3 Ağustos 2013 Cumartesi

Ergenekon Operasyonunun Bilinmeyenleri - 1


Ergenekon Operasyonunun Bilinmeyenleri - 1

Demokrasi ve cumhuriyetin olduğu bir ülkede,
Adaleti saraylarda arıyoruz.
Adalet saraylara mahkum ise,
Yargılamayı Krallar mı yapacak? 
Tevfik BİR

Geçmişi kirli, devletin arşivlediği isimlerin; ayrıca kamuyounda tanınmış, belirli bir saygınlık edinmiş isimlerin; ve ayrıca devleti için safça, güven duyduğu birkaç sivil toplum örgütüyle demokratik yollarla bir şeyler yapmaya çalışan hiçbir şeyden habersiz yalın kişilerin aynı isimle, Ergenekon ismiyle, çuvala atılır gibi operasyona maruz kaldığını gördük.

Yargılama sonucu beraat edebilecek, suçsuz bulunabilecek isimlerin onurları, o diğer kirli isimler nedeniyle kararmadı mı? Masumiyet karinesi nerede kaldı?

Üç senelik zaman içinde, gözaltılar dalga dalga, toplu toplu geliyordu. 1,2 …. 10, 11, 12... Neden sanıkların hepsi daha ilk aylarda toptan gözaltına alınmamışlardı yada delil bulundukça derhal bireyler tek tek gözaltına alınmıyordu da, bu kadar zaman farkıyla dalga biçiminde toplu olarak 30 kişilik 50 kişilik gruplarla alınıyorlardı?

Bu dalgaları gören kişi gelecek dalgaları da hesap ederek, suçlu ise yurtdışına kaçmaz mıydı yada delili karartmaz mıydı? Yanıt hayır ise o zaman neden tutuklu yargılandılar, yargılanıyorlar? Hangi iddia ile tutuklu yargılandıklarını bilmeden, aylarca mahkeme yüzü hakim yüzü göremeden, savunma hakkından mahrum bir biçimde...

Sanıklar yargılama sonucunda suçlu çıksalar dahi, hepsi birden suçlu bulunsalar dahi, bu onların adil yargılanma ve savunma haklarının, uluslararası hukuktan, anayasadan ve diğer mevzuattan doğan haklarının hukuksuzca ellerinden alınmasını, kullandırılmamasını meşru kılar mı? Hukuk devleti ilkesi buna cevaz verir mi? Hak yemek, Allah’ın bile affetmeyeceğini bildirdiği tek günah değil mi?

Kamuoyunda Ergenekon olarak adlandırılan operasyonun ilk dalgasının 2007 yılında başladığını hatırlayarak bunun biraz öncesine gidelim. Arslan BULUT’un Yeniçağ Gazetesi’nde 25 Ekim 2005 tarihinde yayınladığı “Sınıksız Misyoner” başlıklı makalesinden bir alıntı yaparak hafızalarımızı tazeleyelim.

Arslan Bulut makalesinde Fetullah Gülen’in sözlerine yer vermektedir: “Ulusal cephe adı altında oluşturulmaya çalışılan dalganın sınırları belli değildir. Hedefi, niyeti ve çağrı yaptığı hassasiyetleri farklıdır. Kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga. Her açıdan manipülatif bir organizasyon olduğu belli. Ama sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır.

Dalgalar serisi olarak Ergenekon başlıyordu. Ergenekon’un ilk dalgasından iki yıl önce Fetullah Gülen ulusalcı, AB ve ABD’yi istemiyoruz diyen bağımsızlıkçı kişileri sürekli yaptığı açıklamalarla tehdit olarak gösteriyor ve “Sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır” diyordu, dikkat çekicidir. Fetullah Gülen, operasyonların başlamasına neden olduğu iddia edilen Ümraniye’deki o evden iki yıl önce haberdar mıydı? Operasyonlarda göz altına alınacak ve tutuklanacak onca büyük isimli kişiden haberdar mıydı? Fetullah Gülen, Türkiye’yi yöneten gizli güçlerden birisi midir?

Ergenekon operasyonundan aylar önce Başbakan Erdoğan’ın “Cesur savcı arıyorum” dediği ve aradığı, tüm gazetelerde yazıldı, çizildi, söylendi. Ergenekon Operasyonunu, yargının unsuru savcılık değil de acaba yürütmenin üst aktörlerinden, yasamanın önemli aktörlerinden başbakan Erdoğan mı başlatmıştır?

Başbakan Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisi’ne, basınyayın dünyasındaki en yakın isimlerdendir Fehmi KORU. 01 Şubat 2008 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’ndeki “Türkiye’nin Önü Açık” başlıklı makalesinde aynen şunları yazmıştır: “5 Kasım 2007 tarihinde Beyaz Saray’da yapılan Tayyip Erdoğan – George W. Bush görüşmesi ile ergenekon operasyonu arasında bir irtibat olduğuna inanıyorum. O görüşme PKK terörüne karşı ABD’nin geleneksel tutumunu değiştirdi, biliyorsunuz. Aynı görüşmede, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki diğer engellerin de konuşulmadığını bilemiyoruz. Konuşulmuşsa, ‘devlet içinde yuvalanmış çeteler konusu da masaya getirilmiştir.

Bilgiyi Fehmi Koru’dan aldık. Bu Fehmi Koru’nun tezi gibi görünse de elbette bilginin üstü kapalı sunumudur, bu da bizim tezimiz.

Bir ülkenin içişleriyle ilgili, demokratikleşme çabası ile ilgili, organize suç örgütü ile ilgili sorunu başka bir ülke ile, hele ki demokrasi ve insan hakları söylemleriyle dünyanın jandarmalığına soyunarak milyonlarca insanı öldüren ABD ile Türk Başbakanı konuşuyor, görüşüyor, akıl alıyor, müzakere ediyor, destek alıyor yada buna ne denirse onu yapıyorsa, bu ülke yani Türkiye bağımsızlığını yitirmiş, varlığını dış ellere teslim etmiş demektir. Türkiye, gidiyor demektir.

Fehmi Koru’nun da Sistem ile bir anda nasıl içli dışlı olduğunu hatırlıyoruz. Fehmi Koru’nun Bilderberg toplantısına katılabildiğini, yani o derece onurlandırıldığını hatırlıyoruz. Bilderberg yüce bir makamdır.

Tayyip Erdoğan cesur savcı aradı, Tayyip Erdoğan - Bush görüşmesinde Ergenekon operasyonu konuşuldu iddiası Fehmi Koru tarafından sunuldu dedik, devam ediyoruz.

Fehmi Koru yazmıştı, Uğur Dündar ise ekran karşısında anlattı, aktaralım. Ümraniye’deki evde el bombaları çıktığı iddiasıyla ilk gözaltılar olunca, Uğur Dündar, muhabiri Hatice Demircan’ı bilgi alması ve haberi yapması için görevlendirmiş. Hatice Demircan, Zekeriya Öz’e gidip, haber yapacağını ve bilgi almak istediğini söyleyince savcı Zekeriya Öz “Bekleyin, öyle ünlü isimler gelecek ki, o zaman haberleştirirsiniz” demiş.

Bunca bilgiyi alt alta yazıp okuyunca anlıyoruz ki, Ümraniye’de bir evde el bombası ve silahlar olduğu ile ilgili ihbarın kolluk güçlerine telefon ile yapılması, aslında yalnızca bir rol icabı imiş. Deniyor ki, o ihbar ve o evde çıkan mühimmat ve belgeler üzerine bu operasyon bu noktalara geldi, bunca kişi göz altına alındı. Hatta ihbarın ses kayıtları bile yayınlandı. Tabi Ümraniye’deki evden sonra Tuncay Güney’in Kanada’dan yaptığı açıklamaların da yönlendirici olduğu iddia ediliyor. Soruyoruz, Tuncay Güney ne olarak ortaya çıkmıştı, “haham” olarak!

Operasyondan iki yıl önce Fetullah Gülen ulusalcılıktan şikayet ediyor ve bunun sancılı bir süreçle bertaraf edileceğini bildiriyor; Tayyip Erdoğan – Bush ile masada bu konuyu konuşuyor; Tayyip Erdoğan cesur savcı arıyor; Savcı Zekeriya Öz daha nice isimlerin gözaltına alınacağını en baştan söylüyor. Demek ki gerçekler ile topluma anlatılanlar farklı.

İşin ilginç yanı, her yeni dalga ile birlikte ABD’nin düşünce kuruluşlarından, üniversite hocalarından, ünlü köşe yazarlarından, Kissenger’ın adamlarından, mesela Yahudi inançlı Zbigniew Brzezinski isimli Kissenger öğrencilerinden destekler yağıyor; “yeni bir dünya düzenine karşı çıkan herkesin, tüm unsurların enterne edilmesi, saf dışı bırakılması” hakkında, dalgalarla örtüşen, paralel yürüyen yazılar yazılıyor, beyanatlar veriyordu. G-20 toplantılarında artık Yeni Dünya Düzeni kuruluyordu.

Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini bulur” diyenler bir anda koltuklarından edilirken; Sistem tasarımı yeni dünyaya taraf olanlar kutsanıyor, kutlanıyordu.

Bu yazı: Tevfik BİR'in Uyan Ey TÜRK Gidiyoruz adlı kitabının “Ergenekon Operasyonunun Bilinmeyenleri” bölümünden, kısımlar alınarak hazırlanmıştır. Yazının ikincisi 05.Ağustos.2013 günü yayınlanacak, ikinci yazıda “bilinmeyen” gerçeklerin deşifresi ilan edilecektir.

TEVFiK BiR / 03 Ağustos 2013
Kitap: Uyan Ey Türk Gidiyoruz – Tevfik BİR (2. Baskı). “Bu kitabı iyi ki okumuşum” diyeceksiniz.
www.idefix.com , kitapyurdu gibi internet kitapevlerinden ve D&R mağazalarından temin edebilirsiniz.

Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.