Kasım Süleymani. Kitabımda yazdığım
şekilde “İran'ın, ABD'nin
ortadoğu çıkarlarına karşı perde arkası mücadelesini yöneten
ve Irak'taki nüfuzunu kullandığı bilinen en büyük
komutanlardan general Kasım Süleymani”
(Uyan Ey Türk Gidiyoruz, s.32).
20 yıldır İran Devrim Muhafızları
Ordusu Kudüs Gücü Komutanı, yani bizlerin tabiriyle İran
Ordusunun yurtdışı operasyonlarını yürüten komando tugayının
komutanı. Irak, Suriye, Yemen ve diğer ülkelerdeki operasyonları
bilfiil yöneten gölge general.
ABD, Irak'ta yönetimi ve gücü İran'a
kaptırmasının ardından, Suriye'de de gücü Ruslara kaptırmasıyla
birlikte, Süper Güç iddiasının yeniden sorgulandığı bir
dönemde bulunuyor.
Suriye'de IŞİD ile mücadele ediyor
görünümünde olan ama gerçekte Esad rejimini yıkıp Suriye'nin
Sunni, Şii, Arap ve Kürt bölgeleriyle parçalanması için IŞİD'e
bölge müttefikleriyle silah, lojistik ve istihbarat sağlayan ABD,
hesapta olmayan bir etkiyle karşılaştı, Rusya.
Rusya'nın Suriye'de IŞİD’e,
Türkmenlere ve Esad karşıtı terörist güçlere karşı ağır
bombardmanı ve Esad'ı koruyan etkin gücü sonucu hem
Rusya-İran-Suriye ittifakı oluştu hem de Suriye'de ABD ikinci güç
konumuna düştü. ABD ise Suriyeli Kürtlere ve bilhassa terör
örgütü PKK'nın Suriye kolu terör örgütü PYD'ye daha büyük
cesaret vererek ve onların insan gücünü kullanarak bölgede yeni
ve farklı operasyonlara girişmeye başladı.
15 Temmuz darbesinden sonra ABD'nin
Türkiye için bir “dış düşman” olduğunu gören ama büyük
ölçüde ABD'ye karşı tepki veremeyen Türkiye iktidarı ve Tayyip
Erdoğan, Rusya ve İran'la daha canayakın ilişkiler yürütme
peşinde. Aslında bunu NATO ve ABD'ye karşı bir pazarlık aracı
olarak kullandığını söyleyebiliriz. Aksi halde AKP iktidarı
döneminde kurulan ve Amerikalılara verilen Malatya Kürecik Radar
Üssü kapatılır, darbede aktif rol oynayan İncirlik Amerikan
(NATO) üssü dış devletlere kapatılır idi. Bunların hiçbirisi
yapılmadı.
Velhasıl Obama döneminde PYD'li
terörist kürtler ile Suriye'de bir başarı elde etme peşinde olan
ABD; Rusya ve İran ile ittifaka giriyor görünen ama herkese
gülücükler dağıtan ve fiilen Suriye topraklarında operasyonlar
yürüten bir Türkiye; Esad rejimindeki bir Suriye'yi Amerikan ve
Batı emperyalizmine kaptırmamak konusunda var gücüyle Suriye'de
sahada olan Suriye müttefiği Rusya ve İran.
Trump yönetimi ile ABD'nin içte ve
dışta başkalaşacağını ilan eden ABD, ilk hedef olarak Rusya'ya
gülümseyerek İran'a diş göstermeyi tercih etti. İranlıların
ABD'ye girişine yasak koyan yeni Amerikan yönetimi, İran'ın gölge
komutanı Kasım Süleymani'yi de öldürmek istiyor.
Süleymani'nin Suriye'de yada Irak'ta
öldürülmesi İran'ın ve ordusunun moralini bozacak ve ABD'nin
“Süper Güç benim” reklamını tekrar yayına almasını
sağlayacaktır.
Amerikan derin devletinden Michael Rubin,
ocak ayında derin kuruluş AEI'de yayınladığı “Snatch Qassem
Soleimani” adlı makalesinde şu satırlara yer veriyordu,
“Amerikalı öldürmesinin
bedeli olarak bütün kaynaklar seferber edilerek Süleymani'nin
öldürülmesi yada yakanlanması gerekmektedir”.
Rubin, öncelikle Süleymani'nin öldürülmesini istemekte,
yakalanırsa da konuşturulacağı için bunun da değerli bir başarı
olacağını savunmaktadır.
Neo-con Rubins'in fikirleri Trump
döneminde değerlendirilecek gibi duruyor ve hatta Trump bu kapsamda
bir operasyonun talimatını vermiş olabilir. Ola ki general Kasım
Süleymani öldürülürse, coğrafyamızın yeni ve daha büyük bir
yangın yerine dönmesi kaçınılmaz olacaktır.
Bölgenin kaosa girmesiyle Türkiye'de bu
suikaste paralel büyük suikastler gerçekleştirilebilir. Zaten
Rubins'in aynı gün (13 ocak) yayınladığı iki makalesinin
ilkinde Tayyip Erdoğan yandaşı büyük isimlere suikastten,
ikincisinde de Kasım Süleymani suikastinden bahsetmektedir. Türkiye
üstüne yapılacak olası suikastlerle ilgili
http://tevfikbir.blogspot.com.tr/2017/01/amerikann-turkiye-kurgular-ve-olas.html
yazımı yayınlamıştım. Bu iki konuyu birbirinden ayrı görmemek
gerek.
Trump'ın hırsları ve yüksek egosu
coğrafyamızı, Arap Baharı adı altında Kuzey Afrika ve
Ortadoğuyu kan gölüne çeviren Barack Obama'nın ötesinde daha
sert ve daha acımasız çatışmalara ve savaşlara sürükleyebilir.
Trump yönetimi içinde bulunduğumuz Şubat ayında “İran terörün en büyük
sponsoru” ifadelerini kullandı ve İran yine yüksek perdeden
yanıtını verdi, “Düşmanlarımızdan en ufak bir yanlış adım
görürsek, füzelerimizi onların kafasında patlatırız”.
Türkiye bu süreçte coğrafyadaki
Türkmenlerin can, mal ve toprak güvenliğinin olmazsa olmazı
olduğunu ilan ederek, terör örgütü PYD ve IŞİD'in bölge
varlığını topyekün reddererek bu kırmızı çizgiler ışığında
İran ve Rusya ile ittifaka gitmelidir.
İttifak, kendini satmak demek değildir,
ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliğine gitmek demektir. Çünkü
karşımızda Türkiye dahil bölgeyi paramparça etmek isteyen
ABD'nin başını çektiği bir emperyalist Küresel Sistem
mevcuttur. Küresel Sistemi hafife alanlar için hatırlatalım, bu
sistemin saldırılarını 15 Temmuz'da irticai amerikan darbesi
olarak gördük ve terör saldırıları biçiminde de neredeyse her
gün görüyoruz.