Sanmayın
ki yanlış yapan, bunu gizli saklı yapar. Elbette Allah her şeyi
görür, bilir. Varsayalım ki ahirette hesaptan korkmazlar,
sanmasınlar ki bu dünyada hesap vermezler, çünkü günahlarını
kimse bilmez sananlar yanılırlar, fani dünyada da fanilerin
kayıtlarını tutan birileri vardır, kaçamazlar, saklanamazlar.
Devletin
arşivlerinde hata yapan, suç işleyen herkesin dosyası bulunur.
Hukuk devletlerinde bu dosyalar savcılıklar kanalıyla mahkemelere
taşınır ve kusurun-suçun cezası en hızlı biçimde verilir.
Ülkemizde hukuk devleti düzeni tam olarak oturtulamadığı için
genellikle bu dosyalar gerekli makamlara taşınmamakta, “gerekirse”
devreye sokulmak adına bekletilmektedir. İstenildiğinde, bu
dosyalar ortaya atılıverir. Bu, yasadışı yollarla arşivlemesi
yapılmış bilgi-belge ve görüntüler (kasetler) için de
böyledir.
İstenildi,
yalnızca birkaç dosya şöyle bir atıldı, ülke karıştı.
“Şimdi gemi var gemicik var... Bulabilirseniz yapın.”a rahmet
okutacak “kutu var, kutucuk var” skandalı açığa çıktı
polisin “Ak Eller Operasyonu”
ile.
Bakanların
değil, hükümetin istifası ile sonuçlanması gereken bu kirli
süreçte milletin oylarıyla milletvekili çıkarıp TBMM'de grup
kurmuş muhalefet partileri CHP ve MHP, “temiz ülke istiyoruz”
diyerek, seçmenlerinin demokratik haklarını kullanıp hükümeti
protesto etmelerini sağlamak adına illerde 1-2 saatlik izinli
mitingler yapabilirlerdi, tık yok! Millet, vatandaşlar kendi içinde
konuşup söylenmek, dertlenmek, dertleşmek yerine sesini hükûmete
karşı duyurabilirdi. Muhalefet bunun önünü bilinçli olarak
açmıyor. Muhalefet etkin muhalefet yapsa, AKP iktidarı iktidarda
kalamaz.
Ancak
bizim milletvekillerimiz aralarında atışıp, laf yarıştırıp,
yumruklaşıyorlar ve şimdi bütçe görüşmeleri bitti diye 2
hafta tatile çıkıyorlar. Kürsü ve Meclis dışında hiçbir
somut muhalif etkinlik yapmayanlar (çene muhalefetleri) ya
makamlarında milletvekilleriyle dahi görüşmezlik içinde
oturuyorlar yada ABD gezilerine çıkıp, bununla da doymayıp
ayaklarına giderek ABD Büyükelçileriyle görüşüyorlar.
Aferin(!)
*
* *
Polisin
arşivlediği ve savcılığın talimatıyla harekete geçilen
operasyonda İçişleri Bakanı'nın telefon görüşmeleri ve
oğlunun durumu ortada, aynı içişleri bakanı hâlâ görevde
duruyor ve soruşturmanın aslında tarafı olan kişi (İçişleri
Bakanı) soruşturmayı yürüten polisleri görevden alıyor;
görevini, gücünü kullanarak kendisi ve çevresine zırh
oluşturuyor.
Yalnızca
İçişleri Bakanı mı? O bakanın Başbakanı ve kabinesi de
savunmaya geçip, başka görevden almalar ve Adalet Bakanlığı
kanalıyla hakim-savcılar (yargı) üstünde “yürütme erki
kontrolü” getiriyorlar. Tayyip Erdoğan doğru söylemiş, burası
bir MUZ CUMHURİYETİ
değilmiş(!)
Ve aniden bir genelge yayınlandı bu hafta. Hâkimler ve savcılarla ilgili inceleme ve soruşturma işlemlerini artık Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) değil Adalet Bakanlığı yürütecek (18 Eylül 2013 tarih 624 sayılı kararla yayınlanan 16 numaralı genelgenin 18. bendinde yer alan “kurul” ibaresi “Adalet Bakanlığı” olarak değiştirildi).
Ve aniden bir genelge yayınlandı bu hafta. Hâkimler ve savcılarla ilgili inceleme ve soruşturma işlemlerini artık Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) değil Adalet Bakanlığı yürütecek (18 Eylül 2013 tarih 624 sayılı kararla yayınlanan 16 numaralı genelgenin 18. bendinde yer alan “kurul” ibaresi “Adalet Bakanlığı” olarak değiştirildi).
Neredeyse
1 hafta oldu. Bakanlar ve hükûmet istifa etmedi. Tayyip Erdoğan
“istifa” ve “görevden alma” laflarını telaffuz etmeyecek,
ettirmeyecek, “revizyon”
diyecek, sihirli sözcük bu. “Zaten” bir revizyon olacaktı, bu
da “o revizyon” olacak. Bebek katili terörist başı Apo'ya
“İmralı” diyorlar ya. Aynı yöntem. Zihin-algı üstüne
operasyonlar.
Tayyip
Erdoğan, Halk Bankası
ve Ziraat Bankası'nın
göreve geldiklerinde zarar yazdığını, iktidarları döneminde ve
bugün ise kâr ettiğini söylüyor. O zaman bir kuruma kâr ettiren
bir memurun o kurumdan yada kurumdaki görevi üstünden haksız
kazanç sağlama (belki onlar buna “kâr payı” diyor
olabilirler) hakkı mı var? Halk Bankası genel müdürü bankaya
çok kâr ettirdi diye evinde “kutu” içinde 10 milyon TL
değerinde döviz bulunması mı lazım? Bu para kaynağı
açıklanabilir bir paraysa, bunu kendi bankasına mevduat olarak
yatırması gerekmez miydi? Aynı mantıkla, son 11 yılda
Türkiye'nin çok kalkındığını ve zenginleştiğini söylüyor
Tayyip Erdoğan, GSHM'nın misliyle arttığını söylüyor. E o
zaman Halk Bankası ve ona çok kâr ettiren genel müdürü
mantığıyla...
2014'te
Neler Olacak?
“Bunları
Yazamazlar – Şeytan, Firavun ve İşgal – 7”
adlı yazımın içine kripto bir ifade yerleştirmiştim. Severim
böyle şeyleri. Kriptoları deşifre etmeyi de severim. Dikkatli
olanlar o yazımdaki o ifademi görmüştür. Hadi şimdi onu
söyleyeyim: “Eğer 2014
sonuna kadar Türkiye yeniden bağımsızlığını ilan
edemezse...”.
Normal
şartlarda genel seçimler 2015 yılında olacak. Ancak ben AKP
iktidarının iktidardan gitmesi için olası/olması gereken tarih
olarak 2014 yılını vermiştim! Dikkatli okuyan bir kişi, “2015'te
genel seçimler var ama 2014 yılı sonuna dendiğine göre demek ki
yazarın 2014 ile ilgili öngörüleri var”, yorumunda
bulunabilmiştir. “Gezi Parkı olayları vardı, hükûmetin
gideceği yavaş yavaş belli oluyordu, ondan yazmıştır”
demeyin. Yazımın yayınlanma tarihi 19 Mayıs 2013'tür.
İyi
gören gözler için bazı şeyler olmaya başlamış hatta adeta
netleşmişti. Yazın, dış kaynaklı başlayan, geneli itibariyle
Mustafa Kemalci ve Türkçü vatandaşların alanlara Türk
Bayraklarıyla inmeleriyle millileşen ve ardından PKK'lıların
alanlara inmesiyle dağılan “Gezi Parkı” olayları oldu.
Hiddetli
ve sinirli ve sürekli tehdit eden bir Başbakan'ın ülkesinde eğer
ki ülkenin en zenginlerindenseniz, sanayiciyseniz, devletten
ihaleler alıyorsanız, otelinizin kapısını hükümet karşıtlarına
açmazsınız. Eğer açıyorsanız, bir daha bu hükümetten
iş-ihale alamayacağınız açıktır. Ülkenin en zenginlerinden
birisi, işi ve konumu icabı paraya önem veren birisi bunu yapar
mı? Yaptı. O zaman para kaybetmeyi göze alamayacağına göre, AKP
hükümetinin gideceğini görmüş yada duymuş demektir. Bu sonucu
çıkarabiliriz.
SİSTEM'in
(Küresel Sistem) seçkinlerine plan/projelerini tebliğ ettiği,
piramidin tepe buluşma noktalarından Bilderberg
toplantılarının daimi katılımcılarından patron Koç'un
aldığı tavır bu.
Bir
diğer katılımcı Ali Babacan
ise, bu genç yaşında (tam 1 yıl önce Aralık.2012'de) bir
sonraki dönem için “siyaseti bırakacağını” açıkladı. Her
şeyin tesadüf olduğu bir ülkede, büyük olasılıkla bu da
müteselsil tesadüflerdendir. Bu tesadüfün yanına vikileaks
belgelerinde (ABD elçilik-hükümet gizli yazışmaları) büyük
yolsuzluklar yaptığı bilgisi-istihbaratı geçilmiş ve İsrail-ABD
sevgilisi olan Mustafa
Sarıgül'ün adının öne
fırlaması da bu tesadüfler zincirinin bir halkası olsa gerek.
Benim
öngörüme göre, Gülenci/cemaatçi milletvekilleri yerel seçimler
öncesi istifa etmeyecekler, çünkü içlerinde AKP ile yerelde aday
olacak isimler var. Öncelikle koltuklar alınacak AKP kullanılarak.
2014'te ve büyük olasılıkla yerel seçimlerden sonra AKP –
F.Gülen kavgası savaşa dönüşecek, belki yine kasetler havalarda
uçuşacak, daha neler neler olacaktır. Yerel
seçimler sonrası, cumhurbaşkanlığı seçimleri (Ağustos.2014)
öncesi ama mutlaka (erken seçim olmazsa) genel seçimler
(Haziran.2015) öncesi cemaatçi milletvekilleri AKP'den güruh
halinde istifa edeceklerdir.
Yeni bir siyasi parti kurulup, AKP deliğe süpürülebilir. Her şey
2014 yılı içinde netleşecek.
Yakın
bir dostuna söylediklerini o yakın dosttan öğrenen Hürriyet
Gazetesi yazarı Tolga Tanış köşe yazısında paylaştı, Kemal
Kılıçdaroğlu 2014'te cumhurbaşkanı adayı olacakmış.
Kazanırsa zaten cumhurbaşkanı, kaybederse de siyaseti
bırakacakmış. Yerine kim gelecek? Büyük olasılıkla Mustafa
Sarıgül.
Yani
alan temizliği yapılmaya başlanır. AKP ve Tayyip Erdoğan deliğe
süpürülür. Fethullah Gülen'e sevgi besleyen ve yakınlık duyan
(bunu açık açık ifade eden) Mustafa Sarıgül'ün yönetiminde
bir USA-CHP (F-CHP), ve deliğe süpürülmüş kapkara bir AKP, ve
dürüst/temiz/dindar propagandasıyla cemaatçi AKP'lilerin kuracağı
kuracağı yeni XXX partisi, değişmez genel müdürüyle MHP, ve bu
yerel seçimler sonrasında belediyeleri özerklik ilan edecek BDP,
erken seçim olmazsa 2015 genel seçimlerine girer. Seçimlerden de
büyük olasılıkla Mustafa Sarıgül'lü CHP çıkar. Denklem böyle
oluşursa 2015 sonrası için ABD ve İsrail'in olası İran
operasyonundan artık söz etmeye başlayabiliriz.
Ama
Numan Kurtulmuş
ve Abdullah Gül,
denklemde başrolde olmak isteyecek kişiler. Bu denklemin
Türkiye'den oluşturulmadığı da kesin. Başbakan ve milletvekili
olmadan önce yalnızca AKP Genel Başkanı iken ABD'ye giden Tayyip
Erdoğan'dı (sonrasında Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliği
düşürüldü, Siirt ilinde yeniden milletvekilliği seçimi yapıldı
ve Tayyip Erdoğan milletvekili seçildi), daha bu ay ABD'ye giden ve
ülkedeki yolsuzluk kaosu içinde ABD Büyükelçiliğine APO'nun
eski avukatı Sezgin Tanrıkulu ve ekibiyle koşan da Kemal
Kılıçdaroğlu.
Gündömünde
yazacaklarım bunlar. Gündönümü dediysem, 21.Aralık'ı
kastettim, başka bir şey anlaşılmasın!
TEVFiK
BiR / 21 Aralık 2013
Kitap:
Uyan
Ey Türk Gidiyoruz – Tevfik BİR
(2.
Baskı).
“Bu
kitabı iyi ki okumuşum” diyeceksiniz.