21 Ağustos 2017 Pazartesi

ABD’ye 51. Eyalet, Birleşik Krallığa 5. Ülke



ABD’ye 51. Eyalet, Birleşik Krallığa 5. Ülke

Ermenistan ve İsrail’in kuruluşuna, bu ülkelerin kuruluşlarındaki Batı desteğine ve kurulduktan sonra coğrafyalarında yaşanan sürekli çatışma hâli ve savaşlara bakarak emperyalist Batı desteğiyle devletleşme sürecine giren Kürdistan’a bakmalıyız.

Batı “işine yarayacağı” şeyleri kullanır ve destekler. Ermenistan, Türkiye’nin ile Orta Asya bağını koparmak için önemliydi. 1918 yılında Ermenistan Devleti kuruldu. SSCB döneminde yaşadı ve 1991 yılında bağımsız devlet olarak bugünkü halini aldı.

Bağımsız Ermenistan kurulalı henüz bir yıl dahi olmamışken 1992 yılında Azerbaycan’a saldırmış ve sivil asker bine yakın insanı katletmiş (Hocalı Katliamı), Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin büyük bir bölümün işgal etmişti. SSCB döneminde de Ermenilerin saldırıları ve Türklere karşı katliamları olmuştu. Ruslar ve Fransızlar başta olmak üzere emperyalist Batı koşulsuz Ermenilerin ve Ermenistan’ın yanında. Sevr’in bir kanadı Ermenistan’dır.

Sevr’in diğer kanadı ise Kürdistan. Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki İngiliz destekli Kürt isyanlarını hepimiz biliyoruz. Bu isyan hareketleri egemen ve meşru güç Türkiye tarafından çetin mücadeleler ile bastırılmıştı.

Batı’nın Ermenilerini ve Batı’nın Kürtlerini birbirinden ayrı düşünmemeliyiz. Pek çok ülkede yaşayan diplomatlarımızı ve ailelerini katleden Ermeni ASALA terör örgütünü ve ondan sonra ortaya çıkarılan PKK’yı bir bütün olarak görebilmeliyiz. PKK, Almanya tarafından kurulmuş ve finanse edilmişti, ama 1950’den bu yana güneydoğuda ve doğu anadoluda Amerikalı “sivil toplum gönüllülerine” ve “danışmanlara” ne demeli? Peki ya Irak’taki ve Bekaa vadisindeki İngilizlere ve İsraillilere? Son 150 yıl içinde birden çok kez savaştığımız Yunanlıların ve Rusların PKK desteğine! Güçlü Türkiye istemeyen her ülkenin payı var PKK’nın yapısında.

Babasının hayrına mı yapıyor” deriz. Atalarımız ne demişse doğru söylemiş. İngilizler, hakimiyetlerinde bulunan Filistin’den babalarının hayrına mı çekildiler? İngilizler gitti ve Yahudilerin ani bir biçimde toprak satın almaları ve devletleşmeleri başladı. Irak gibi, Suudi Arabistan gibi, BAE gibi İsrail’i de İngilizler kurdu. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nda ve diplomatları arasında “İngiliz ekolünden” kimseler yok mu? Bence bugün Dışişleri, İngilizlerin bir hayli etkisinde!

Nereydese 100 yıl önce Ermenistan kuruldu ve bugün 2017 yılında dahi Azerbaycanla savaş halinde, haftada bir çatışma ve ölüm haberi geliyor, bölgedeki istikrarsızlığın kaynağı. İsrail kuruldu ve bugün 2017 yılında dahi İsrail’in yıktığı Filistinlilerin evleri, bölgedeki bitmek tükenmek bitmeyen kan, insan hakkı ihlalleri önümüzde.

ABD’ye 51. Eyalet, Birleşik Krallığa 5. Ülke

Batı’nın yüz yıldan da eski planı, Kürdistan. Irak tarafında Barzanilerin bağımsız devlet referandumuna 1 ay 1 hafta kaldı. Mesut Barzani’nin babası Mustafa Barzani dönemin ABD’li efsane dışişleri bakanı Henry Kissenger’a yazdığı mektupta “Şayet davamızda başarıya ulaşırsak, ABD’nin 51. eyaleti olmaya hazırım” demişti. (Bu bilgiyi ABD Temsilciler Meclisi’ne bağlı İstihbarat Komitesi’nin hazırladığı Pikes Raporu’ndan okumuştuk. “Bunları Yazamazlar, Şeytan Firavun ve İşgal-5” adlı yazımda konuyu detaylandırmıştım.) 26 Eylül Kürdistan bağımsızlık referandumu, ABD’ye 51. eyalet, Birleşik Krallık’a beşinci ülke olarak gelecek!

Kürdistan, Suriye tarafında 700 kilometrelik sınırı kontrol eden, Abdullah Öcalan’ın uzun yıllar önce kurduğu, başta ABD, İngiltere ve İsrail tarafından fonlanan ve desteklenen terör örgütü PKK’nın isim değiştirmiş versiyonu olarak YPG/PYD zemininde bir devletleşme sürecinde. Batı yüz yıl sonra ikinci büyük atağını/saldırısını yapıyor.

Bölgede kurulacak olursa Kürdistan, sıradan bir Kürdistan olmayacak. Emperyalist devletlerin emperyal çıkarları doğrultusunda “yapay” olarak kurdukları, insancıl temelde değil nefret ve bölgeyi istikrarsızlaştırma temelinde kurulmuş bir ülke olacak.

Suriye’yi parçalaya parçalaya kurulan ve Suriye halkının ve Arapların düşman olacağı/olduğu, Irak’ı parçaladığı için Irak Arapları’nın düşmanı olacak, en doğal şekilde Türkiye’nin ve Türklerin düşman gördüğü, İran’ın düşman gördüğü bir devlet olacak. Dört komşusu olacak ve dördüyle de düşman. Batı’nın kurduğu her yapay devlet gibi Batı’dan başkasına hizmet etmeyecek. Devletin tepesindekiler sonsuz yolsuzluk içinde olacak, halkı fakir ve bölge çatışmadan geçilmez halde olacak. Dünya tarihine bakarsanız bunun çok sayıda örneğini görürsünüz.

Birleşmiş Milletlerin müdahalesi ve bölgeye intikali için yeni bir alan oluşturulabilir mi? Uzun yıllar sonra bu sorunun da yanıtı öğreneceğiz. Bini aşkın tır dolusu silah, mühimmat ve malzeme verilmişken, Türkiye’nin ABD ve Batı nedeniyle müdahale edemediği, iktidarın bu nedenle çekindiği YPG (şimdi ona Batı “Suriye Demokratik Güçleri(Forces)” SDG/SDF diyor, “SDG’nin belkemiği YPG” diyor) devletleşirse Türkiye’yi derin çatışmalı ve belki savaşlı yıllar bekleyecek.

Ayrıca’nın Batı’nın bölgedeki terör örgütünün uzantısı Kürtleri Rusya’ya kaptırmamak için S.Demirtaş’ı hapisten her ne olursa olsun çıkarmak zorunda olduklarıyla ilgili görüşlerimi de “Batı Ortadoğu’da Altın Vuruşa Hazırlanıyor” isimli yazımda detaylı anlatmıştım.

Türkiye, milli bakış açısıyla ve tarihten de örnek alarak dış müdahaleli bölgesel tehdide karşı çıkarları temelinde bölge ülkeleriyle ittifak yaparsa, bu büyük emperyalist oyunun önü kesilebilir. Türkiye hiçbir şekilde teröristbaşı APO’nun kurucusu olduğu YPG’nin bir Kürdistan kurmasına izin vermemelidir. Müdahale etmek zor gibi görünse de bunun olumlu sonuçları uzun vadede Türkiye’ye çok şeyler kazandıracaktır, çok büyük şeylerin kaybının da önüne geçecektir.

Kürdistan’ın üçüncü ve dördüncü parçaları İran ve Türkiye’dir. Hangisi önce bilemiyoruz. Bundan 15 yıl önce Irak, Suriye, İran, Türkiye diye sıralayabiliyorduk. İran ile Türkiye’nin öncelik sırası değişmiş olabilir. Suriye ve Irak bölünürken, Türkiye ve İran sıradayken, bölge ülkelerinin Batı müdahaleli Kürdistan kuruluşuna karşı birleşmeleri kadar doğal başka bir yol olabilir mi?

Türkiye’nin stratejisini, taktiklerini, tepkilerini netleştirmesi ve tavizsiz, her ne olacaksa, gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü her geçen gün, Türkiye’nin ve bu coğrafyanın aleyhine işliyor. Türkiye, YPG/PYD/APO Kürdistan’ının kurulmasına artık göz de yumsa yada karşı da koysa, Türkiye’yi kanlı yıllar ve bunun yol açacağı büyük sosyal ve ekonomik kayıplar bekliyor.

Büyük çatışmalı bir beş-on yıla doğru gidiyor coğrafyamız. Bir çatışma/savaş olacaksa ve teslim olmayacaksanız hakkınız için kan dökmek zorundasınız, kavga etmek zorundasınız.
Sanmayın ki gelen bini aşkın tır dolusu malzeme YPG tarafından IŞİD’le mücadelede kullanılıyor. Çatışma bölgeleri ve kullanılan silahların miktarı belli. YPG’nin şuanki çatışmaları bir simülasyon, gerçek mermili ve canlı hedefli tatbikatlar. Batı’dan gelen silahların büyük kısmı depolanıyor ve başka bir saldırı ve savunma harekâtı için bekletiliyor. Hatta ABD bu kapsamda bir başlangıç yaptı diyebiliriz. Amacı Türk Ordusu’nu Suriye’den çıkarmak olan (bu açıkça ilan edildi), YPG’den toplama onbinlerce teröristin katılımıyla Kuvveti Suvvar örgütünü kurdu. Türkiye’ye karşı güneyimizden savaş çanları çalıyor. Savaşacağımız YPG değil, Küresel Sistem ve onun güçlü devletleri olacak. Türkiye artık net tavrını belirlemek ve ona göre topyekûn hazırlığını yapmak zorunda!


TEVFiK BiR / 21 Ağustos 2017


7 Ağustos 2017 Pazartesi

Batı Ortadoğu’da Altın Vuruşa Hazırlanıyor


Batı Ortadoğu’da Altın Vuruşa Hazırlanıyor

Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de ve coğrafyamızda ne gibi gelişmeler olacak, hangi Batılı devletler bölgede nasıl çalışıyorlar, neyi hedefliyorlar bunlara bakacağız.

Öncelikle çok bilinen bir yanlışı düzeltmemiz gerekiyor. “Ortadoğudaki dış güç” denilince ve hatta Türkiye için de akıllara yalnızca ABD ve onun dış istihbarat örgütü CIA geliyor. Yazıda da pek çok kez ifade edilecek olan “Batılı güçler”den ya da “Küresel Sistem”den anlamamız gereken Ortadoğu’da (Türkiye dahil) ve Kuzey Afrika’da en etkin ülkeler ABD, İngiltere, İsrail ve Almanya’dır, sonrasında Fransa da gelebilir.

Her konu her olay sadece ABD’ye bağlanırsa gerçek yapı asla görülemez. Bölgede en güçlü olan bu dört ülkeyi bilmemiz, bunların ayrı ayrı çıkarları olduğunu ve çıkarlarını muhafaza edebilmek için ayrı nüfuz alanları oluşturduklarını, ayrı ayrı nüfuz casuslarının (etki ajanlarının) olduğunu bilmemiz gerekir.

Batı’nın En Sadık Müttefiki

Başlayalım. Batılıların bölgedeki en büyük müttefiği kimdir? Bir amaç değil sadece uzun vadeli hedeflerinin oluşmasının en önemli ayağı olarak bağımsız Kürdistan’ın kuruluşunu sağlayacak Kürtler’dir. Neden NATO üyesi ve büyük devlet Türkiye yada ABD’nin en büyük silah müşterisi olan Suudi Arabistan değil? Yazı, bu soruların da yanıtlarını verecek.

Batı kesinlikle bağımsız Kürdistan’ı kurmak istiyor. İsrail ortadoğuda Arap olmayan bir müttefik istiyor diyebiliriz, Türkiye’yi kendi topraklarına izole etmek için isteniyor diyebiliriz ve belki ilk söylememiz gereken büyük petrol ve enerji kaynaklarının kontrolü (Batılı şirketlerce büyük pay sahibi olarak çıkarılıp satılması) diyebiliriz. Bunun nedenleri bir başka yazının konusu olabilir.

25 Eylül 2017’de Irak’ta, birkaç ay sonrasına denk gelen Ocak 2018 içinde de (ileri bir tarihe ertelenmezse) Suriye’nin kuzeyinde Kürtler bağımsızlık ilan etmek istiyorlar, referandum yapacaklar. Batılı devlet adamları, istihbarat ve askeri kanatları, medyaları %100 net bir biçimde bu bağımsızlık referandumlarını destekliyor. IŞİD’in yaratılma amacı buydu zaten.

IŞİD geldi, kesti biçti yıktı harap etti, temiz insansız bir bölge/alan açıldı. Şimdi Batı “müttefikim ve onlarsız olmaz” diyerek PKK/PYD/YPG’yi silanlandırıyor, bu bölgeleri IŞİD’ten temizliyor (kurtarıyor), kurtaran bu gruplara da bu toprakları teslim ediyor. Devletleşme sağlanacak ve sıfırdan bir devlet buraya inşa edilecek, istenilen bu. Kürtlere anahtar teslim devlet kuluruluşu.

Batının en büyük müttefiki Kürtler ise, (sözde) kurulacak Kürdistan’ın en kıymetli bölgesi olan Türkiye’nin (Batı tabiriyle) Kürt hareketi lideri Selahattin Demirtaş’ın ve HDP’li yöneticilerin (yani bölücü Kürt terör hareketinin Türkiye sivil ayağının) hapiste olmasını kabul eder mi?

Diyelim Batı için bu makul. Kürtler için bu makul mü? Kandil, Barzani yada Suriye bölücü Kürt ayağı PYD/YPG yöneticileri ne düşünür? Müttefikimiz Batı ama Türklere karşı bizi korumadılar! Net olarak bu algı oluşur. Bu da şu tehlikeli konjonktürde Kürtlerin zaman içinde Rusya’ya yakınlaşmasına yol açabilir, Batı’ya olan güvenlerini sarsabilir.

İşte bunun için Batı, Demirtaş ve avanesini hapisten çıkarmak zorunda!

Türkiye Yansın Demirtaş Çıksın Planı

Bu ne şekilde olabilir? Hukuk kanalıyla olabilir mi? Türkiye’de özellikle siyasi açıdan önem taşıyan davalarda hukuk iktidarın politikasıyla paralel yürüyor diyebiliriz. Bir dönem Kandil’den gelen PKK’lılar Habur’da MİT müsteşarıyla devletçe adeta kucaklanarak çadır mahkemelerinde beraat ettirilerek karşılanmışlardı. Bugün ise durum farklı. Siyasi tepkilere göre hukuk ve kararları şekilleniyor. Ancak Tayyip Erdoğan ne gibi baskılara maruz kalırsa kalsın Demirtaş’ı hapisten çıkartmaz. Öncelikle Erdoğan kişisel bir mesele gibi görmektedir Demirtaş’ı. Demirtaş’ın vatan haini olması, bölücü isyankâr terör hareketinin siyasi kanadını oluşturmsı değil, Erdoğan’ın kişisel nefreti Demirtaş’ın çıkmasının önündeki en büyük engel. Zaten gerçek bir hukuk devleti olsaydık, Demirtaş’ın değil müebbetini konuşmak, bugüne kadar terör örgütünün siyasi hareketine izin dahi verilmezdi.

Batı, müttefiki Kürtlere karşı güvensiz portre çizmemek ve onları Rusya’ya yakınlaştırmamak için Demirtaş’ı çıkarmak zorunda ve bu Erdoğan’a baskı ile hukuk kanalıyla yapılamayacaksa, o zaman Batı Erdoğan’ı değiştirmek/devirmek/ondan kurtulmak isteyecektir. Demirtaş hukuk kanalıyla hapisten çıkartılamayacaksa, siyasi yolla çıkarılabilir mi, Batı siyasi yolla Erdoğan’dan kurtulabilir mi?

2019 yılında yapılacak olası Başkanlık seçiminde şu an gördüğümüz kadarıyla Erdoğan’ın seçilmesi kuvvetle muhtemel. Hukuk kanalıyla olmuyor, siyasi seçenek güçsüz. Sonuç, Erdoğan’ın Batı tarafından bir şekilde zorla koltuğundan edilecek olması ihtimali kuvvetli. Bu nasıl olur, üç aşağı beş yukarı zaten herkesin kafasında birkaç senaryo oluşmuştur.

Ne PYD Ne Barzani

Peki o zaman biz bu dış Batı müdahalelerine karşı Erdoğan’ı mı destekleyeceğiz?” sorusu sorulabilir. Soru mantıklı ancak yanıtımız “Hayır” olacak. Öncelikle bizler kişilerin değil vatanımızın, Türkiye’nin savunucusuyuz, kimseyi desteklemek zorunda değiliz. Kişiler gelir gider ama devlet baki kalır. Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı! Ve Erdoğan, Barzani’yi destekleyen Erdoğan değil mi? Diyarbakır’da elele Mesut Barzani’yle sahneye çıkan, Ankara’daki AKP kongresinde Mesut Barzani’yi sahneye çıkartıp AKP’li katılımcıların “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla ayakta alkışladığı, salona bunları dedirten Barzani sevicisi bir Tayyip Erdoğan var. (Mustafa Barzani ve Mesut Barzani’nin CIA ve MOSSAD ilişkilerini okumak isteyenler eski yazılarıma bakabilir).

Aynı Erdoğan Suriye’de, “PKK’nın Suriye kolu” dediği PYD/YPG’ye karşı ama Irak’taki PKK’nın en büyük hamisi Barzani’yle dost. Politikası tutarsız. Irak’taki Kürdistan bölgesinin 10 yıldan uzun süredir sıfırdan bu konuma gelmesinde Türkiye en büyük katkı sunan güç oldu, tabiki Erdoğan’ın emri ile, onun yönetiminde. Bugün ise Barzani referanduma gitmemelidir diyor.
Aslında Erdoğan zaman kazanmak istiyor!

Burada bir özet yapalım. Batının müttefiki Kürtler. Batı, bilfiil Suriye’de, Irak’ta ve Türkiye’de sahada olan ve devlet yapılarına karşı savaşan (bizim ifademizle terörist, onların ifadesiyle özgürlük savaşçısı) Kürtleri Rusya’ya kaptırmamak için, Demirtaş’ı ve marka HDP’lileri cezaevinden çıkarmak zorunda. Bunu yapmasının 3 yolu var, hukuki yol, siyasi yol, kanlı yolu. İlk ikisi netice vermeyeceği için Batının tek yolu da Türkiye’de büyük olaylar yaratmaktan ibaret görünüyor. Ama bunun zamanı var.


Emperyalist Operasyonun Sesleri Çok Güçlü Duyuluyor

Fark edilmesi gerekir, bu yıl yaz aylarında diğer geçmiş yıllara oranla daha az şehit sayısı duyuyoruz? Bu, TSK’nın başarısı mı? Büyük operasyonların neticesi mi? Yoksa bölücü kürt gruplar şuan Türkiye’de değil, bütün enerjilileriyle Suriye’de yoğunlaşmış durumda mı?

Irak’tan hemen sonra bağımsızlık için sıra, şu an iç savaşın yaşandığı Suriye topraklarında olacak. Suriye’de on binlerce iyi eğitilmiş, Apo’yu kurucu manevi önderleri gören, Barzani’yi de her türlü siyasi ayrılığa rağmen seven büyük bir pkk yapısı mevcut. Batılı paralı askerlerin, danışmanların (istihbarat görevlilerinin), açık istihbarat elemanlarının ve gazetecilerin sonsuz destek verdiği büyük bir pkk ordusu, onların deyişiyle Kürt Güçleri hazırda bekliyor. Irak, Suriye ve sonra hedef Türkiye’de.

Gerçekten de yüzlerce tır silah, mühimmat, alet edevat, askeri araçlar bu PYD/YPG/PKK’lı teröristlere veriliyor. “Suriye’deki Türk öncü güçleri” olarak ve hatta “Erdoğan’ın silahlı güçleri” olarak adlandırdıkları TSK bağlantılı gruplar ile çatışmalarında ve IŞİD ile çatışmalarında Batılı askerler her bir grubun/bölüğün içinde mevcut. Askeri üst düzey komutanlar ele geçirilecek toprakların haritalarıyla, teröristlerin üst düzey yöneticileriyle yanyana. Devletleşme için bu yöneticilere fikirler veren deneyimli Batılı ajanlar ve bilhassa Pentagon yetkilileri ama sivil görünüm ve “danışman” adıyla sahalarda. Batılı gazeteciler ise artık Kürtçe öğrenmiş olarak bölgede sürekli Esad/Rusya/İran/Türkiye/Türkmen karşıtı yayınlarıyla 7/24 çalışıyor.

TSK’ya bağlı Suriye’deki güçleri ve hatta Suriye’de sahada bulunan TSK’yı bile “Erdoğan’ın Silahlı Güçleri” olarak ifade eden, bu şekilde haber geçen büyük batılı gazeteciler ve yayınlar var. Hatırlayalım, Suriye ordusuna “Esad Güçleri” ve Suriye Devleti’ni yıkmak için silahlı kalkışma yapan, katliamlar yapan (IŞİD henüz yokken) örgütlere ise ÖSO yani Özgür Suriye Ordusu demişlerdi. Orduya güç, terörist gruba ordu dediler! Batı’nın Suriye devletini Esad ile özdeşleştirerek yıkma çabası. Burada Esad’ın da Başkan olarak yıllarca “ben” odaklı devlet yönetimiyle hatası var. Batı bu durumu lehine çevirdi.

Batı, bütün gücüyle sahada. Amerikalılar ve İngilizler çok göz önünde. İsrailliler biraz daha kapalı çalışıyorlar, daha çok Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden ve Ürdün üzerinden iletişim kuruyorlar. Almanlar ise daha az aktif olmakla birlikte işin ticari boyutunda hatırı sayılır oranları var. Hepsi silah satıyor, hepsi para kazanıyor. Hepsinin dileği, nefret ettikleri düşman gördükleri Suriye, İran ve Türkiye’nin ortasında Batıyla müttefik (kukla) ve bu saydığımız üç ülkeye düşman Kürdistan devletini kurmak.

Ne Yapmalı?

Türkiye bir an önce Mesut, Neçirvan ve Masrur Barzani ile olan sahte diyaloğunu kesmek, Kandil’i Batı’ya önceden haber vermeden imha etmek; bölgede emperyalist Batının kuklası olacak, bölgeyi onlarca yıl çatışma bataklığına dönüştürecek yeni devletlerin kuruluşuna izin vermeyeceğini dünyaya ilan etmek ve sert bir biçimde harekete geçmek zorunda.

21. yüzyıl bilgi çağı. En önemli değer ve gücün kaynağı bilgi. İktidar ve TBMM halka inmek, halka tüm gerçekleri anlatmak zorunda. Bölge ülkeleriyle birlikte Batının bu yıkıcı projesine karşı, emperyalizme karşı işbirliği yapmak zorunda. İktidar ve sahipleri kendi çıkarlarından sıyrılıp 80 milyonluk Türkiye’nin çıkarını, devletin bekasını düşünmek zorunda. 15 Temmuz yalnızca küçük bir olay kalabilir Küresel Sistem’in bize karşı kurguladığı yeni planların yanında ve emperyalist Batı bu planlarını gerçekleştirmek için daha önce hiç olmadığı kadar kararlı. Türkiye hem kendi içinde hem de bölgesel olarak büyük olaylara gebe ve bu mücadele döneminde Türk milleti TBMM tarafından gerçek bilgiye ulaşamazsa bu olası büyük olaylarda önünü göremez, etkilere karşı da gerekli tepkisini veremez.

Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.