Batı
Ortadoğu’da Altın Vuruşa Hazırlanıyor
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de
ve coğrafyamızda ne gibi gelişmeler olacak, hangi Batılı
devletler bölgede nasıl çalışıyorlar, neyi hedefliyorlar
bunlara bakacağız.
Öncelikle çok bilinen bir yanlışı
düzeltmemiz gerekiyor. “Ortadoğudaki dış güç” denilince ve
hatta Türkiye için de akıllara yalnızca ABD ve onun dış
istihbarat örgütü CIA geliyor. Yazıda da pek çok kez ifade
edilecek olan “Batılı güçler”den ya da “Küresel Sistem”den
anlamamız gereken Ortadoğu’da (Türkiye dahil) ve Kuzey Afrika’da
en etkin ülkeler ABD, İngiltere, İsrail ve Almanya’dır,
sonrasında Fransa da gelebilir.
Her konu her olay sadece ABD’ye
bağlanırsa gerçek yapı asla görülemez. Bölgede en güçlü
olan bu dört ülkeyi bilmemiz, bunların ayrı ayrı çıkarları
olduğunu ve çıkarlarını muhafaza edebilmek için ayrı nüfuz
alanları oluşturduklarını, ayrı ayrı nüfuz casuslarının
(etki ajanlarının) olduğunu bilmemiz gerekir.
Batı’nın En Sadık Müttefiki
Başlayalım. Batılıların
bölgedeki en büyük müttefiği kimdir? Bir amaç değil sadece
uzun vadeli hedeflerinin oluşmasının en önemli ayağı olarak
bağımsız Kürdistan’ın kuruluşunu sağlayacak Kürtler’dir.
Neden NATO üyesi ve büyük devlet Türkiye yada ABD’nin en büyük
silah müşterisi olan Suudi Arabistan değil? Yazı, bu soruların
da yanıtlarını verecek.
Batı kesinlikle bağımsız
Kürdistan’ı kurmak istiyor. İsrail ortadoğuda Arap olmayan bir
müttefik istiyor diyebiliriz, Türkiye’yi kendi topraklarına
izole etmek için isteniyor diyebiliriz ve belki ilk söylememiz
gereken büyük petrol ve enerji kaynaklarının kontrolü (Batılı
şirketlerce büyük pay sahibi olarak çıkarılıp satılması)
diyebiliriz. Bunun nedenleri bir başka yazının konusu olabilir.
25 Eylül 2017’de Irak’ta,
birkaç ay sonrasına denk gelen Ocak 2018 içinde de (ileri bir
tarihe ertelenmezse) Suriye’nin kuzeyinde Kürtler bağımsızlık
ilan etmek istiyorlar, referandum yapacaklar. Batılı devlet
adamları, istihbarat ve askeri kanatları, medyaları %100 net bir
biçimde bu bağımsızlık referandumlarını destekliyor. IŞİD’in
yaratılma amacı buydu zaten.
IŞİD geldi, kesti biçti yıktı
harap etti, temiz insansız bir bölge/alan açıldı. Şimdi Batı
“müttefikim ve onlarsız olmaz” diyerek PKK/PYD/YPG’yi
silanlandırıyor, bu bölgeleri IŞİD’ten temizliyor
(kurtarıyor), kurtaran bu gruplara da bu toprakları teslim ediyor.
Devletleşme sağlanacak ve sıfırdan bir devlet buraya inşa
edilecek, istenilen bu. Kürtlere anahtar teslim devlet kuluruluşu.
Batının en büyük müttefiki
Kürtler ise, (sözde) kurulacak Kürdistan’ın en kıymetli
bölgesi olan Türkiye’nin (Batı tabiriyle) Kürt hareketi lideri
Selahattin Demirtaş’ın ve HDP’li yöneticilerin (yani bölücü
Kürt terör hareketinin Türkiye sivil ayağının) hapiste olmasını
kabul eder mi?
Diyelim Batı için bu makul.
Kürtler için bu makul mü? Kandil, Barzani yada Suriye bölücü
Kürt ayağı PYD/YPG yöneticileri ne düşünür? Müttefikimiz
Batı ama Türklere karşı bizi korumadılar! Net olarak bu algı
oluşur. Bu da şu tehlikeli konjonktürde Kürtlerin zaman içinde
Rusya’ya yakınlaşmasına yol açabilir, Batı’ya olan
güvenlerini sarsabilir.
İşte bunun için Batı, Demirtaş
ve avanesini hapisten çıkarmak zorunda!
Türkiye Yansın Demirtaş Çıksın
Planı
Bu ne şekilde olabilir? Hukuk
kanalıyla olabilir mi? Türkiye’de özellikle siyasi açıdan önem
taşıyan davalarda hukuk iktidarın politikasıyla paralel yürüyor
diyebiliriz. Bir dönem Kandil’den gelen PKK’lılar Habur’da
MİT müsteşarıyla devletçe adeta kucaklanarak çadır
mahkemelerinde beraat ettirilerek karşılanmışlardı. Bugün ise
durum farklı. Siyasi tepkilere göre hukuk ve kararları
şekilleniyor. Ancak Tayyip Erdoğan ne gibi baskılara maruz kalırsa
kalsın Demirtaş’ı hapisten çıkartmaz. Öncelikle Erdoğan
kişisel bir mesele gibi görmektedir Demirtaş’ı. Demirtaş’ın
vatan haini olması, bölücü isyankâr terör hareketinin siyasi
kanadını oluşturmsı değil, Erdoğan’ın kişisel nefreti
Demirtaş’ın çıkmasının önündeki en büyük engel. Zaten
gerçek bir hukuk devleti olsaydık, Demirtaş’ın değil
müebbetini konuşmak, bugüne kadar terör örgütünün siyasi
hareketine izin dahi verilmezdi.
Batı, müttefiki Kürtlere karşı
güvensiz portre çizmemek ve onları Rusya’ya yakınlaştırmamak
için Demirtaş’ı çıkarmak zorunda ve bu Erdoğan’a baskı ile
hukuk kanalıyla yapılamayacaksa, o zaman Batı Erdoğan’ı
değiştirmek/devirmek/ondan kurtulmak isteyecektir. Demirtaş hukuk
kanalıyla hapisten çıkartılamayacaksa, siyasi yolla
çıkarılabilir mi, Batı siyasi yolla Erdoğan’dan kurtulabilir
mi?
2019 yılında yapılacak olası
Başkanlık seçiminde şu an gördüğümüz kadarıyla Erdoğan’ın
seçilmesi kuvvetle muhtemel. Hukuk kanalıyla olmuyor, siyasi
seçenek güçsüz. Sonuç, Erdoğan’ın Batı tarafından bir
şekilde zorla koltuğundan edilecek olması ihtimali kuvvetli. Bu
nasıl olur, üç aşağı beş yukarı zaten herkesin kafasında
birkaç senaryo oluşmuştur.
Ne PYD Ne Barzani
Peki o zaman biz bu dış Batı
müdahalelerine karşı Erdoğan’ı mı destekleyeceğiz?” sorusu
sorulabilir. Soru mantıklı ancak yanıtımız “Hayır” olacak.
Öncelikle bizler kişilerin değil vatanımızın, Türkiye’nin
savunucusuyuz, kimseyi desteklemek zorunda değiliz. Kişiler gelir
gider ama devlet baki kalır. Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı!
Ve Erdoğan, Barzani’yi destekleyen Erdoğan değil mi?
Diyarbakır’da elele Mesut Barzani’yle sahneye çıkan,
Ankara’daki AKP kongresinde Mesut Barzani’yi sahneye çıkartıp
AKP’li katılımcıların “Türkiye seninle gurur duyuyor”
sloganlarıyla ayakta alkışladığı, salona bunları dedirten
Barzani sevicisi bir Tayyip Erdoğan var. (Mustafa Barzani ve Mesut
Barzani’nin CIA ve MOSSAD ilişkilerini okumak isteyenler eski
yazılarıma bakabilir).
Aynı Erdoğan Suriye’de, “PKK’nın Suriye kolu” dediği PYD/YPG’ye karşı ama Irak’taki PKK’nın en büyük hamisi Barzani’yle dost. Politikası tutarsız. Irak’taki Kürdistan bölgesinin 10 yıldan uzun süredir sıfırdan bu konuma gelmesinde Türkiye en büyük katkı sunan güç oldu, tabiki Erdoğan’ın emri ile, onun yönetiminde. Bugün ise Barzani referanduma gitmemelidir diyor.
Aynı Erdoğan Suriye’de, “PKK’nın Suriye kolu” dediği PYD/YPG’ye karşı ama Irak’taki PKK’nın en büyük hamisi Barzani’yle dost. Politikası tutarsız. Irak’taki Kürdistan bölgesinin 10 yıldan uzun süredir sıfırdan bu konuma gelmesinde Türkiye en büyük katkı sunan güç oldu, tabiki Erdoğan’ın emri ile, onun yönetiminde. Bugün ise Barzani referanduma gitmemelidir diyor.
Aslında Erdoğan zaman kazanmak
istiyor!
Burada bir özet yapalım. Batının
müttefiki Kürtler. Batı, bilfiil Suriye’de, Irak’ta ve
Türkiye’de sahada olan ve devlet yapılarına karşı savaşan
(bizim ifademizle terörist, onların ifadesiyle özgürlük
savaşçısı) Kürtleri Rusya’ya kaptırmamak için, Demirtaş’ı
ve marka HDP’lileri cezaevinden çıkarmak zorunda. Bunu yapmasının
3 yolu var, hukuki yol, siyasi yol, kanlı yolu. İlk ikisi netice
vermeyeceği için Batının tek yolu da Türkiye’de büyük
olaylar yaratmaktan ibaret görünüyor. Ama bunun zamanı var.
Emperyalist Operasyonun Sesleri
Çok Güçlü Duyuluyor
Fark edilmesi gerekir, bu yıl yaz
aylarında diğer geçmiş yıllara oranla daha az şehit sayısı
duyuyoruz? Bu, TSK’nın başarısı mı? Büyük operasyonların
neticesi mi? Yoksa bölücü kürt gruplar şuan Türkiye’de değil,
bütün enerjilileriyle Suriye’de yoğunlaşmış durumda mı?
Irak’tan hemen sonra bağımsızlık
için sıra, şu an iç savaşın yaşandığı Suriye topraklarında
olacak. Suriye’de on binlerce iyi eğitilmiş, Apo’yu kurucu
manevi önderleri gören, Barzani’yi de her türlü siyasi ayrılığa
rağmen seven büyük bir pkk yapısı mevcut. Batılı paralı
askerlerin, danışmanların (istihbarat görevlilerinin), açık
istihbarat elemanlarının ve gazetecilerin sonsuz destek verdiği
büyük bir pkk ordusu, onların deyişiyle Kürt Güçleri hazırda
bekliyor. Irak, Suriye ve sonra hedef Türkiye’de.
Gerçekten de yüzlerce tır silah,
mühimmat, alet edevat, askeri araçlar bu PYD/YPG/PKK’lı
teröristlere veriliyor. “Suriye’deki Türk öncü güçleri”
olarak ve hatta “Erdoğan’ın silahlı güçleri” olarak
adlandırdıkları TSK bağlantılı gruplar ile çatışmalarında
ve IŞİD ile çatışmalarında Batılı askerler her bir
grubun/bölüğün içinde mevcut. Askeri üst düzey komutanlar ele
geçirilecek toprakların haritalarıyla, teröristlerin üst düzey
yöneticileriyle yanyana. Devletleşme için bu yöneticilere
fikirler veren deneyimli Batılı ajanlar ve bilhassa Pentagon
yetkilileri ama sivil görünüm ve “danışman” adıyla
sahalarda. Batılı gazeteciler ise artık Kürtçe öğrenmiş
olarak bölgede sürekli Esad/Rusya/İran/Türkiye/Türkmen karşıtı
yayınlarıyla 7/24 çalışıyor.
TSK’ya bağlı Suriye’deki
güçleri ve hatta Suriye’de sahada bulunan TSK’yı bile
“Erdoğan’ın Silahlı Güçleri” olarak ifade eden, bu şekilde
haber geçen büyük batılı gazeteciler ve yayınlar var.
Hatırlayalım, Suriye ordusuna “Esad Güçleri” ve Suriye
Devleti’ni yıkmak için silahlı kalkışma yapan, katliamlar
yapan (IŞİD henüz yokken) örgütlere ise ÖSO yani Özgür Suriye
Ordusu demişlerdi. Orduya güç, terörist gruba ordu dediler!
Batı’nın Suriye devletini Esad ile özdeşleştirerek yıkma
çabası. Burada Esad’ın da Başkan olarak yıllarca “ben”
odaklı devlet yönetimiyle hatası var. Batı bu durumu lehine
çevirdi.
Batı, bütün gücüyle sahada.
Amerikalılar ve İngilizler çok göz önünde. İsrailliler biraz
daha kapalı çalışıyorlar, daha çok Birleşik Arap Emirlikleri
üzerinden ve Ürdün üzerinden iletişim kuruyorlar. Almanlar ise
daha az aktif olmakla birlikte işin ticari boyutunda hatırı
sayılır oranları var. Hepsi silah satıyor, hepsi para kazanıyor.
Hepsinin dileği, nefret ettikleri düşman gördükleri Suriye, İran
ve Türkiye’nin ortasında Batıyla müttefik (kukla) ve bu
saydığımız üç ülkeye düşman Kürdistan devletini kurmak.
Ne Yapmalı?
Türkiye bir an önce Mesut,
Neçirvan ve Masrur Barzani ile olan sahte diyaloğunu kesmek,
Kandil’i Batı’ya önceden haber vermeden imha etmek; bölgede
emperyalist Batının kuklası olacak, bölgeyi onlarca yıl çatışma
bataklığına dönüştürecek yeni devletlerin kuruluşuna izin
vermeyeceğini dünyaya ilan etmek ve sert bir biçimde harekete
geçmek zorunda.
21. yüzyıl bilgi çağı. En
önemli değer ve gücün kaynağı bilgi. İktidar ve TBMM halka
inmek, halka tüm gerçekleri anlatmak zorunda. Bölge ülkeleriyle
birlikte Batının bu yıkıcı projesine karşı, emperyalizme karşı
işbirliği yapmak zorunda. İktidar ve sahipleri kendi çıkarlarından
sıyrılıp 80 milyonluk Türkiye’nin çıkarını, devletin
bekasını düşünmek zorunda. 15 Temmuz yalnızca küçük bir olay
kalabilir Küresel Sistem’in bize karşı kurguladığı yeni
planların yanında ve emperyalist Batı bu planlarını
gerçekleştirmek için daha önce hiç olmadığı kadar kararlı.
Türkiye hem kendi içinde hem de bölgesel olarak büyük olaylara
gebe ve bu mücadele döneminde Türk milleti TBMM tarafından gerçek
bilgiye ulaşamazsa bu olası büyük olaylarda önünü göremez,
etkilere karşı da gerekli tepkisini veremez.