16 Ekim 2007 Salı

Derinlemesine Analiz



Derinlemesine Analiz




Org. Yasar Buyukanit donemiyle birlikte, TSK’nin ABD karsiti soylemleri, ABD’yi stratejik ortak gormeyen bir politika icerisinde bulunusu pek cok kisiyi sasirtmistir. Cunku kimse buna alisik degildi. 1950’li yillardan beri, Sovyet komunist tehdidinin varligi ve Turkiye’nin buna karsi NATO araciligiyla ABD ile stratejik muttefik olusu, “stratejik ortak/muttefik ABD” kavramini yaratmistir. Ama anlasilamayan, kabul edilemeyen bir sey var. Berlin Duvari’nin yikilisi, komunist tehdidin ortadan kalkmasina ve ulkelerin yeni dunya stratejileri gelistirilmelerine neden olmustur.

Berlin Duvari’nin yikilisi pek cok ulkede oldugu gibi ABD’de de yeni stratejiler ve projeler gelistirilmesine neden olmustur. Amaclar ve hedefler degismistir. Bu yeni askeri ve politik yapilanma kapsaminda Turkiye, ABD gozunde “stratejik” onemini yitirmistir. ABD’nin yeni amaci Buyuk Ortadogu Projesidir (BOP). BOP ilk olarak, Demokrat Parti iktidarinda Bill Clinton Baskanliginda hazirlanmis ve kabul edilmistir. Clinton sonrasi George Bush doneminde ise BOP, Genisletilmis Ortadogu Projesi (GOP) olarak revize edilmistir. Artik Pentegon’un hedefinde anti-komunizm degil BOP vardir. BOP’u Demokrat Parti’nin (DP), GOP’u ise Cumhuriyetci Parti’nin (CP) hazirladigi dusunulurse, cokca iddia edildigi gibi Bush sonrasi olasi Demokrat Parti doneminde baris ve ekonomik kalkinma yasanacagi tezi, hayalden baska bir sey olamaz.

Yaptigim degerlendirmeler cercevesinde, DP ile CP iktidarlari arasinda bazi farkliliklar yasanacagini dusunuyorum. CP ve Baskan Bush onderligindeki Sahinlerin (Pentagon ve CIA yoneticileri) hedefinde Afganistan ve Irak olmustur. Vakit kalsa sirada da Suriye olacaktir. Suriye olacaktir, cunku: 1-) Suriye’nin bagimsizliginin dusmesi, Israil ile savasan Filistin’in etrafinin cevrilmesi, Filistin’e yapilan yardimlarin bitmesi ve Filistin’in dusmesi, Israil’in kendi acisindan huzura kavusmasidir. 2-) Israil, Irak, Suriye siniri birlesecektir (buna Buyuk Israil icin bir adimda denilebilir). 3-) Suriye’deki petrol yataklari rezervleri cok buyuk miktardadir. Kisacasi CP doneminde Ortadogu’da yani komsularda bu nedenle de Turkiye’de huzur olmamistir, olmayacaktir.

Dunya her ne kadar “sirada Iran var” diye bagirsa da, bunun bu kadar erken ve hemen yapilma olasiligi yok. Bu ve saydigim nedenlerledir ki sirada, CP acisindan, sirada Suriye vardir. DP doneminde ise sahinlerin hedefi Suriye’den Iran’a kayabilir. Bilhassa DP 5+5 sene iktidar olursa bu 10 yillik sure, Iran’a karsi yapilacak turlu operasyonlarin (ekonomik, politik, askeri vs.) hazirliklari icin de yeterlidir. Bunun disinda DP’nin hedefindeki bir diger degisiklik, Hazar Denizi cevresi ulkelerde renkli devrimler yaptirmak olacaktir. Bilindigi gibi ABD, Gurcistan ve Ukrayna’yi devirmis, Kazakistan’da da bunun denemelerini yapmisti. Iktidar partisi degisikligi hedef degisikligini, bu da renkli devrim yapilacak ulkelerin degisikligini getirecektir. Hazar cevresi ulkelerin cografi yapisinin rahatligi, kulturel yapisinin uygunlugu, girilecek operasyonlarin daha az maliyetli olacagi tahmini, bolgenin Cin’e gorece daha yakin olmasi, Iran’in cevresinde olmasi, eski SSCB kalintilarinin ve nufuzunun kazinabilecek olmasi ve baskaca sayilabilecek nedenler dolayisiyle bu degisiklige gidecektir DP. Yani ABD’deki iktidar partisinin degisikligi hedeflerde bir degisiklige yol acabilir ama bu Amerikan’in cikarlari ve projeleri dogrultusundaki amacinin (GOP) degisecegi anlamina gelmez. Kisacasi bu konuda, yarin bugunden daha iyi olmayacaktir.

Iktidarin CP’den DP’ye gecisi, bazi hedef degisikliklerine yol acacak demistim. Ama her konuda degil. Bizi ilgilendiren en onemli husus isgal edilmis bir Irak, ve 3’e bolunmek uzere olan bir Irak. 3’e bolmek hem “bol, parcala, yonet” soyleminin hatta neredeyse “politik kanununun” sonucu hem de Irak’ta bir Kurdistan eyaleti (belki sonra bagimsiz devleti) vasitasiyla yeni bir stratejik ortak yaratma isteginin sonucudur. ABD acisindan ortak cikar paydasinda birlesilemeyen Turkiye dislanmistir, daha da dislanacaktir; ve yerine Kurtler ikame edilmistir.

Iste yazimin basinda bahsettigim Turkiye ile ABD’nin stratejik ortakliginin, muttefikligin bittigi meselesi bu konuya baglanmaktadir. 2006 yilinda Basbakan Erdogan, ABD’de Baskan Bush’u ziyaretinde “Turkiye ile ABD stratejik ortaktir” ifadesini kullanmistir. Baskan Bush ise; hayir, ABD ile Turkiye stratejik ortak degildir soylemini desteklercesine “Dost iki ulkedir” demistir. Bildiginiz gibi diplomaside dost kavrami, genellikle karsi tarafi yumusatmak ya da sadece gorunurde kibarlik yapmak icin kullanilan ici bos bir sozcuktur.

ABD’nin GOP (revize BOP) projesi ve bu cercevede olusan dis politikasi ile Turkiye arasinda hicbir muttefiklik ya da stratejik ortaklik olamaz. ABD’de zaten bu konuda Turkiye’yi stratejik ortak kabul etmiyor, etmez, yalnizca “BOP’un sen esbaskanisin” sozleriyle kandirarak “kullanmak” ister. ABD kendi icinde haklidir. Diplomasi, cikarlar savasidir. ABD, Turkiye’yi kullanmak ister, Turkiye ise kendini piyon yapmamalidir.

ABD Turkiye’yi fiilen isgal edemez, boyle bir seye de kalkismaz. Ama cikarlarina ters dustugu anda ya da ters dusecegi anda, bunu hissettigi anda gucunu kullanarak Turkiye’yi sarsmak ya da kendi isteyecegi gibi bicimlendirmek ister. Mesela ABD’nin bir devlet olarak dunya gorusunun temelini “-demokratik devlet yonetimi -insan haklarinin anayasal varligi ve uygulanisi -uniter devlet yapisinin demode oldugu ve federal/parcacikli yapinin kuresellesme ve piyasa icin daha uygun oldugu…”gorusleri olusturur. Demokrasi ve insan haklari her yone cekilebilen kavramlar. Dusunursek, demokrasi ve insan haklari kavramlarini teror orgutu pkk ve onun uzantisi DTP’de soylemlerinde kullaniyor, bunun tam ziddi olan Turkiye’nin milli guvenligini korumakla yukumlu olan TSK’da kullaniyor. Ancak federal devlet yapisi deyince kafalarda tek bir goruntu sekillenir. Fukuyama’nin onceleri cokca savundugu ama daha sonra “tehlikenin farkinda” olup bunun dunyanin sonu olabilecegi ve yaygin ic ve dis savaslara yol acabilecegi gorusunu savundugu “federal devlet yapisi”, bugun dunyada en cok ABD tarafindan onerilmekte. Turkiye ise uniter devlet modeline siki sikiya bagli bir ulke. Bakin bu noktada da Turkiye ile ABD’nin algilamalari farklidir.

ABD-Turkiye muttefikliginin bittiginin ilk somut orneklerini (Cekic Guc kapsaminda bolgede Amerikan askeri guclerinin cesitli sekilerde Turkiye aleyhine faaliyet gosteren unsurlarla iliski kurmasi ve pkk’ya lojistik destek vermesi) 1990’li yillarda merhum Org. Esref Bitlis sayesinde gorduk.

Bu verdigim orneklere pek cok yenisi eklenebilir. Neticeden sunu cikarmak gerekir. Berlin Duvari’nin yikilisi yalnizca yeni devletlerin dunya sahnesine cikmasindan ibaret degildir. Her ulkenin yeni diplomatik anlayis kazanmasina, yeni algilamalarda bulunmasina ve stratejiler gelistirmesine de sebeptir. Bu nedenledir ki, ’90 sonrasinda Turkiye-ABD muttefikligini gerektirecek “cikar ortakligi” kalmamistir. Bunu gorevleri geregi ilk olarak askerler tespit etmistir. Ve artik cok daha onceki yillarda soylenmesi gereken gercekler bu askeri yonetim (Genelkurmay Baskani Org. Yasar Buyukanit ve komutanlar) zamaninda dile getirilmistir. Asker, gorevi geregi Turkiye’nin milli guvenligini korumak ve kollamakla, buna karsi gerceklestirilen faaliyetleri engellemekle yukumludur. Bu nedenle de her seyi (askeri, diplomatik, stratejik, jeo-stratejik, guvenlik…) daha iyi ve ongorulu gozlemleyen, tum istihbari bilgiye derinlemesine ulasabilen bir kurumun da bunu ilk dillendiren olmasindan daha dogal bir sey yoktur.

Kuzey Irak’ta bir Kurdistan Devleti olusumu, pkk’ya cesitli yollardan silah saglanmasi, pkk’lilara teknik, istihbari ve lojistik destek verilmesi, ABD parlamentosunda Irak’in 3’e bolunmesi gerektigi ile ilgili alinan karar, sozde Ermeni Soykirimi tasarilarinin bir kademe dahilinde Turkiye’ye karsi kabulu ve bunun dunyaya onculuk yapacak olmasi, GOP cercevesinde Turkiye cevresi ulkelerin isgali ve bunun Turkiye’yi ekonomik acidan, enerji acisindan, Turkiye’nin guvenligi acisindan, askeri acidan, insani acidan olumsuz yonde etkilemesi hatta zararlar vermesi hep ABD-Turkiye muttefikliginin “coktan” bittiginin isaretidir. Turkiye bunu anlamamistir, anlamak istememistir.

Simdi yeni yeni anliyor goruluyor. Gec, cok gec. ABD’ye karsi durarak bir Kuzey Irak operasyonu yapilsa da, orada bir guvenlik hatti olusturulsa da, Incirlik Askeri Ussu Amerika’ya kapatilsa da, ABD ile iliksiler en aza indirilse de, bunlar gec kalinmis hareketlerdir, tepkilerdir ve mutlaka Turkiye’ye zarari dokunacaktir. Eger ki bu sert tepkileri vermek ve sert onlemler almak yerine daha once, ta Berlin duvarinin yikilip yeni dunya duzeninin kuruldugu gunlerde, Turkiye ve bizi yonetenler Turk-ABD stratejik ortakliginin/muttefikligin ozde bittigini anlayip, bagimsiz ve ulusal yeni bir dis politika tarzi gelistirselerdi, buna uygun politikalar cizselerdi; biz bugun ne bu kadar ABD destekli pkk ile ciddi bir mucadele veriyor olurduk, ne bu kadar sehit verirdik, ne cuvali kafamizda gorurduk, ne Ermeni destekli faaliyetlere karsi boyle son dakika ataklari yapiyor olurduk, ne de once icimizdeki ABD’cilerin neo-liberalizasyon faaliyetlerine “normalmis” gibi bakip sonra “ulkeyi sattilar” diye bagirir olurduk. Yine bastan onlem almadik, yine bazi seyleri sonradan yapmaya, tedavi etmeye calisiyoruz. Tabi bu da ilkine gore fazladan ugras ve guc gerektirir. Bu bizim kronik eksikligimiz. “Gec olsun, guc olmasin” atasozu sanirim bunu cok iyi anlatmakta. Ama sen isini yarina birakip, bazi seyleri gormezlikten gelip gecikirsen, guc olmasin diye ugrasirsin da sonuc alir misin, zor.

Yine de Turkiye’nin gercekleri gorup harekete geciyor olmasi umut verici. Yazimi, yabanci diplomatlarin Turkiye ve Turkler hakkinda sikca kullandigi bir deyisle bitirmek istiyorum “Turklerin ne zaman ne yapacagi belli olmaz”.


TEVFiK BiR / 16.Ekim.2007


14 Ekim 2007 Pazar

Suç ve Ceza



SUÇ VE CEZA




Vahim, cok vahim. Turkiye, artik suan herkesin cekinmeden “siparis usulu” olarak niteledigi AKP Anayasasini tartismiyor. Tartisiyor diyecegimi zannettiniz degil mi? Oyle olmasi gerekirdi ama tartismiyor. AKP nerede ne sekilde hazirladi tam olarak bilemiyoruz, evet gercekten de bir anayasa taslagi hazirlandi ama kamuoyu bunun detaylarini bilmiyor, icerigini, maddelerine, dokusunu bilmiyor. Bilmiyor demek de yanlis bilemiyor demek gerek, cunku AKP tarafindan gizleniyor.

Tek gundem Malezya. Icimiz disimiz oldu Malezya. Bu nasil bir ulkeymis ki onumuze tablo gibi kondu, her programda oturup onu seyrediyoruz. Bir zamanlar Turkiye’nin emperyalizme karsi verdigi Ulusal Kurtulus Savasi ve onun onderi Ataturk diger ulkelere model olurken, simdi baska ulkeler bize model oluyor (guya). Hicbir siyasetci de cikip yeter artik kapatin bu sacma meseleyi demiyor. Cunku siyaset yozlasmis, siyasetci yozlasmis, genel baskan yozlasmis.

Buyuk partilerin (oy orani itibariyle) ve dolayisiyla onlarin ust yonetimi (AKP disinda) 22.Temmuz seciminde yenilgi aldilar. Hatta bundan onceki 03.Kasim’da da buyuk yenilgi aldilar. Genel baskanlar istifa ediyorlardi, edeceklerdi, etmediler. Neden? Cunku Turkiye yenilenlerin, basarisizlarin yonetimine tabi olmali, disaridan istenilen bu. Ayrica, genel baskanin da istifasi tek basina anlam tasimaz. Onun en bas kurmaylarinin da istifa etmesi gerekir. Halk guvenmemis ve inanmamis ki oy vermemis. Halkin tercihine saygi duy, partinin adini kucultmeden gorevinden ayril, yenileri denesin. Ama olmuyor. Nedenini cok degerli bir eski bakanimiz cok iyi acikliyor “Aslinda en buyuk tehdit, yozlasmis siyaset ve partilere birileri tarafindan oturtulan siyasetcilerdir”.

Simdi bazi partilerde sallanti var. Ama yerine onerilen kisilerden biri hakkinda da masonik guclerin etkisinde oldugu kanisi var. Boyle bir kanaat var. Siyaset oyle kirlenmis ve kusatilmis ki, simdiki genel baskan gitse bile yerine gelecek kisi ne ulkeyi duzeltebilir, ne de bu kuresel gucun Turkiye uzerindeki tahakkumunu kirabilir. Cunku o da ayni partinin yoz yapisi icinden geliyor. Cunku onceki ile sonrakinin iliskileri ayni yerde dugumleniyor.

Iste tek basina iktidar olamamis, koalisyon ortagi olsa da ya uniterlik adina ya durustluk adina ya da laiklik adina tavizler vermis partilerin temizligi en bastan olur. Hem bu sucu isleyeceksin, hem sonraki secimleri kaybedip Turkiye’nin basina AKP’yi birakacaksin hem de cezani cekmeyeceksin. Suc var (vicdani ve siyasi) ama cezasi yok. 

Boyle bir sey, parti yapisini daha da yozlastirir, guvenleri bitirir, bu partileri sarsar, ve nihayetinde gun gelir partiyi de bitirir. Bunun psikolojik yansimasi, her iktidar partisi mutlaka bir konuda bir seylere (gerek mali gerek adli konularda) af getirmistir. Sucun karsiliginda cezayi kaldirmistir. Boylelikle, oncelikle toplum tabaninda ve zihinlerde “her zaman mutlaka her sucun cezasini cekmek gerekmez” mantigi yerlestirilmistir (bir kere vergi kacirmaktan bir sey olmaz gibi); sonra da kaybeden partilerin yonetimi bu zihniyetten istifade ederek guclu tepkiler almamislardir (bir kere secim kaybetmekten bir sey olmaz). Ama partilerin yenilgileri zincirleme bir bicimde birbirlerini takip etmislerdir.

Halk yozlasmamis ve hangi goruse sahip olursa olsun ABD’nin kontrolunde olmayan genel baskanlar, kadrolar ve Ataturk’un izinde gidecek partiler istiyor. Suan yuksek oy alip da bunu saglayabilen bir parti gorunmuyor. Gorunse en basta bahsettigim gibi anayasa konusunda ulkeyi ayaga kaldirirdi. Referandum konusunda hazirliklarini tamamlar, referanduma Hayir’in toplumsal zeminini hazirlardi. Gorunmemenin nedeni, ne oy veren kitle ne de parti tabani. Nedeni, kaybederek Turkiye’ye kaybettiren genel baskanlar. Partilerin icinden pirlanta gibi adamlar genel baskanlik gorevine (koltugu ya da tahti degil, gorevi) cikarilip ekip kurmalari saglanmalidir. Boyle olmalidir ki bizler de ABD’den, tarikatlardan ve Mason Bilderbergcilerden kurtulup, ozledigimiz ve aradigimiz temiz ve durust siyasete daha onemlisi guclu Turkiye’ye kavusalim.


TEVFiK BiR / 14.Ekim.2007


Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.