20 Ocak 2010 Çarşamba

Yahudi - Sabetayist Güç Çatışması




Yahudi – Sabetayist Güç Çatışması



Türkiye'de bir garip olaylar oluyor. “Bir garip olay” dediysem sözün gelişi, yoksa bir tane değil. Sanki hiç bitmeyecek bir sürekli dizi gibi, oyun gibi. 

İnsan heyecanla bir sonraki bölümde “acaba ne olacak” diye sabırsızlanmaktan kendini alamıyor. 
 
Bu oyunun iki tarafı var. İyiler ve kötüler gibi bir ayrımı ben yapamayacağım. Toplum bunu zaten her gün her dakika yapıyor, birileri de kamplaşma adına bu söylemleri pompalıyor.

Ben burada, daha önce hiç kimse tarafından tespit edilmemiş, edilse bile dile getirilmemiş, hiçbir yerde söylenmemiş bir gerçeği dile getireceğim.

Bugün Türkiye'nin bu şiddetli geriliminin ve kutuplaşmasının arkasında, bu iki büyük gücün çarpışması yatmaktadır. Bu iki güçten birisi Yahudi Güç, karşıtı ise Sabetayist Güç'tür (yazıda Güç kelimesi özel anlamlar atfedilerek, özel isim olarak kullanılmaktadır).

Peki Yahudi Güç'ten kasıt ne anlamalıyız? Elbette Yahudi sermayesini (Çok Uluslu Sermaye gücünü), Yahudi lobi ve aktörlerin yönetimindeki Washington'ı ve dünyayı yöneten büyük gücü yani Sistem'i görmeliyiz (CFR, Bilderberg, Trilateral...).

Sabetayist güçten anlamamız gereken ise, Türkiye'de neredeyse her alanda büyük koltuklarda oturan görünüş itibariyle Müslüman zannettiğimiz ve fakat gerçek kimlikleri kendi aralarında ve artık bazı gözlemciler tarafından da bilinen, Osmanlı vatandaşı İzmirli Sabetay Sevi'nin bir tür Yahudilik tarikatı-cemaati üyeleridir.

Birisi Yahudilik ötekisi Yahudiliğin kendine göre kısmen bozulmuş İslami öğelerle kısmen karışmış, Kabbala mistisizmine bulaşmış bir tarikatı olduğuna göre, temelde ikisi de aynı dinde, Yahudilik'te birleştiğine göre bunlar neden Türkiye üzerinde birbirleri ile çatışmaktadırlar. Temel sorumuz bu olacaktır.

* * *

İlk olarak Yahudi Gücü'ne bakalım. Bu Güç'ün Türkiye'deki etkinliğini Yahudi Çok Uluslu Sermayesi, Uluslararası Yahudi Lobisi, Türk Yahudileri, Washington'ın bizzat kendisi ve Washington'ın Türkiye'deki manevi ajanları oluşturur. İstisnai olarak bir-iki Sabetayist Güçlü aile de, bu Yahudi Gücü'nün yanında yer almaktadır.

Yahudi Gücü'nün üyelerine baktığımızda, bunlar geleneksel olarak tipik bir biçimde Osmanlı'yı tutarlar, ayrı bir sevgi beslerler. Cumhuriyet onlar için Osmanlı'nın gölgesindedir.
İspanya'dan gemilerle vs. kaçabilen Yahudiler'in ciddi kısmını Osmanlı himaye etmiştir. Kudüs'te Osmalı'nın muazzam bir yönetimi ve kalitesi vardır. Yahudi'ler dünyanın her yerinde olduğu gibi Osmanlı döneminde de çalışmışlar ve sermaye biriktirmişlerdir. Yahudiler'e yönelik hiçbir zaman dışlama politikası güdülmemiştir. Rahatça okullar kurmuşlardır ve tabalarını eğitmişlerdir. Yahudiler ve Müslümanlar birbirleri arasında, Yahudi-Hıristiyan ve Müslüman-Hıristiyan ilişkilerine göre daha iyi ilişkiler kurmuştur.

Bugün de Yahudi Gücü'nün empoze ettiği ve bunu “kendi projeleri” zanneden Müslümanlar'ın Yeni-Osmanlıcılık faaliyeti de Yahudi Gücü'nün projelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten bu, Yahudi Gücü'nün geleneksel Osmanlıcı görüşüne de aykırı değildir.

Sabetayist Güç'e baktığımız vakit, tam tersi bir anlayış mevcuttur. Sabetay Sevi'nin Mesihlik iddiasını “gayrimüslim kışkırma potansiyeli” olarak gören ve Sabetay Sevi'yi türlü defalar cezalandıran Osmanlı'nın Sabetay Sevi'ye, Mesihliğini yaymasında engel ve hayatını acılar içinde yaşamasına neden olmak suçlamasıyla Sabetayistler tarafından sevilmediği bilinir.

Sabetayistler, Mesih olarak inandıkları Sabetay Sevi'nin hayatını ve söylemlerini önemle takip eder ve ona güçlü bir inanç duyarlar. Sabetayistler'e göre İsrail; aynen, İsrail'de yaşamlarını sürdüren ve bugün küresel medya organlarınca “radikal Yahudi” olarak isimlendirilen Yahudiler gibi, İsrail'in Mesih tarafından kurulmaması aksine BM-İngiltere gibi güçlerin önderliğinde Sistem tarafından kurulması nedeniyle, “kutsal-ilahi statüde kurulmaması” nedeniyle, İsrail halkına müjdelenen devlet değildir. Aksine onun sahte olarak addedilir, sevilmez. Bu unsur Yahudi – Sabetayist ayrılığında önemli bir unsurdur.

Ayrıca Türkiye Hahambaşılığı ve Kudüs hahamlarının büyük çoğunluğu tarihin hiçbir döneminde Sabetay Sevi'yi Mesih olarak görmemiş, onun iddialarını kabul etmemiştir. Türkiye Hahambaşılığı, Sevi hakkında “ölüm” kararı dahi çıkarmıştır. Bu da Sabetayistler'in, Sabetayist olmayan Yahudiler'e karşı tepki-öfke duymasına ve bunun asırlar sonra bugün dahi devam etmesine yol açmıştır.

* * *

Bugüne baktığımızda, Güç'le paralel yürüyen ve hatta gücü getiren alanlarda, işlerde, mesleklerde Müslümanlarla yarışacak hatta onları sollayacak düzeyde Sabetayistler'in varlığını görüyoruz. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında, okumuş adam bulma sorunu nedeniyle Yahudiler ve onlardan daha çok müslüman görünümlü Sabetayistler'in kadrolarda yer aldığını biliyoruz. Güçleri bunlardan da öte gizli, menfaat içerikli ve korunaklı cemiyet-cemaat yapılarından kaynaklanır.

Sabetayistler yukarıda açıkladığım ve başka bazı tarihsel, dinsel tabanlı nedenlerle laiklik yanlısı politika izlerler. Osmanlıcı değil Atatürk Cumhuriyeti'nden yanadırlar.

Resmi kurumlarda ve elbette yasama-yürütme-yargı erklerinin kadrolarında atanmış ve seçilmiş bir kişi olarak Yahudi-Musevi birini göremezsiniz (bir iki istisna dışında). Ancak Sabetayist'ler, Müslüman görünümlerinin avantajıyla ve cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki zorunluluklar nedeniyle iyi yerlerde görev yüklenmişler, selefler olarak bugünkü haleflerin temelini oluşturmuşlardır. Kimliklerinin gizliliği sayesinde dikkatlerden ve eleştirilerden uzaktırlar.

Bir Türk vatandaşının Sabetayist olması yada Yahudi olması, onun sırf bu inancı yüzünden tehdit olarak algılanmasını gerektirmez. Bu yazının amacı, Türkiye'de yaşanan gerilimin ve kaynaklarının gözlemi ve analizidir. Fotoğrafın okunmasıdır.

Sabetayist kökenli-inançlı iş dünyasının patronlarını, büyük Türk sermaye sahiplerini bu ayrım dahilinde biraz farklı tutmak gerekir. İş dünyası, hele ki küresel sistem içerisinde, çıkarları doğrultusunda Sistem'in Gücü'nün düzenine uymakta; CFR, Bilderberg gibi Sistem kuruluşlarına biatlerini sergilemektedir. Bunlar tam aksine Yahudi çevrelerle sıkı ilişki içindedir. Washington'ın dümenine uygun rotada seyir izlemektedir.

Sabetayist iş insanlarının, patronların bu küresel güç ilişkilerine rağmen hiçbir zaman Osmanlıcı olarak nitelenebilecek (Washington ve Yahudi destekli olsa bile) siyasi vs. aktörle “yıldızlarının” barışmadığı açıktır. Çünkü Sabetayistler bir iki istisna dışında sıkı laiktir, bu konuda taviz vermezler.

Aile kavramını, sıradan sokaktaki aile olarak değil de “Güç sahibi aile” olarak okuyarak; Yahudi aileler muhafazakar Müslüman ailelerle yakın ilişkiler kurabilirken, Sabetayist aileler muhafazakar ailelerle değil laik-Atatürkçü (sözde yada özde) daha yakın ilişkiler içine girmekte olduğunu görmekteyiz.

Esasında bu çok ilginçtir. Muhafazakar görüşlü ve Osmanlı hatırası konusunda hassas Müslüman bir aile ile laik, cumhuriyetçi ve Atatürkçü görüşlü aileler birbirleriyle dost görüşmesi yapamaz, ticari-siyasi ilişkiler pek de kurmaz iken, bunlar sırasıyla Yahudi ve Sabetayist ailelerle daha rahat görüşmekte ve ilişki kurabilmektedir. İstisnaları elbette vardır. Hem de o istisnalar bazen gözümüzün önünde bir yıldız gibi parlamaktadır.

İşte bu Yahudi – Sabetayist ayrılığı, daha doğrusu CFR-Bilderberg eksenindeki Yahudi Güç ve Sabetayist Güç ile bu eksende olmayan gerçek Sabetayist Güç'ün ayrılığı; Türkiye'nin içinde bulunduğu, her alanda her düzeyde yürüyen elektriklenmenin, kutuplaşmanın, çatışmanın, ayrışmanın nedenidir. Bugün Türkiye'de, Yahudi Güç ve gerçek Sabetayist Güç ekseninde büyük bir satranç oyunu ve savaş mevcuttur.

Çünkü bugün, cumhuriyetin hiçbir döneminde olmadığı kadar Yahudi Güç aktif olmaya çalışmakta, plan projelerini uygulatmaya çalışmaktadır. Bu Yahudi Güç, Türkiye bazında değil, coğrafya bazında harekete geçtiği ve harekatlara giriştiği için, adeta bir terzi gibi Türkiye'ye muazzam kıyafetler, gömlekler biçmekte, bunların yerel ve bölgesel düzeyde provalarını uygulamaktadır.

Türkiye eğer sorunun anlattığım bu yönünü görür de, bu çerçevede çatışmayı önleyecek önlemler alırsa, bu yüksek ateş soğuyacaktır. Tabi bunun için Türkiye'nin çabasından başka, Sistem'in projelerini de kendi aleyhine değiştirmesi gerekecektir. Bu da pek mümkün görünmemektedir.


TEVFiK BiR / 20.Ocak.2010



Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.