Amerika'nın
Türkiye Kurguları ve Olası Suikastler
Bu yazı/makale bundan sonra gelecek pek
çok yazının, deşifrenin adeta bir başlangıcıdır. Önemli bir
işe başladığımızı düşünerek Küresel Sistemin
deşifrasyonuna yeniden başlıyoruz. Sistem'in üstümüzdeki hain
planlarına projektör tutacağız. Ne yazık ki coğrafyamız ve
ülkemiz adına çok çok önemli dünya açısından ise önemli
konularla ve kişilerle ilgili ülkemizde yazılı basında yada
akademik alanda kimi zaman hiç yazı yazılmamakta, kimi zaman da
ucundan kıyısından değinilerek geçilmektedir.
Üstümüze kurgulanan oyunların
bertarafı ve bunların başarısızlığını sağlamak için evvela
üstümüze kurgulanan oyunları ve olası operasyonları bilmemiz ve
görmemiz gerekiyor. Bilelim ki, tedbir alabilelim. Bildirmesi
bizden. Başlayalım.
Biz, doğudan gelen biz Türklerin
geçmişten günümüze taşıdığı kişisel ve siyasal yapımızla,
bir konuda belli bir yere gelene kadar esas fikrimizi, stratejimizi
gizlemeyi iyi biliriz. Bu takiye değil tedbirdir. Çünkü
mücadelemizi dişimizi tırnağımıza takarak yaparız. Zamanı
gelince de gözümüz kararır her şeyi dobra dobra söyler yapar,
sonunda kaybetmek dahi olsa doğru bildiğimiz yolda gözümüzü
kırpmadan gideriz.
Bunun yakın tarihteki en güzel ve büyük
örneği yüce önderimiz Gazi Mustafa Kemal'in cumhuriyet ülküsüyle
kurtuluş ve kuruluş mücadelesidir.
Küresel Sistem dediğimiz yapıda ise
işler biraz farklı yürüyor. Küresel Sistem deyince ne
anlamalıyız, kitabımdan alıntıyla bakalım: “Dünyayı yöneten
derin güç. Yani CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında
yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her
milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta
paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.” (Uyan
Ey Türk Gidiyoruz, s.19)
Batıcı küresel sistemde yer alan
kişiler hedeflerini stratejilerini düzenleyecekleri operasyonları
genel olarak gayet açık bir dille anlatmaktadır (bunların bir
kısmını isim listesiyle, Sistem'deki makamlarıyla yazar Erol
Bilbilik 'Derin Dünya Devletinin Adamları' adlı kitabında çok
güzel anlatmıştır).
En yakın örneklerine bakarsak, 2003
yılında ABD'nin Irak işgali vardır. 2001 yılı itibariyle bağıra
bağıra gelmiştir. Condoleezza Rice'ın 2003'teki “Ortadoğu'daki
22 ülkenin sınırları değişecek” ifadesi hafızalarımızdadır.
Bernard Lewis'in öğrencisi Samuel Huntington'ın “Medeniyetler
Çatışması” eseri, Küresel Sistem'in projesinin dünyaya açık
tebliğidir. 15 Temmuz 2016 irticai istila hareketinden çok önceleri
bu Küresel Sistem'in derin adamlarının Türkiye'de darbenin
yaklaştığıyla ilgili makaleleri ve sosyal medya paylaşımları
güneş gibi ortadadır.
Kim Bu Derin Adamlar
Amerika, İngiltere, Almanya ve İsrail
başta olmak üzere Küresel Sistem'de bizlerin üstüne stratejik
çalışmalar yapan, operasyonlar kurgulayan isimlerin fiili
merkezleri Pentagon, NSA, CIA, MI-6, MOSSAD, BND gibi görünür.
Halbuki buralar, oluşturulmuş hedeflerle ve stratejilerle ilgili
verilen talimatları yerine getirir, işlerin istihbarat toplama ve
operasyonel kısımlarını yürütür. Buralardaki
“amirlere/şeflere/müdürlere/direktörlere” Danışman adı
altında akıl hocalığı yapan, kendi tecrübeleriyle istihbaratı
birleştirip vizyon oluşturan, hedef belirleyen kişiler ise
genellikle dışarıdadır, “sivil toplum/kamu dışı”
görünümlüdür.
Düşünce kuruluşlarında çalışan
“uzmanlardır”, kimi üniversitelerde/enstitülerde çalışan
“akademisyenlerdir”, emekli CIA istasyon şefleridir, emekli
diplomat ve hatta büyükelçilerdir, emekli generallerdir, savaş
muhabiri/gazeteci kılığındaki saha ajanlarının seçkinleridir.
Türkiye'deki gibi 60 yaşında emekli
olmadıklarından ve emeklilikten sonra da kenara çekilmediklerinden,
ülkelerine ve Küresel Sistem'e ölene kadar hizmet ederler.
Bu stratejistlerin en büyük özelliği,
bağlı düşünce kuruluşlarının yayınlarında ve kimi zaman
sosyal medyada görüşlerini açıkça, kimi zaman da şifreli/üstü
örtülü ama bizlerin deşifre edebileceği tarzda belirtmeleridir.
Bundan ne avantaj sağlıyorlar. Niye
açıkça? Süper güç olduklarına inandıkları için yapıp
edeceklerini açıkça söyleseler dahi karşı tarafın bunu
engelleyemeyeceğine
inanıyorlar. Ve genellikle de sonuç istedikleri gibi olunca, bu
açık tebliğleri güç kazanıyor. Bir sonraki sefer herhangi bir
tebliğde/tehditte bulunduklarında karşı taraf için endişe
verici bir hâl alıyor. Psikolojik harbe 1-0 üstün başlıyorlar.
Ayrıca göstere göstere bir şeyleri yapmaları ve zafere
ulaşmaları Sistemin egosunu doyurarak yükseltiyor.
Suikastler Yolda
Bu isimlere derin isimler, derin devlet
adamları deniliyor. Derin sözcüğü illegalite olarak görülmemeli.
Devlet sisteminin içinde ama sivil görünümlü bir yapı.
Bundan sonra adından sıkça
bahsedeceğim bir isimle, 1943 yılında kurulmuş American
Enterprise Institute (AEI)'den Michael
Rubin ile başlayalım.
Rubin 13 Ocak 2017'de yayınladığı Can
Erdogan Get Away With Murder (Erdoğan Cinayetlerinin Bedelini
Ödemekten Kurtulabilir mi?) adlı makalesinde Türkiye'de yaşanacak
olası suikastlerin işaretlerini açıkça veriyor!
Cezaevlerinde bölücü terör örgütü
pkk'lı ve fetöcü teröristlerin ağır işkencelere uğradıklarını
ayrıca bir kısmının içeride öldürüldüğünü ve Tayyip
Erdoğan'ın bu raporları gizlediğini belirttiği yazısında,
yakın bir zamanda katledilenlerin ailelerinin intikam duygusuyla
Erdoğan'a yakın yandaş isimleri öldüreceklerini belirtiyor.
Bunun akabinde Erdoğan geri adım atmazsa bu çatışmanın bir iç
savaşa dönüşeceğini söylüyor.
Michael Rubin'in aktardığı bilgiye ve
yorumuna bakarsak tiyatroyu görmemek imkansız. Cezaevlerinde,
Rubin'in bahsettiği sistematik ölümler yaşanmıyor. Bu adam niye
yalan söylesin diyebiliriz? Acaba yaşanıyor da gizleniyor olabilir
mi? Bugünkü koşullarda içeride sistematik olarak teröristler
öldürülse bunların dışarıdaki yandaşlarının ortalığı
ayağa kaldırmayacağına, AB'nin sessiz kalmayacağına
inanabiliyor musunuz? Böyle gelişmeler olsa bunların duyulmaması
imkansız.
Amerikan derin devletinden Rubin, bu
kurgusu üstünden ne anlatmaya çalışmaktadır, Tayyip Erdoğan'a
ne demek istemektedir? Türkiye'de yakın zamanda büyük isimli
kişilere suikastler döneminin açılacağını ilan etmekte,
ABD'nin yeniden ve yeniden kılıcını bilediğini Erdoğan'a tebliğ
etmektedir. Devletin pkk ile ve belki de fetö ile mücadelesi devam
ederse (ki fetö ile etkin mücadele edilmediğini düşünenlerdenim)
suikastlerin yoğun biçimde yaşanacağı ve bunun iç savaşa
dönüştürüleceğini bildiriyor.
Küresel Sistem bunu başarabilir yada
başaramaz. Erdoğan bu tehditlerden dolayı geri adım atabilir yada
atmaz. Henüz bilemiyoruz. “Bize ne Erdoğan'dan yada onun
yandaşlarından” diyenler çıkacaktır. Erdoğan'ı severiz
sevmeyiz ama Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olması
nedeniyle konu hepimizi ilgilendirmektedir. Bundan doğrudan ve
dolaylı etkilenecek yine biz Türk milletidir, Türkiye'dir. Dış
müdahaleler, darbeler ve operasyonlar her zaman için Türkiye'nin
aleyhinedir. Bu kime karşı, hangi ortamda olursa olsun.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'ye zırhlı
araç tahsis edilmek istenmesinin ardında bu istihbaratların
yattığını artık görebiliyoruz. Amerikan SWAT ekibinden bir kişi
gelip Türkiye'de suikast gerçekleştirmeyeceğine göre bu iş
tetikçilere, terör örgütlerine yaptıralacaktır.
AKP'nin Türkiye'yi alelacele bir çırpıda
Başkanlık rejimine sokma mücadelesini; Meclis'teki gizli oy
kullanılması gerekirken milletvekillerinin açık/birbirlerine
göstere göstere oy kullanmaları, kapalı oy verenlerin not
edilmeleri; MHP'nin AKP'ye organik biçimde eklemlenmesini de
görererek, bu süreci Rubin'in ve şürekasının yazılarıyla
yorumlarıyla birlikte okursak, bu sonsuz ve aceleci Başkanlık
sevdasının altında yatan temel neden Erdoğan'ın ve yandaşlarının
hayatta kalma mücadelesi midir?
TEVFiK
BiR / 22 Ocak 2017