayan personeller tespit
ediliyor ve silsile halinde yöneticilikler şube müdürlerine,
müdürler de personellerine baskı yapmaya başlıyor. “Bak,
şu şu üye oldu sen neden olmuyorsun?”,
“Şu şubenin tüm personeli
üye olmuş bu şubede de fire istemiyorum!”,
“Bir üst pozisyona geçmek
istiyorsun ama bak hâlâ sendikaya üye değilsin, yükselmeyi bu
halde nasıl beklersin?”
gibi iğneli ince ifadelerle bilhassa Ziraat Bankası çalışanları
üstünde çok ciddi bir baskı oluşturuluyor.
Banka
çalışanı ise, uzak şubelere tayin olmamak (sürülmemek),
mimlenmemek, pozisyon değişimlerinin önlenmemesi, yükselmesinin
engellenmemesi için “ekmek parası” deyip sendikaya üye olmak
zorunda kalıyor. İsteyerek sendikaya üye olanların sayısının
oldukça az olduğu bildiriliyor. Ziraat Bankası çalışanlarının
çoğu isyanda.
Farklı
sendikal yapıların güçlenmesini engellemek ve güya “haklarınızı
koruyoruz” denilerek yönetime ve “yönetime” her yönden
itaatkâr bir yapı oluşturmak adına banka çalışanlarına
sendikal üyelik üstünden zımni baskı kuruluyor.
Sendika
üyesi olmamak yada olmak yada üye olacağı sendikayı seçmek,
çalışanın özgür iradesiyle ve isteyerek vereceği karar
neticesinde olmalıdır.
Türk
Ceza Kanununun 118. maddesine göre, “Bir
kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın
faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika
yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya
tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır”.
E-devlet
şifresiyle www.turkiye.gov.tr 'de yaklaşık 1-2 dakika vakit
harcanarak sendikalara üye olunabilir ve aynı şekilde de
“üyelikten
ayrılınabilir”.
TEVFiK
BiR / 30 Mayıs 2014