11 Mayıs 2011 Çarşamba

50 Milyar TL ve Türkiye'de İç Savaş



50 Milyar TL ve Türkiye’de İç Savaş


Bu yazıda, 50 milyar TL (eski parayla 50 katrilyon) neden borsadan çıktı, bu hangi olayların habercisidir, bu bir erken uyarı verisi midir, Türkiye'de yakın zamanda neler olabilir buna bakacağız.

Petrol için, uranyum, altın, elmas gibi kıymetli madenler ve taşlar için kimi ülkelerin geçmişte soykırımla birlikte sömürgeleştirildiğini, günümüzde ise demokrasi söylemleriyle işgal edildiğini gördük. Dünya tarihi, bunun onlarca örneğiyle doludur.

Petrol, altın... Metanın adının ne olduğu önemli değildir. Sonuç paraya çıkmaktadır.

Bazı kapalı toplumlar, özellikle nüfusları itibariyle potansiyel taşıyan kapalı ekonomiye sahip toplum ve ülkeler, “küresel ekonomiye” entegre edilmek adına, “piyasa toplumu” yapılmak adına, satılacak mallara “pazar” edilmek adına saldırılara, işgallere, darbelere, kanlı yönetim değişikliklerine maruz kalmışlardır. Sonuç burada da paraya çıkmaktadır.

Paranın bu denli önemli olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Askeri darbeler, sivil görünümlü Soros darbeleri, vatan hainlerinin yetiştirilmesi ve toplumda öne çıkartılması operasyonları, medya kanalıyla toplumların istenildiği yönde şekillendirilmesi... Bunların hepsi paraya dayanan operasyonlardır. Bu düzende, kaz gelecek yerden tavuk asla esirgenmez.

Örneğin George Soros. Biz onu, “Macar Yahudisi asıllı ABD'li finans spekülatörü” olarak tanıyoruz. Bu ılımlı bir tanımdır. George Soros, gerçekten de para piyasalarında manipülatif-spekülatif hareketler yaratarak yada legal çerçeve içinde “büyük yatırımcı” sıfatıyla işlemler yaparak milyar dolarlarını katlayan bir kişidir.

George Soros'u Soros yapan, CIA bağlantılı yine sivil görünümlü Amerikan kuruluşlarıdır. Soros'u ilkin bunlar fonlamıştır. Soros'la ilgili gerçek bilgileri yazar Mustafa Yıldırım'ın ve de yazar Banu Avar'ın ve de yazar Erol Bilbilik'in kitaplarında yada gazeteci-yazar Arslan Bulut'un yazılarında bulabiliyoruz.

Soros, ABD örtülü ödeneğinden aldığı ve piyasalardan katladığı parasını, özellikle coğrafyamızda ve dünyanın dört bir yanında “sivil görünümlü” darbelere ve isyanlara harcayan bir Sistem aktörüdür (Sistem: Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı). Soros'un pek çok ülke borsasında olduğu gibi, Türkiye'nin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda da (İMKB) yatırımları mevcuttur.


Türkiye'nin Tamamını Borsada Bulabilirsiniz

Neo liberal bakış açısıyla Türkiye ve Türk ekonomisi, yükselen piyasalar içinde yer alır. Döviz kurunun (özellikle dolar) yaklaşık 9 yıldır neredeyse hiç değişmemesi nedeniyle ve diğer başka nedenlerle yabancı yatırımcıların gözde sıcak para (hedge fund) yatırım merkezlerinden birisi olmuştur İMKB.

İMKB'de hangi şirketler işlem görür? Yaklaşık 350 şirket işlem görmektedir.

Neredeyse tüm Bankalar: Garanti Bankası, İş Bankası, Akbank, Yapı Kredi, Vakıf Bank, Halkbank, Şeker Bank, Tekstilbank...

TÜSİAD üyesi büyük Holdingler: Koç Holding, Sabancı Holding, Doğan Holding, Yıldız Holding, İhlas Holding, Tekfen Holding, Alarko Holding, Transtürk Holding, Tav Havalimanları Holding...

Türkiye'nin önde gelen Sanayi Yatırımları:
a) Gıda-İçecek (Pınar, Ülker, Tat, Tukaş, Coca Cola, Şeker Piliç, Banvit vs.)
b)Dokuma-Giyim (Altınyıldız, Bossa, Derimod, Desa, İdaş, Yataş vs.)
c) Petrol-Kimya (Aygaz, Tüpraş, Petkim, Petrol Ofisi, Dyo Boya, Marshall, Pimaş-Pimapen vs.)
d) Taş-Toprak (Adana Çimento, Afyon Çimento, BatıSöke Çimento, Çimsa, Ege Seramik, İzocam, Kütahya Porselen, Nuh Çimento, Trakya Cam vs.)
e) Metal Sanayi (Ereğli, Kardemir, İzdemir vs.)
f) Metal-Makine (Alarko, Isuzu, Arçelik, Bosch, Ford, İhlas Ev Aletleri, Mutlu Akü, Otokar, Demir Döküm, Tofaş, Türk Traktör, Vestel vs.)
g) Enerji-İnşaat (Zorlu, Akenerji, Aksu, Enka vs.)
h) Toptan-Perakende (Bim, Bimeks, Boyner, Carrefour, Kiler, Migros, Sanko, Selçuk Ecza Deposu, Kipa vs.)
i) Ulaştırma-Haberleşme (THY, Çelebi, Tav, Reysaş, yakında Pegasus, Turkcell, Türk Telekom)
j) Sosyal Hizmet (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor, AFM Sinemaları, Acıbadem Hastaneleri)
k) Tekonoloji-Askeri (Alcatel, Arena Bilgisayar, ASELSAN, Escort, İndeks, Karel, Netaş vs.)
l) Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, Yatırım ortaklıkları, Hürriyet Gazetesi'nden Koza Davetiye'ye kadar pek çok şirket...


Bunları neden bu kadar ayrıntılı yazdım? İMKB'de işlem gören şirketler demek; günlük hayatımızın her yanında kullandığımız yada karşımıza çıkan ürünleri yada hizmetleri üreten, Türkiye'yi üreten şirketler demektir.

Bu şirketlerin her birinin yaklaşık olarak %40'ı yada bazen çok daha fazlası yada nadiren %40'dan azı, İMKB'de yani daha anlaşılır tabirle borsada halka açık olarak işlem görür.

Kabaca bir örnek verirsek, Turkcell'in %35'i halka açıktır. Yani siz 100 TL fatura ödeseniz ve bunun tamamı net kâr olsa %65'i Turkcell'in sahiplerine, %35'i ise borsadaki hisse senedi sahiplerine gider. Yada örneğin THY'nin %51'lik payı yada Garanti Bankası'nın %51'lik payı yada Bim Marketleri'nin %60'ı borsadadır.

Bu, dünyada da genel olarak böyledir (tüm Avrupa-Asya ülkelerinden tutun Botsvana, Tanzanya, Kenya, Filistin, Suudi Arabistan, Namibya'ya, Panama, Bermuda'ya kadar).

Adını duyurmuş bir patronsan, büyük bir şirketin varsa bunun bir kısmı senindir, bir kısmı da borsadadır. Şirketini borsaya açar yani  belirli bir yüzdesini hisse(pay) senedi karşılığı satar, nakit para alırsın, o parayı şirketini büyütmek için yada her neyse şirketle ilgili kullanırsın. Ayrıca borsa ile dünya piyasalarına bir biçimde entegre olursun, ülkende ve piyasalarda prestij sahibi olursun.

Borsada işlem gören hisse senedini isterse Tayyip Erdoğan da alabilir, Devlet Bahçeli de alabilir, Kemal Kılıçdaroğlu da alabilir, Leyla Zana da alabilir, Osman Öcalan da alabilir, Genelkurmay Başkanı da alabilir, BDP İl Başkanı da, bu yazıyı okuyan siz de... İsterse de George Soros olarak sıfata bürüdüğümüz yabancı yatırımcılar da. Çünkü borsada parayı veren, senedi alır.

Şirketlerimiz borsada dedik, şirketlerin borsadaki payların ne kadarı Türklerin (yerli yatırımcı) elinde ne kadarı yabancıların elinde bu da önemli bir mevzudur. Yani aslında Türk sermayenin, Türk sanayinin ne kadarı gerçekten yerli ne kadarı yabancıdır, bu oran bunu gösterir. Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) bu oranı günlük olarak sitesinde yayınlar. Bigpara ekonomi sitesinde de bu veriye günlük olarak ulaşılabiliyor


Oranlardaki Tehlikeli Değişim

AKP hükümeti dönemi genelinde ve somut olarak 2008 yılı başında İMKB'deki Yabancı payı %73'ler düzeyindeydi, İMKB o zaman 55.000 puan civarındaydı.

Herkes mutlaka bir şekilde denk gelmiştir, izlemiştir. ATO Başkanı Sinan Aygün bu oranı sürekli olarak söyler ve bunun yanlışlığından, yüksekliğinden yakınırdı. Sinan Aygün henüz Ergenekon'da yargılanmaya başlamamıştı, konuşuyordu, gerçekleri açıklıyordu o dönem!

Ardından 2008 yılı sonbaharına doğru ABD finansal krizi olarak başlayan ve tüm ülkeleri saran, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “teğet geçti” dediği kriz çıktı.

Kasım.2008'de yabancı payı, bu krizin etkisiyle %67'ye düştü. Bu düşüş krizle birlikte devam etti ve %63'lük oranı gördük.

Ancak İMKB 100 de, 55.000 puandan 27.000 puana, değer olarak yarıya düşmüştü. Bu muazzam bir düşüştü. İMKB'nin %50'lik düşüşüne paralel olarak yabancı yatırımcının varlığının yaklaşık %10'luk bir kısmı Türkiye'den çıkmıştı. Bu haklı bir çıkıştı. İMKB'nin en çok işlem gören kağıdı Garanti Bankası hisse senedi GARAN’ın değeri bile 1.70 TL'ye inmişti.

Ardından toparlanma süreci başladı. Borsa tekrar adım adım 55.000 puana çıktı, İMKB'deki yabancı payı %67'lere çıktı. Ardından günümüze kadar geldik.

10.Kasım.2011 tarihinde İMKB 71.665 puanla tarihi rekor kırdı, GARAN 9.00 TL oldu (2 senede 5.3 katına çıktı).  03.Mayıs.2011 tarihinde İMKB 70.000 puan seviyelerindedir.


Tehlike Çanları Çalıyor!

Ancak burada bir şey ayrıştı. Bir garip durum var!

Kriz öncesi İMKB 55.000 puan, Yabancı payı %73
Krizde İMKB 27.000 puan, Yabancı payı %63
Kriz Aşılırken İMKB 55.000 puan, Yabancı payı %67
Kriz Aşıldı derken İMKB 70.000 puan, Yabancı payı %62-63


Borsanın dip yaptığı, krizin vurduğu 27.000 puanlık dönem ile bugünün 70.000 puanlık döneminde yabancı payları aynı. Halbuki aynı süreçte örneğin Garanti Bankası 1.70 TL iken, 9.00 TL'lere çıkıyor. Yani Garanti Bankası'ndaki yabancı yatırımcı parasını 5'e katlıyor. İMKB ise 2.6 katına çıkıyor.

Bunu zaman zaman görürüz, bazen borsada genel olarak bir satış havası eser, yabancı satışı olur (%1, maksimum %2 civarı düşer yabancı payı), onun paniğiyle daha şiddetli bir yerli satışı olur (ki referandum öncesi bu yaşanmıştı), fiyatlar makul düzeye çekilir ve yabancı yatırımcı aniden düşük rakamlardan tekrar senetleri toplar. Yüksekten sat, düşükten al oyunudur. Kâr amacıyla yada mal artırma amacıyla yapılır.

Ancak bu sefer böyle bir durum söz konusu değil. Yabancı yatırımcının usulca Borsa'yı terki söz konusu ancak borsa yükseliyor. 8 yıldır Türkiye'de yaklaşık olarak %70'lik oranlarda bulunan yabancı yatırımcı, neden yüksek kazanç kaynağından vazgeçiyor?

Nisan.2011 itibariyle İMKB'deki şirketlerin toplam İMKB varlığı 448.8 milyar TL ediyor. Eskiden bunun %73'ü karşılığı yabancıların elindeydi, bugün ise %63'ü. Aradaki %10'luk değer karşılığı ortalama 48.8 milyar TL, yuvarlak olarak 50 milyar TL değerindeki fon, bu yüksek ve emeksiz kâra karşın İMKB'den çıkmış, borsayı terk etmiş!

Yukarıda sıraladığım bir kısım şirket vardı, kabaca yabancılar hepsinden %10 oranında ortaklıktan ayrılmış diyebiliriz. Türk Telekom satıldığı zaman %55'i satılmıştı. Ne kadar büyük olay olmuştu. Ucuza hatta 1-2 senelik kârına karşılık satılması ve stratejik bir kurum olması tartışmaları dışında, Türkiye'nin en büyük kuruluşlarından birisinin %55'lik varlığı “yabancılara” satılmıştı. Bu AKP adına başarı, bizler açısından ise dramatik bir sonuçtu.

Halbuki İMKB'deki bu yabancı satışıyla ne Türk Telekom'u, sizin tüm şirketlerinizdeki yabancı payının %10’u yurtdışına kaçmış oluyor. Bu iyidir kötüdür ayrı mesele. Ancak bu kolay ve garantili piyasada (borsada), kolay ve yüksek kâr etme olanağına karşın neden bu derece para kaçar! Kaçan para ki oldukça yüksek bir miktar, 50 milyar TL.

Örneğin Suriye'de halk hareketi ile iktidarı yıkmak, bunun öncesinde sivil organizasyonu sağlamak, istihbarat ve lojistik destek sağlamak (özetle Soros'çuluk) yüz milyon doları geçmeyecek tutarda bir operasyondur. Soros, bir milyar USD ile 10'a yakın ülkede organizasyon kurabiliyor, buralarda renkli devrimler yaparak ülkeleri ABD'ye bağlayabiliyor. Yani İMKB'nin kolay para kazandırma ortamında 50 milyar TL'yi usulca borsadan çekmek, Türkiye'den çekmek ne demektir?

Önümüzde seçimler var ve fakat bir belirsizlik yok. 12 Haziran seçimlerinden (her ne kadar aksini istesem de) AKP'nin tek başına iktidar olarak çıkması bekleniyor.

Yabancı yatırımcı 50 milyar TL'sini neden Türkiye'den çekmiştir? Bunun nedeni asla basit olamaz. Çünkü, savaşlar başlatan, soykırımlar yaptıran “paradan” söz ediyoruz.


Olasılıklar

1-) Türkiye'deki cari açık inanılmaz boyuttadır ve Türkiye kendi iç ekonomik ve mali sorunları nedeniyle ekonomik krize girecektir. Bu büyük olasılıkla seçimlerden sonra olacaktır. Ancak ben pek fazla bu olasılığı gerçeğe yakın görmüyorum. Çünkü uzmanlara göre, cari açık Türkiye'de borçlanabilme kapasitesiyle paralel yürümektedir, cari açık yüksektir ancak ciddi bir politika ile önlenebilir. Bu olasılık, kaçan 50 milyar TL için yalnızca bir bahane olabilir.

2-) Seçimlerden sonra, 2011 sonuna doğru, dış güçlerin yönlendirme ve istihbarat operasyonları sonucu, Türkiye iç savaşa girebilir. Hatta büyük olasılıkla sene sonuna doğru Suriye olayları inanılmaz boyutlara ulaşacak, belki Suriye, Sistem müttefikleri tarafından vurulacaktır ve aynı zamanlarda da Türkiye’de bir iç savaş çıkartılacaktır (Türk-Kürt değil, ülkenin bölünmesi isteyen toplu kalkışma hareketine giren bölücü güçler ve onları destekleyen Kürt kökenliler ile devlet-meşru müdafa yapan halk).

Burada sanki bir başlangıç yapılmak istenir gibi, bölücü kesime güven ve motivasyon sağlanmak istenir gibi, T.C. Başbakanı'nın konvoyuna saldırı yapılabilmiştir! Artık bölücü-yıkıcı-isyankar söylemler alenidir ve had safhadadır (Bknz: http://tevfikbir.blogspot.com/2011/05/ykn-efendiler-skysa-ykn.html)

Ayrıca AB'li bürokratların, istihbaratçıların hazırladığı “2011 Türkiye İç Savaşı” senaryoları, yıllar öncesinden ortaya çıkmıştı (2005 yılında).

3-) Suriye'deki olaylar beklemediğimiz boyutlara ulaşabilir, bunun yanı sıra İran'da da önlemez olaylar çıkabilir ve sınırımızda, belki de bizi de içine alacak bir biçimde karışıklık, savaş çıkabilir.

4-) Teamüllere göre Genelkurmay Başkanı olacak bir orgeneral sırasıyla Genelkurmay 2. Başkanı, 1. Ordu Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olur.

Ergenekon davasında tutuklanan yazar Yalçın Küçük'ün araştırmasına göre, sivil iktidarın (başbakanın) diretmesi sonucu tarihte 3 kez, Kara Kuvvetleri Komutanı olacak kişi (haliyle 1-2 yıl sonrasının Genelkurmay Başkanı) teamüller dışında değişmiştir, yürütmenin istediği kişi komutan yapılmıştır.

Bunlardan birincisi Org. Cemal Gürsel'dir ve 1960 darbesini yapmıştır. İkincisi Org. Kenan Evren'dir ve 1980 darbesini yapmıştır. Üçüncüsü ise büyük olasılıkla 2013 yılında Genelkurmay Başkanı olacak bugünün Jandarma Genel Komutanı Org. Necdet Özel'dir.

Ayrıca Demokrat Parti, 1950-1960 yılları arasında tam 10 yıl tek başına iktidarda kalmış, 10. yılı bittikten sonra darbeyle yıkılmıştı. AKP 2002 yılı sonunda iktidara geldi, 10. yılı 2012 yılı sonuna denk gelmektedir. 2013 yılında ise Necdet Özel Genelkurmay Başkanı olacaktır.

Tabi bunlar yalnızca istatistikler ve tesadüfler. Ordu (Allah korusun) darbe yapacaksa, hem Org. Necdet Özel'i hem de 10. yılın dolup yeni yılın başladığı tarih 2013 yılını, istatistik tutsun diye beklemez. Bu Marduk gezegeni gibi, 21.Aralık.2012 meselesi gibi oldu biraz. Yalnızca paylaşmak istedim. Ancak bizim bilmediğimiz belki AKP'nin ve elbet ABD'nin bildiği bir darbe riski olabilir. Allah korusun. Sistem sorunları, siyasetle ve halkın onayıyla çözülsün.

Ben ikinci ve üçüncü olasılıkları, gerçeğe daha yakın olasılıklar olarak görüyorum.

* * *

Sonuçta ilginç biçimde kaçan 50 milyar TL (33 milyar USD) ve %10'luk pay var. Borsadan yabancı çıkışı var.

Yabancılar bir riski-tehlikeyi gördüler ve Türkiye piyasasından kaçıyorlar. Bunun nedeninin Türkiye için olumlu sonuç çıkarmayacağı açık. Çünkü kimse durduk yere, kolay para kazanma mekanından ayrılmaz. 50 milyar TL'lik bir soru bu. Sorunun yanıtını ise yaşayarak göreceğiz.


Tevfik BiR / 11.05.2011

                       www.asekam.org 
                       www.sozgazetesi.org
.

Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.