AKP’nin
Kürdistan Haritası – 2
Birinci yazıda “Yol haritasında yolun sonu, bölünmeye
çıkmaktadır” demiştik. Şimdi madde madde AKP’nin açıkladığı yol haritasına
bakmaya ve gerçekleri “okumaya” devam edelim.
Madde-10: Başkanlık,
yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanı meselelerinin tartışılması.
Mevcut anayasamıza göre artık
cumhurbaşkanını Meclis’te yer alan milletvekilleri değil, ülke geneli
seçimleriyle halk seçecektir. Bunu tartışmaya gerek yoktur çünkü zaten bu
anayasamızda mevcuttur, bu düzenleme gelmiştir. Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi de zaten yarı başkanlık rejimi demektir. Yani Türkiye’de
yarı başkanlık rejimi “anayasal” olarak mevcuttur.
AKP’nin bu onuncu maddesi “mahcup” bir maddedir. Başkanlık lafı tek başına telaffuz edilirse millet korkar diye, yanına “yarı başkanlık” sözcüğü sıkıştırılmıştır. Amaç gayet açıktır, ABD’deki “partili devlet başkanlı” eyalet sistemi Türkiye’de kurulmak istenmektedir. Rockefeller, Rothschild ve diğer dünyayı yöneten aileler konseyinin (SİSTEM) istekleri bu yöndedir. İsmi büyük ekonomistlerden ABD’li Francis Fukuyama bunu yüzlerce defa söylemiştir. Dünyada bini aşkın ”aciz” devletin bulunacağı ve bunların şirketlerce yönetileceği/yönlendirileceği bir düzen istenilmektedir. Bu madde, SİSTEM’in isteklerine cevap vermektedir.
Madde-11: Şartlar ne
olursa olsun mutlaka yeni bir anayasanın ülkeye kazandırılması.
Bu maddeyi, madde-10 ile birlikte
okuduğumuzda görüyoruz ki, Başkanlık rejimi şiddetle istenmektedir, Türkiye’de
başkanlık (tek adam hükümranlığı) kurulacaktır. “Ne olursa olsun” denilerek bunun nasıl yüksek düzeyde istendiği açıktır.
Yani ülkenin şartları buna izin vermeyecek durumda olsa bile AKP yeni anayasayı
çıkaracak ve Başkanlık rejimini getirecektir. Milletin görüşü, toplumun
istekleri önemli değildir AKP için. “Şartlar
ne olursa olsun” demek, Millete rağmen ben bunu yaparım demektir. AKP sanki
bir yerlerden (bilin bakalım nerelerden) talimat almışçasına bu başkanlık
rejimine kafayı takmış durumdadır. “Yeni anayasa+Başkanlık=Federalizm”
(eyaletli) sistemdir. Kürdistan Eyaleti kurulacaktır.
Madde-12: Dokunulmazlık meselesinin yeni anayasa çerçevesinde evrensel
kriterlere göre yeniden düzenlenmesi.
Dokunulmazlıkların kaldırılması
(kürsü dokunulmazlığı dışında) meselesi AKP’nin 2002 yılı seçimleri öncesi
verdiği “seçim taahhüdüydü”, 10 yıl dolmasına karşın AKP bu sözünü de tutmadı.
Tutamazdı. İstediği bir yasayı yada anayasa değişikliğini gece yarıları Meclis’ten
geçiren bir iktidar, dokunulmazlıkların kaldırılmasından hep kaçtı, çünkü
korktuğu şeyler vardı, halen de var.
Milletvekili kelle sayısından çok
“soruşturma” dosyası olan bir Meclis’te, suçlu olduğuna dair hüküm verildiği
zaman milletvekili adayı dahi olunamayacak suçlardan yargılanması gereken ancak
dokunulmazlık zırhı yüzünden/sayesinde yargılanmayan yüzlerce milletvekilinin
bulunduğu bir Meclis’te (yolsuzluktan rüşvete ihaleye fesat karıştırmaktan
organize suça teröre kadar), Meclisin iktidar partisi AKP bu sözünü hiç
hatırlamadı. Madde-12 yalnızca popülist bir yaklaşımdır. Halka yine yalan
söylenmektedir.
Madde-16: İhtisas Mahkemeleri’nin sayı ve çeşidinin artırılması.
Başbakan Erdoğan, “özel yetkili
mahkeme” olarak söylenen “ihtisas mahkemelerinin” kaldırılacağının sinyallerini
geçtiğimiz aylarda vermişti (http://www.beyazgazete.com/video/anahaber/bugun-tv-9/2012/06/13/oym-ler-kaldirilacak-sinyali-289881.html).
Bu mahkemeler, üniter yapıya ve yargı birliğine aykırı mahkemeler denilerek
çokça eleştiri almıştı. AKP cephesinde ne oldu da bu mahkemeler kapatılacakken
aksine sayısının artırılması kararı verildi? Üniter rejim sonrası dönemin etkin
mahkemeleri mi olacak ihtisas mahkemeleri, bölge/eyalet mahkemeleri haline mi
dönüştürülecek önümüzdeki süreçte?
Madde-21: Anadilde savunmanın sorun olmaktan çıkarılması.
Devletin hizmeti, kamusal hizmet
anayasada belirtilen dil üzerinden yani Türkçe verilmektedir. Devlet ve toplum
birbirleri ile olan ilişkilerini Türkçe sürdürmektedir. Bu madde ile yine
görüyoruz ki, üniter rejim sonrası kurulacak Federal Türkiye’ye hazırlık
yapılmaktadır, bu yol haritası onun geçiş sürecidir, orta düzey geçişi
sağlamaktadır.
Anadilde savunma deyince bu Kürtçe de olabilecektir, Doğu Karadeniz’de bilinen Hemşince de olabilir, Arapça da olabilir, Lazca da olabilir. Çerkezce, Çeçence olmaz, Boşnakça da olmaz çünkü yabancı devletlerin bu diller üstünden yürürlüğe konmuş bir ayrıştırma planları henüz yok.
Ülkemizin adı Türkiye ise, bizler Türk isek, o zaman devlet ile ilişkilerimizde ve birbirimiz ile olan ilişkilerde, birliği bütünlüğü sağlamak istiyorsak bu dili kullanmak zorundayız. Yoksa ülkenizi Afrika kabilelerine döndürürler. Aynı toprakların ve dinlerin insanları ayrı ayrı diller konuşurken, birbirini anlamaz ve tanımazken, sömürgeci gelir kendi dilini ve dinini sizin beyninize kazıya kazıya öğretir. Afrikalılara ne oldu, (sırası değişerek) önce İngilizin sonra Fransızın sonra Hollandalının sonra bilmem kimin döne döne sömürgesi oldular, birinden kurtulup ötekine düştüler. Fransa’da Fransızca, İngiltere’de İngilizce’den başka bir dil var mı kamuda ve mahkemelerde?
Madde-22: Anadilde kamu hizmetlerine erişim.
Kamu hizmetleri ile mahkeme
ayağını birbirinden ayrı düşünmemek gerekir. Kamu hizmetlerine erişim bunun bir
öte ayağıdır. Türkiye’nin bölünmesi için atılacak en yüksek adımlardan biridir.
Terör örgütü PKK’nın ve ayrıca onun partilerinin (HEP-DEP-HADEP-DEHAP-DTP-BDP)
taleplerindendir. PKK’nın talebini artık iktidar partisi AKP savunmaktadır.
Bakın bu madde “Kürtçe tercümanlık” demek değildir (zaten Kürtçe tercümanlık
meselesi ayrıca madde-30’da ifade edilmiştir), bu resmen memurların işleri
esnasında karşısındaki adama göre hizmet verecek olmasıdır. Vergi dairesine
yada SGK’ya yada (satılmazsa) Ziraat Bankası’na gittiniz, örneğin Kürtçe hizmet
isteyenler 4-5-6 nolu gişelere, Türkçeler 1-2-3 nolu gişelere gideceklerdir.
Kamu kurumu da, memuru da, hizmete giden vatandaşı da orada ayrışacaktır. O
Kürt bu Türk diye insanlar birbirini ayıracaktır. Şimdi kim kimin ne olduğunu
ne kadar biliyor? Bilmek gerekli mi, bu bir şey kazandırır mı, ırkçılık-etnisite
iyi bir şey mi? Adolf Hitler, ırkçı olduğu için, Yahudilerin kollarına ve göğüslerine
“Yahudi/Davut/6 köşeli yıldız” yapıştırtıp onları aşağılarcasına teşhir ettiği
için ve sonrasındaki katliam ve savaşları için iğrenilesi ve şeytan bir insan
değil mi? Bu ayrışmaları yapmak, Hitler’e yakınlaşmak demek değil mi?
Madde-23: Bağımsız kolluk denetim merkezlerinin kurulması.
Adli kolluğu onlarca yıldır
kuramamış/kurdurtulmamış ülkemize “bağımsız” kolluk denetim merkezleri
getirilmek istenmektedir. Kolluk faaliyetlerinin şirketleşmesinin hazırlığıdır
aslında.
Bu maddeye ve diğerlerine (yola)
bir sonraki (üçüncü) yazımızda devam edelim.
TEVFiK BiR / 27.Ekim.2012