2012
Eksi 2002 İşleminin Sonucu Kaçtır?
“1999 yılındaki 203 şehit, 2000 yılında 22’ye düşüyor ve 2001 yılında
teröre hiç şehit verilmiyordu. 2002 yılında ise bu sayı 6 oluyordu. 2003
yılında 21 oluyor, PKK Türkiye’de tekrar eski gücüne kavuşmaya başlıyordu. 2004
yılında şehit sayısı 73’e çıkıyor, 2005’te 92, 2006’da 121, 2007’de 118,
2008’de 150 ve 2009’da 135 şehit veriliyordu. Kimi zaman baskın başına şehit
sayısı 8-10’lara çıkıyordu. Abdullah Öcalan, artık hapishaneden örgüt
yönetiyordu.”
Yukarıdaki paragraf, Uyan Ey Türk Gidiyoruz adlı
kitabımın 156. sayfasından bir kısım. Bunlar yalnızca şehitlerimizin (yani
terör örgütü PKK tarafından “öldürülen” güvenlik görevlilerimizin) sayısı.
Sivil ölümler bu sayıya dahil değil. Ankara’daki patlamalarda, İstanbul’daki,
İzmir’deki, Antalya’daki ve pek çok yerdeki saldırılarda ölen vatandaşlarımızın
sayısı bu istatistiğin içinde yer almıyor.
Peki ne oldu da, terör örgütü
PKK’nın lideri Abdullah Öcalan ve 2 numaralı ismi (BDP’li vekil Sırrı Sakık’ın
kardeşi) Şemdin Sakık yakalanmış ve örgüt çözülme aşamasına girmişken,
Güneydoğu temiz bir görünüm kazanmışken; bugün terör propagandası yapan
taraftar grubuna sahip Diyarbakırspor o gün Emniyet Müdürü rahmetli Gaffar
OKKAN sayesinde neredeyse vatansever bir takım haline gelmişken, ne oldu da
bugünlere geldik?
Adım
Adım Bugüne
ABD 2003 yılında Irak’ı işgal
eder. 80’li ve 90’lı yıllarda “Kuzey Irak”ta oluşturulan fiili (de facto)
durumu yasal zemine, meşruiyete bağlamak yani bir Kürt devletini kurmak ister.
Öncelikle bu durum Türkiye tarafında alerjen bir etki olarak görülür ve tepki
verilir. Konunun devamı için gelin tekrar kitaba bakalım (a.g.e. s.37-38):
<Ardından ABD, taktiksel
değişikliğe giderek, Türkiye’yi kışkırtarak değil Türkiye ile elele vererek,
tokalaşarak Kürdistan’ı kurma ve Irak’ı düzene oturtma sürecinin daha olumlu
işleyeceğini gördü. Irak’taki sözde PKK bayraklı ofisler görünüm değiştirdi.
Türkiye’ye geldiklerinde ise 10.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan dahil herkes tarafından gülücüklerle
ve kucaklanarak yüksek nezaket çerçevesinde karşılanır, görüşülür oluyorlardı (bu
kucaklaşma ve samimiyetin basında yer alan fotoğrafları internette
bulunabilir).
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
önde gelen isimlerinden Cemil Çiçek’in 2006 yılında “postal öpücüsü” olarak
nitelendirdiği isimler (Barzani), her ne hikmetse, Türkiye’ye gelişlerinde artık
devlet başkanı gibi karşılanır olmuştu; yollarına kırmızı halılar seriliyor,
Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu,
Yahudi Barzani’ye Kürtçe “Kak Barzani”
yani “Abi Barzani” diye hitap
ediyordu.
Geçmişte kendilerine kırmızı
pasaportları veren Türkiye, bugün yollarına kırmızı halılar seriyordu. Yaklaşık
25 yıl içinde Türkiye tarafında değişen hiçbir şey olmamıştı. Onlar ise bugün
artık cumhurbaşkanı ve özerk yönetim başkanı idiler. Sistemin projesi adım adım
işliyordu. Kürt tarafının tehditleri, Türk tarafının küçümseyici tavrı
bitmişti. İşte Irak Kürdistanı, bu iki ayrı süreç (gergin dönem ve elele dönem)
devam ederken kuruldu.>
Tayyip
Erdoğan Desteğiyle Konfederasyon
Bugün Mesut Barzani Türkiye’ye
geldiğinde göndere 3 bayrak çekiliyor. Birisi elbette Türk Bayrağı -belki yeni
anayasadan sonra Türkiye Bayrağı denir(!)-. Yanında (mecburiyetten olsa gerek)
Irak Bayrağı ve onun yanın da sarı-kırmızı-yeşil renklerdeki Kürdistan Özerk
Bölgesi bayrağı yer alıyor.
Irak Kürdistanı’nın Kürtleri,
artık bağımsızlıktan yada kurulacak
bölgesel bir konfederasyondan bahsediyor. Irak hükümetinin buna karşı (Irak
bölünmesin diye) girişeceği bir operasyon/saldırı/savaşta da Türkiye’nin Yahudi
Barzani yönetimindeki Irak Kürdistanı’nı savunacağı dile getiriliyor. Bir dönem
ABD ve Türkiye tarafındaki siyasetçi ve bürokratlar, sabah akşam “Irak’ın
toprak bütünlüğüne saygılıyız” diyorlardı. İşte Irak, bu şekilde bölünmenin
eşiğine gelmiştir.
Suriye bunun yeni bir örneğidir.
1990-Günümüz arasında Irak’ta uygulanan yöntemler, yenileriyle birlikte ve
hızlandırılmış/sıkıştırılmış olarak bugün Suriye’de uygulanmaktadır.
’80 ’lerde silaha, güce ve
tanınırlığa kavuşmuş, ’90 ’larda ABD’nin enleme kırmızı çizgi atmasıyla fiili
yönetimine kavuşmuş, 2000’lerde Irak işgalinin ardından özerk yönetime kavuşmuş
Irak Kürdistan’ı 2010’lar itibariyle tam bağımsızlık ve/veya bölgesel Kürdistan
Konfederasyonu istemektedir. Bizim
yöneticilerimiz ise bu sürecin çok öncesinden haberdardır, bizzat bu projenin
içindedir, hiçbir şey gizli saklı yürütülmemektedir. Türkiye de zaten Başkanlık
rejimine yeni anayasasıyla birlikte geçecektir. Hazırlıklar çok önce
başlamıştır. Uyan Ey Türk Gidiyoruz’un 158. Sayfasına bakalım:
><Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kanal D’de 14 Şubat 2004 tarihli
Teketek programında ilan ediyordu “Tabi
ben özellikle Diyarbakır’a çok farklı bakıyorum. Yani Diyarbakır’ı istiyorum ki
şu anda yani Amerika’nın da hani düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje
içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir”.
Başbakan Tayyip Erdoğan 04 Mart
2006’da malumun ilanını yapıyordu “Türkiye’nin
ortadoğuda bir görevi var. Nedir o görev? Biz Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey
Afrika Projesinin Eş başkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz biz.>
Eğer Başbakan’ın görevi,
Kürdistan’ı daha büyük bir coğrafyada (Irak, Suriye, İran, Türkiye toprakları
dahilinde) konfederasyona taşımaksa, Irak’tan sonra Suriye’de de “Kuzey Suriye”
ifadeleri başladıysa, bu süreçler bir biçimde ülkemizde de yaşanacaktır, bu
yangınların yansımaları bizde acı yaratacaktır.
1999-2009 arası şehit rakamları
her şeyi göstermektedir. Ne zaman ki Irak’ta Kürdistan kurulmaya başlanmış,
Türkiye bunun kurucularından biri olmuş ve “T.C.” Türkiye’nin belli bir
bölgesinde “susmuştur”, şehit rakamları katlanarak artmıştır. PKK’nın Ramazan
Bayramı’nda (20.08.2012) gerçekleştirdiği Gaziantep saldırısı bunun son acı örneğidir.
Bu saldırıları kimse sürpriz görmemelidir. “Bölge” göz göre göre ve bilinçli
olarak Türkiye’den kopartılmaktadır.
Çünkü sizin Kürdistan dediğiniz
yapı, Müslüman bir Kürdistan değildir, olmayacaktır. Bunları daha önce ve
özellikle kitabımda belgeleriyle, Türkiye oluşumlarıyla yazmıştım ancak
tekrarlamak gerek. Projenin Irak
ayağındaki Barzaniler kripto Yahudi’dir. “Kuzey Suriye”de kurulan fiili Kürdist yönetim Yahudi kökenlidir. BDP’nin Türkiye ayağı kripto Yahudi ve Sabetayistler’den
oluşmaktadır, Türkiye’de adım adım sözde PKK Kürdistan’ı kurulmaktadır. (İran’dan koparılacak sözde Kürdistan ve
bunların başındaki adamlar da yine Zerdüşt ve kripto Yahudilerden
oluşmaktadır.) Bölgesel Kürdistan Konfederasyonu, mini İsrail olmaya adaydır.
Kürdistan dediğiniz yapı, Müslüman Kürt
kardeşlerimizin devleti değil; Abdullah Öcalan gibi bir şeytanı “önder” gören,
İsrail ve ABD’nin oyuncağıdır. Petrolün, suyun üstüne oturmuş, Türkiye ile
İslam coğrafyasını birbirinde ayıracak, Türkiye’yi İslam’dan ayıracak bir
Yahudi devlettir/devletleridir/potansiyel konfederasyondur.
Bu bir Sistem oyunudur. Sistem
nedir diyorlar. Sistem’e moda tabirle İllüminati diyebiliriz, ki yanlış ve
basit olur.
Sistem’in daha doğru tanımını yapalım: Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR,
Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve
bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem
vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.
Not: Bir sonraki yazım, bunun devamı niteliğinde,
Suriye’yi de içine alacak bir yazı olacak.
TEVFiK BiR / 21.Ağustos.2012
Kitap: Uyan Ey Türk Gidiyoruz