18 Ağustos 2009 Salı

Demokratik Açılım: Bir Pentagon Projesi



Demokratik Açılım Bir Pentagon Projesi



“Kurt acilimi”, “Kurt sorununa cozum”, “Toplumsal baris” gibi ifadelerin resmilesmis adi artik “Demokratik Acilim”. Enine boyuna ve derinine inceledik, toplumun bilgi sahibi olup gercekleri gormesi adina sizlerle paylasiyorum.

“Demokratik acilim” ismiyle, “yillardan beri sure gelen Kurt sorununa cozum bulacak, toplumsal barisi saglayacagiz” ifadeleriyle anlatilmak istenen nedir? Kurt sorunu nedir?

Kurt sorununu anlamak icin cumhuriyetin kurulusuna, gecmise, arsivlere bakmak gerekir. Bu bakis derinligini kimi aydinlar(!) Osmanli'ya kadar gorutmek isteseler de, bu teorik ve deneysel olarak tutarsizdir. Turkiye Cumhuriyeti Lozan Antlasmasi'na ve resmi devlet ideolojisine, algisina gore Osmanli Imparatorlugu'nun varisi de olsa, adi ustunde biri monarsi ve hatta son donemlerinde mesruti monarsi, digeri ise demokratik cumhuriyettir.

Kurtulus Savasi sirasinda Turk, Kurt ayrimi yapilmayarak bu vatan temelinde omuz omuza carpisilmis, omuz omuza sehadete ulasilmistir. O donemin Urfa'sinda, dogusunda, guneydogusunda Kurtulus Savasi'ni destekleyen, Ataturk ve kurmaylarina destek olan Kurt asiretler de vardi, dusmanin yaninda yer alan bagimsizlik hareketlerini engellemeye calisan Kurt asiretleri de vardi. Bunlar devletin arsivlerinde var.

O donemde de Kurtler kendilerini tabiatiyla Kurt olarak niteliyorlardi. Surasi malumdur ki, kisinin kendini tanimlamasinda irksal, dinsel ya da kulturel farklar var ise ve cografyaniz ac sirtlanlarin istahini kabartan kiymetli bir yerde ise, farkliliklar her zaman icin kandirilmaya, kullanilmaya aciktir ancak guclu bir devlet buna asla musaade etmez, vatandasini bekaasini korur. Ancak tehlikeli olan, Hristiyan bati dis siyasetinin her zaman, amaca giden her yolu mubah saymasidir.

Ataturk'un Hatay ve Musul'a karsi hassasiyet beslemesi ve Hatay ve Musul'u alabilecegi olasiligi uzerine basta Kurt Said'in (Seyh Sait'in) Dersim isyani olmak uzere pek cok Kurt isyani cikmistir. Sirf dis ideallerde degil, ic politikamizda da, Ataturk'un cok partili hayata gecis denemesinde de Kurt isyani bir zorlayici, yildirici arac olarak kullanilmistir. Bu isyanda Kurtler masa olarak kullanilmistir. Masayi tutan el ise gorunurde Ingilizlerdir.

Isyanlar bastirilirken, devlet nedenlerini de defaatle aciklamistir: Asiretler arasi catismalari onlemek, Kurt kokenlileri de askere almak, asayisi tesis etmek, Kurt kokenlilere bu ulkenin vatandasi oldugunu hatirlatarak vergi odemelerini saglamak, Kurt kokenlilerinin cocuklarinin okula gitmesini saglamak, asiretleri yerlesik hayata gecirmek, devletin birligini ve milletinin esitligini tesis etmek.

Konuyu bugun iddia edilen gorusler ekseninde degerlendirirseniz o donem tuhaftir cunku 1937-1984 arasinda herhangi bir Kurt isyani yoktur. Halbuki bu donemde bati kentlerinde ve dogudaki resmi kurumlarda Kurtce konusmak yasaktir, Kurtce sarki soylemek/dinlemek yasaktir, Kurtce yazmak/yayin cikarmak yasaktir, Kurtlukten bahsetmek vesaire yasaktir. Devlet bildigimiz kadariyla 1937 oncesi donemin Kurt isyanlarinin verdigi hassasiyetle, Turk vatandasligi kavraminin irka dayanmamasi, tum kokenleri (Turk, Kurt) kapsayiciligi subjektif milliyetcilik anlayisi dolayisiyla ve bilmedigimiz kimi nedenlerle bu yasaklari koymustur.

Kurt kokenli vatandaslarimizin bu etnik ayrimlari resmi ideolojide kabul edilmemistir, taninmamistir. Bugun Kurtler tarafindan “dilimizi ozgurce konusamadik” iddialarina ragmen (ki o donemde de guneydoguda sokakta genellikle ozgurce konusabiliniyordu) bir yonden de olumludur. Devlet “tek millet, tek dil” ilkesi tabaninda irksal ayrimciliga/irkciliga karsi cikmistir. Bu bakis acisi sayesindedir ki: Kurt kokenlilik kisinin hicbir kamu hakkini engellenmemistir. Kurt kokenli bir kisi milletvekili olmustur, her turlu bakan hatta polisin, mulki idarenin ve pekcok kamu kurum amirlerinin amiri konumundaki icisleri bakani defaatle olmustur, cumhurbaskani olmustur, her rutbede general/ustsubay/subay/astsubay ve hatta genelkurmay baskani olmustur, buyukelci vali olmustur, okulda ogretmen mudur siralarda ogrenci olmustur.

Ayrica hicbir Kurt kokenli vatandasa devlette oldugu gibi ozel tesebbuslerinde de bir engel getirilmemistir, sirket sahibi hatta holding patronu olmustur. Her turlu secme secilme haklari mevcuttur. Kendi koyleri, kasabalari, ilceleri ve illeri icin belediye baskanlarini, muhtarlarini, meclis uyelerini secmis, anayasal ilkeler cercevesinde hepimiz gibi kendi kendilerini yerelde ve genelde yonetmis, temsil etmislerdir. Siz hic TC kimligi olmasina ragmen kokeni Kurt diye bunlardan biri yapilmayan mesela milletvekili adayligi kabul edilmeyen, yada sirket kurma girisimi engellenen bir kisi gordunuz mu?

Seyahat ozgurlugune hicbir kisitlama getirilmemistir. Guneydogu, Dogu Anadolu gibi bir kisim bolgeye “Kuzey Kurdistan” demelerine, o bolgeleri anavatan gormelerine ragmen bugun ulkenin her iline yayilarak seyahat ve yerlesim ozgurlugunden sonuna kadar yararlanan, Kurt kokenli Turk vatandaslarimizdir.

Bu satirlari belki tarihsel acidan ileriki satirlarda yazmam gerekirdi ama konusu gelmisken deginmekte yarar var. Gunumuzde hicbir issiz Turk (istisnalar disinda), Diyarbakir'da yada Hakkari'de is bulsa dahi gidip calismaz, cunku cekinir. Farkli bir kultur, farkli bir yapi, farkli bir dil ve belki de mahalle baskisi. Ama Kurt vatandaslarimiz oyle mi. Bugun Akdeniz'de de, Ege'de de, Marmara ve Ic Anadolu'da, yazin Karadeniz'de de yani yurdun 7bolge 81il 900ilcesinde de varlar. Seyahat ve yerlesmelerinde de herhangi bir kisitlama yoktur.

1937-1984 yillari arasinda, goruldugu gibi bugunku bireysel alandaki haklar verilmemis ve toplumsal alanda hicbir irk temelli ayrim yokken ve buna ragmen Kurt vatandaslarinin hicbir sikayeti, sancisi, talebi yokken, GAP projesinin olusmasiyla bir seyler degismeye baslamaktadir. Belki de olu dogan ama gerceklestirilme idealleri hic bitmeyen 100 yillik “bol, parcala, yonet” projesinde (Sevr) sira PKK terorizmiyle Turkiye'yi yavaslatmak ve bolmek asamasina gelmisti de, bizler kibarlik olsun diye, farklilastirma calismalarinin nedenini GAP'ta bulmaktayiz.

1984 sonrasi Kurtculuk hareketleri sozde marksist-leninist, ozde irkci Kurtcu hareket olan PKK terorizmi, Ingiliz arsiv ve istihbarat ve de Israil istihbarat destegiyle ABD tarafindan yonetilmeye baslamakta. Daha dogrusu PKK'yi yoneten coklu mekanizmanin en guclusu ABD. PKK'yi ABD gibi Rusya, Ermenistan, Yunanistan ve Guney Kibris, Filistin, Suriye, Iran... yani basta Batili hacli zihniyeti ve ikincil aktor olarak kindar musluman(!) komsu yonetimler destekliyor ve yonetiyordu. Pusula bir gun birini gosterirken ertesi gun bir baskasini gosterebiliyordu.

Bu ulkeler PKK'yi parasal acidan destekliyor, lojistik kaynagi ve silah teminiyle destekliyor, topragiyla us saglayarak destekliyor, diplomatik manevralarla destekliyorlar, siyasi acilardan destekliyor, uluslararasi argumanlarla destekliyor yani eldeki tum imkanlarla vefakat butun oklari da kendilerine cekmeden, bir yandan Turkiye'nin elini sikarken ote yandan alttan tekmeyi basiyorlardi.

Turkiye kendi icinde adeta bir savas gibi maddi kaynak tuketen PKK teroruyle mucadele ediyor; disarida da, komsulariyla samimiyetsiz hatta gerilimli iliskiler icerisinde dis politikasini yurutuyordu. Turkiye yalnizlasitirlmaya calisiliyordu. Yolsuzluk, devlet yonetiminin adeta liyakat, tayin, atama gibi bir kurali haline gelmis, devlet kaynaklari bireylere hizmet ediyor, yagmalaniyordu. Dunya tarihinin en buyuk banka ve hazine soygunlari Turkiye'de gerceklesiyordu. Bunun etkileri millete ekonomik kriz olarak, o da IMF'ye ve Dunya Bankasi'na borc olarak donuyordu. Terorun tamamlayicisi ekonomik krizler ve dis borclardi. Turkiye donem donem dusuk ve orta yogunluklu teror ve catismalar, ve ekonomik krizler ile adeta ringteki boksorun surekli yumruk yemesi gibi sersemletilmeye calisiyordu. Sadece PKK terorunun 25 yilda hesaplanabilen insan ve maddi kaybi 40.000 olu ve 40milyar dolar olmustur.

Lord Curzon'un Lozan gorusmeleri sirasinda sarf ettigi soz bundan tam yarim yuzyil sonra gerceklesmeye basliyordu: “Benim onlara (Kurtlere) alfabe verdigim gun, gorursunuz”. Artik Kurtce'nin, yazilis itibariyla Fransiz alfabesine benzer latin kokenli bir alfabesi olmustu. Kurtlere alfabe verilmisti. Biz inanmasak da, “bu cagda o mu kaldi efendim” diyerek birbirimizi paronayak olarak nitelesek de genelde ABD olarak sifata burudugumuz “Turkiye uzerine hayal kuran sirtlan gucler” adim adim Sevr'i yeni isimlerle gerceklestirmeye calisiyorlardi.

AB'nin Turkiye buyukelcileri, diplomatlari ic guvenlik bolgelerinde gezip, yerel belediyelerle surekli “gorus alisverisinde”(!) bulunmaya baslamislardi. Hatta AB yetkilileri ve AB uye ulke diplomatlari baskent Ankara'dan once Diyarbakir'a geliyor, Diyarbakir Buyuksehir Belediye Baskani ile gorusup, sonra Diyarbakir Valisi ile gorusuyor sonra Ankara'ya geciyorlardi. Bu diplomatik nezakete ve genel kurali aykiriydi ama, bizler buna her gecen gun daha cok alisiyorduk, alistik, alistirildik.

AB'nin Sevr haritasi ve Kurdistan hayalini sadece eurokratlarinin ve diplomatlarinin eylemleriyle degil, resmi metin ve bildirileriyle de anlamak mumkundu. Bruksel Zirvesi Sonuc Bildirisi'nde madde 23'te ne deniyordu “... muzakerelerin yalniz Turkiye ile degil, diger devletlerle de yapilabilecegi... Muzakereler sirasinda Turkiye topraklari bir kac farkli devlete bolunurse veya guneydogu bolgesinde bir Kurt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksizin onlarla da muzakere yapilabilecegi...”. Bu, AB-ABD'nin sirtlan planlarini en guzel bicimde gun yuzune cikaran orneklerden yalnizca biridir.

Bir donem Basbakan bir donem de basbakan yardimcisi sifatiyla ulkemizi uzun yillar yonetmis bir siyasetci, bunlarin ve dahasinin olacaginin sinyallerini cok onceleri vermisti” Avrupa Birligi'ne giden yol, Diyarbakir'dan gecer”. Yine o basbakan yardimcisi (AB'den sorumlu olmasi munasebetiyle) 2001 yilinda Anayasa'da, yasalarda ve devlet ideolojisinde koklu degisiklikler yapilmasina neden olan AB uyum yasalarini, diger partilerin de “evet” oylariyla meclisten gecirmisti. Artik Kurt kokenli vatandas istedigi her yerde (askerde, egitim ve gorev saatleri disinda bilekendi arasinda) Kurtce konusabiliyordu.

Hicbir talebi olmadan hicbir ayrimciliga ugramadan ahlakiyla hayatini yasayan Kurt kokenli vatandaslar dis istihbarat marifetiyle, Kurtcu teror orgutu PKK kanaliyla bir seyler talep eder oldular. PKK hicbir zaman Kurt kokenli vatandaslarimizin temsilcisi olmamistir ve olamaz da. Ancak PKK'nin legallestirilmis orgutu Hep, Dep, Hadep, Dehap, DTP Kurt kokenli vatandaslarin yasadigi bolgelerden %50 ve ustu oy alabiliyorsa, DTP'li milletvekilleri ve yoneticileri “bizim tabanimiz pekeke'dir” diyebiliyorlarsa, PKK'nin soylemleri Kurt kokenli vatandaslarimizin pek cogunu kandirmis, inandirmis ve dis istihbaratlar icin masa konumuna sokmustur.

Eskiden PKK'ya daga oglunu kaptiran analar-babalar bu cocuklarini evlatliktan reddederlerdi, ama bir yandan da “ah oglum keske gitmeseydin” diye goz yasi dokerlerdi. Simdi ise “oglumu sehit verdim” soylemleriyle evlatlarini, belediyelerin sozde PKK bayrakli araclariyla sozde PKK sehitliklerine gomuyorlar. Degisim Kurt kokenli vatandaslarda da baslamisti.

Dunyada da koklu degisiklikler olacaginin sinyalleri geliyordu. Icte ve dista degisim hizlanmisti. Yesil Kusak rengini ve ismini kaybetmis, BOP ve GOP proje adiyla, bildigimiz kadariyla Clinton doneminde “Ilimli Islam'a” donusmustu. Proje'nin hedefinde, isminde yer aldigi gibi “Islam” cografyasi yer aliyordu.

ABD'nin resmi ideolojisine gore (uzun senelerdir) uniter devletler hantaldir, daha kucuk parcalar halindeki bir yonetim ise cokkulturluluge deger verir, daha demokratik ve ic bariscildir. Yugoslavya'da bu neoliberal gorusler temelinde parcalanmadi mi? Eskinin buyuk gucu Yugoslavya, simdi ise esamesi okunmayan Bosna-Hersek, Hırvatistan, Sirbistan gibi kucuk devletler. ABD'nin dunyaca unlu ekonomisti F.Fukuyama onceleri federal ve parcacikli devlet yonetimlerinin liberal ekonomik dunya ve demokratik yonetimler adina zaruri oldugunu iddia etse de bundan birkac yil once, gercekler bizim ongordugumuz gibi degilmis diyerek tam tersi olan uniter devlet gorusunu savunmaya basladi. Fukayama'ya gore zayif federal devletler kolaylikla bolunme tehlikesine maruz kalabiliyordu.

Onceleri Buyuk Ortadogu Projesini (BOP) ardindan da revize ederek (yeni cografyalar eklenerek) Genisletilmis Ortadogu ve Kuzey Afrika Projesini (GOP) hazirlayan beyin ekibine bakmakta yarar var:

Graham Fuller – Yesilkusak Projesinin fikir babası, eski CIA Ortadogu Istasyon Sefi, eski CIA'nin Ulusal Istihbarat Kurulu Baskan Yardimcisi, bugun RAND isimli sozde dusunce kurulusunun (gercekte ozel istihbarat kurulusu) kidemli analizcisi, cok uzun yillar resmi olarak Turkiye'de bulundu.

Morton Abromowitz – yahudi kokenli eski ABD'nin Ankara Buyukelcisi, bugun Carnegie adli sozde dusunce kurulusunun (gercekte ozel istihbarat kurulusu) baskani.

Eric Adelman – eski ABD Buyukelcisi, annesi Istanbul yahudilerinden bu nedenle Turkceyi cok iyi konusur).

Projeyi hazirlayan beyin takiminin tamami Turkiye'de gorev yapmis ust duzey Amerikan diplomatlaridir. Turkiye'yi ve cografyayi yakindan taniyan isimlerdir.

Bu zeki ve kurnaz isimler bize baska bir ismi hatirlatmali. Gorusleri bize ne kadar farkli gelirse gelsin o gercekten deha bir isim, yahudi kokenli Samuel Huntington. ABD disislerinde ve istihbaratinda gorev yapan ust duzey, beyin isimler eger bir sey diyorlarsa, o eninde sonunda olmaktadir. Arsivler bunu dogruluyor. Samuel Huntington, “Medeniyetler Catismasi” eseriyle tum dunya ulkelerinde cok konusulan bir isim. Ancak bu ismin bu cografya yani Turkiye icin farkli bir onemi var. Cunku, medeniyetler catismasinin ilk yasanayacagi, kirilma noktasinin ilk olacagi yer olarak Turkiye cografyasini gostermektedir!

Turkiye'yi bolmek isteyen dis guclerin, taseron PKK araciligiyla Kurt vatandaslarimiza empoze etmeye calistigi bazi gorusler vardir.

Bunlar:
1-) Pan-Kurdistan (Sevr Kurdistan'i) icin Turkiye'de ozerk bir Kurt yonetimi kurulmasi. Yani baskenti Diyarbakir olan Kurdistan eyaletinin kurulmasi, bunun yolu da Federal Turkiye'den gecmektedir.

2-) Anadilde yani Kurtce ve diger dillerde egitim (ilkogretim, lise ve universitelerde, secmeli).

3-) Anayasada Kurt ifadesinin gecmesi; yani Turkler ve Kurtler bu ulkenin kurucu unsurlaridir anlami cikacak bir ifade kullanilmasi. Bir baska deyisle Kurt ayrimciliginin anayasal guvenceye alinmasi.

4-) Kosulsuz, yargisiz genel af. Bu aralar DTP tarafindan bagira bagira liderimiz denilen PKK'nin kurucusu bebek katili terorist basi seytan Abdullah Ocalan dahil tum terorist kadrolarin affedilmesi ve sehirlerde yasayabilmeleri icin Turkiye Cumhuriyeti Devleti tarafindan guvence verilmesi. Bu afla birlikte Apo buyuk olasilikla Belcika, Isvicre yada bir Afrika ulkesine gidecektir. Genel affi yargisiz ve kosulsuz istemekteler; cunku PKK yonetici kadrosu, Turkiye icinde sozde kurulacak Kurdistan eyaletinde cesitli kademelerde yonetici olma hulyalari tasimaktadirlar.

1984-2009 arasinda donem donem orta yogunlukta donem donem ise dusuk yogunlukta yasanan ama gundemden hic dusmeyen, PKK terorudur. 2001 yilindan 2009'a dogru gelelim. 2001'de ve takip eden birkac senede, AB'ye uyum adina yapilan, ama AB'de bile esi benzerine rastlanmayan bir dizi hukuksal degisiklikle, terorle sehirde mucadelede zorluklar yasanmaya baslanmis ve bugunun fotografi olusmaya baslamistir.

Bunlardan bana gore en onemlileri: Dusunce ve fikir ozgurlugu kapsaminda, bir kisinin gorusu baska kisilere ne kadar ters, ne kadar kabul edilemez gelirse gelsin (mesela Turkiye'yi 40 bolup 40 ayri eyalet kuralim gibi), dusunce, gorus siddet icermiyorsa, bunun suc olarak kabul edilmemesi; 4422 sayili yasanin icinin bosaltilmasi; ve terorle mucadele kanununun teror gercegini yasayan Turkiye'yenin gunun kosullari kapsaminda degerlendirilerek tekrar yapilandirilmamasi.

Bunlar ve daha niceleri mevcut yasalarda da esnemelere yol acti. Bu hukuksal degisiklikler, duzenlemeler ve “duzenlememeler” bilincli olarak sirtlan guclerin Turkiye'ye dikte ettigi ve kabul ettirdigi taktik operasyonlardi.

Bunun bir yansimasi olarak, 2001 oncesi herhangi bir guneydogu sehrindeki belediye aracina sozde PKK bayragi asildiginda toplumda guclu bir tepki, guclu bir kamuoyu baskisi olusurdu. Bugun ise, guneydogunun turlu turlu kentlerinde, koylerinde her gun elinde sozde PKK bayraklari flamalari ve Apo posterleriyle PKK lehine slogan atiliyor, sanal parti DTP'nin milletvekili olan, olmayan turlu yoneticileri “suc olmasina ragmen” sucluyu sucundan oturu ovuyor (Apo), her turlu isyana ve kalkismaya tesvik ediyor, “bizi daga cikartmayin” deniyor ama bu duzensizligi ve anarsiyi durduracak onleyici kolluk mudahalesi yada caydirici bir sorusturma-kovusturma ve ceza mekanizmasi islemiyor. Her gun televizyonlardan bunu izleyen PKK'yi desteklemeyen Kurt kokenli vatandaslar ve Turkler ise artik tepki vermiyor, terore lanet mitingi yapmiyor, kamuoyu baskisi olusturmuyor/olusturamiyor.

Bu, surec icinde gelinen en tehlikeli noktadir. Toplumun refleks vermemeye basladigi an, o topluma her turlu operasyonu (siyasi, idari, psikolojik vb.) yapabilir, bir anda olmadikca (kurbaganin tencereden kacmamasi icin kaynar suya atilmayip, soguk suya konulup yavas yavas pisirilmesi hikayesindeki gibi) her istediginizi kabul ettirebilirsiniz.

Yazdiklarimi soyle bir ozetleyip gunumuze dogru artik hizla yol alalim. Ingilizler ciddi bicimde ilk olarak Ataturk doneminde ulusal bagimsizlik mucadelesini engellemek, Turkiye'nin Musul'u ve Hatay'i almasini engellemek adina Kurtleri kullanarak isyan cikarttiriyor ve amaclarina buyuk oranda ulasiyorlar. 1937-1984 arasinda Kurt kokenli vatandaslar siradan bir TC vatandasi kadar mutlu ve zengin. Dunyadaki tum ulkelerde oldugu gibi, daglik arazinin cetin sartlari ve konumu (ihracat ve ithalatin yapildigi zengin Bati'ya, Avrupa'ya uzaklik) yuzunden yatirimlarin pek de yapilmadigi dogu karadeniz gibi geride kalmis bir bolge. Tipki Italya'nin guneyi, Rusya'nin daha soguk kuzey kisimlari gibi. Iki kutuplu dunyada kendisi disindaki kutup, SSCB ile ugrasan, yedi kitada ideolojik soguk savas ve cesitli ulkelerde de sicak savas veren ABD, bir baska emperyalist guc SSCB'nin yavaslayan gucuyle birlikte neoliberal politikalarini dunyaya BM, IMF, Sivil Toplum Orgutleri ve Pentagon darbe ve operasyonlari kanaliyla ihrac etmekle mesgul ve mesguldu. Ulkelerin hem siyasal-ekonomik rejimleri degistirilip liberal dunya piyasasina dahil edilmekte, hem de yonetim bicimleri degistirilip kucultulerek kontrol edilebilirlikleri artirilmaktaydi.

Turkiye, dunyanin tek musluman laik ulkesi, toplumu. Gozu acik bir ulke. 1982 sonrasi degismeye, gelismeye, bazi alanlarda da kalkinma hamlesi yapmaya calisan, potansiyel zengin ve guclu bir ulke. Kontrol edilebilir surekli kaos ortami yaratilmasi dusuncesiyle 1984'te PKK terorunun karanlik bir bicimde kuruldugunu goruyoruz. 1984-2001 arasi binlerce sehidin verildigi kanli yillar.

Gelelim 2001-2009 donemine. Turkiye kaynagini, insan gucu ve gundemi yillar yili azalmaz bir bicimde terore karsi askeri, idari, siyasi, ekonomik, sosyal onlemler almakla geciyor. Toplumun sehir meydanlarinda bomba patlamasina alismaya basladigi ve krizleri yadirgar oldugu donemde kafasi cebindeyken, 2001 anayasa degisiklikleri ve ilk Kurt acilimlari.

Ardindan 2002'de, “Kurdistan'in kurulmasi savas sebebidir” diyebilmis ve toplumun ekonomik kriz, yolsuzluklar, basbakanin rahatsizliklari, af kanunu, Kemal Dervis bunalimlari dolayisiyla yeter artik diyerek tasfiye ettigi DSP-MHP-ANAP hukumetinin, 40 yillik siyasetin cokusu; isildayan, ampul gibi parlayan bir parti, Adalet ve Kalkinma Partisi, AKP.

2003, ABD'nin bagira bagira Irak'i ele gecirdigi ve Turkiye'ye sinir komsusu oldugu yillar. Aktif olarak artik BOP/GOP adi ve kapsamiyla uygulamaya konulan Kurt Yonetimi ve ardindan Irak'ta resmen kurulan Kurdistan eyaleti. 1990'li yillarda TRT'de dagda elinde kalesnikofla Turkiye yaltakligi yapan Talabani'nin isgal altindaki Irak'a cumhurbaskani ve Barzani'nin de isgal altindaki Irak'ta kurdurulan Kurdistan Eyaleti'ne baskan yapilisi. Hepimiz izledik. Ama sadece izledik. BOP ve GOP'un ilani, Afganistan ve Irak'in isgali ile Turkiye'ye sicrayacagi apacik olan bu surecte, Turkiye ne yapti?

MGK'yi sivillestirdi ve olagan toplanti araligini bir aydan iki aya cikardi. Bu, savas ve teror cografyasinda Turkiye'nin refleksini biraz daha yavaslatmis oldu.

Irak Kurdistani'nin kurulma doneminde Irak'ta Turkiye'nin basina cuval gecirildi ama bunu yapan ABD'ye nota bile verilemedi, cunku bu bir muzik notasi degildi. Duyarsizlasmaya baslamis toplum ABD'ye karsi tepkisini en sert bicimde(!) ortaya koydu, Kurtlar Vadisi Irak filmini seyretti.

Kamu Yonetimi Reform Yasa Tasarisi mecliste kabul edildi ve donemin cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer tarafindan uniter yapiyi yikacagi saviyla meclise geri gonderildi. Bu yasanin iceriginde neler vardi? Yasa taslaginin ozu, federal bir yonetime gecisi kolaylastiracak pek cok yenilik iceriyordu. Bunlardan dikkat cekenlerden; zabitaya silah tasima yetkisi ve genel asayis hizmeti (kolluk gucu) yetkisi verilmekte, adeta belediye baskaninin etrafinda ona hizmet edecek ve belediyeyi ozerklestirecek ordular yaratilmak istenmekteydi. Turkiye belirli bolgelere ayrilacak ve her bolgenin geliri o bolge belediyelerine devredilecekti. Boylelikle valilikler ve il ozel idareleri yonetimden el etek cektirilecek, belediyeler ise federallesecekti, olmadi.

Sayin basbakanimiz Recep Tayyip Erdogan Kanal D'de 14.Subat.2004 tarihli Teketek programinda ilan ediyordu “Tabi ben ozellikle Diyarbakir'a cok farkli bakiyorum. Yani Diyarbakir'i istiyorum ki su anda yani Amerika'nin da hani dusundugu Buyuk Ortadogu Projesi var ya, Genisletilmis Ortadogu, yani bu proje icerisinde Diyarbakir bir yildiz olabilir, bir merkez olabilir.”

Sayin basbakanimiz Recep Tayyip Erdogan 04.Mart.2006'da da malumun ilanini yapiyordu: “Turkiye'nin ortadoguda bir gorevi var. Nedir o gorev? Biz Genis Ortadogu ve Kuzey Afrika Projesinin Esbaskanlari'ndan bir tanesiyiz ve bu gorevi yapiyoruz biz”.

Irak Kurdistan'i kurulurken Turkiye'yi tehdit eden, PKK'lilara acikca silah, us ve lojistik saglayan Barzani “Turk askeri gelirse Kurdistan onlara mezar olacak” demesine ragmen Turkiye'den hicbir ciddi yaptirimla karsilasmamisti.

Teror sorununun cozumu icin, acikcasi Irak Kurdistan'inin kurulmasina ve kabullenilmesine zaman saglamak adina ABD'den, Irak'tan ve Turkiye'den terorle mucadele koordinatorleri atandi. Basbakan tarafindan atanan Org. Edip Baser daha en basta gelen uyarilara ragmen, bunlari dinlemeyerek bir yila yakin bir zaman bu gorevi surdurdu, sonrasinda “bu yapi Turkiye'yi oyaliyor” diye istifa etti (e gunaydin demek geldi icimizden ama...). Turkiye boylelikle bir yilini daha kaybetmis oldu.

Kuzey Irak, PKK ussu olmusken ve daglarimizda her gun su gibi sehit kani dokulurken, Kuzey Irak'taki PKK Teror Kamplari bombalanamadi cunku TBMM askere sinirotesi hareket icin yetki vermiyordu cunku Turkiye'deki daglarda bes bin terorist vardi, bu 5.000 terorist bitmis miydi de Irak'taki 500 teroristle ugrasacaktik. Bir gun Genelkurmay aciklama yapiyordu “bize meclisten yetki verilsin ilk firsatta sinirotesi teror kamplarini vururuz” diye, ertesi gun hukumetten karsi bir ses, muhalefetten sesler...

Bu sesler esnasinda Turkiye yine aylarini kaybediyor, hain karakol baskinlari ile 9'arli 10'arli sehitler vermeye baslaniyordu. DTP'li soysuz milletvekilleri cikip Turkiye'de baris gerekli diyordu da dokulen kanlarin Turklere ait olduklarin unutuyorlardi. DTP'li milletvekilleri surekli olarak “Pekeke barisa katki saglamak adina ateskesi 6 ay daha uzatma karari verdi” diyorlardi da, ertesi gun terorist saldirilarda 3-4 sehit verilince sesleri cikmiyordu. Gerek de yoktu. Cunku 2000'lerin basinda Turkiye icin (Osmanli'nin son donemi gibi) hasta adam benzetmesi yapilmaya baslamisti. Turkiye'nin refleksleri duyarsizlastirilmisti. “Beyne uyari veren sinirlerinin cogu kanal tedavisiyle alinmisti.”

Istanbul'un gobeginde cogunlugu karadenizli vatandaslarimizin yasadigi Gungoren ilcesinde 2008 yilinda PKK teror saldirisinda 17 vatandas can vermisti de, ayni aksam televizyonlarimiz eglence dunyasinin kapsini sonuna kadar halka acmaktan eksik kalmamisti. Bu millet de vatandasina aglamak yerine eglenceye devam demisti. Teroru mitinglerle lanetlememisti. (Toplumun refleks vermemesi, duyarsizlastirilmasi, bu gercektende iyiye isaret degildi.)

Anayasaya uygun olmamasina ragmen, Kurtce yayin yapan TRT-6 kurulmustu.

Kamu alanlarinda devlet memurlari devletin resmi dilini kullanarak hizmet verirler, devletin resmi dili Turkcedir. Bu anayasanin degismez hukumlerindendir. Buna aykiri olarak bir anda guneydogu ve bazi dogu anadolu camilerinde hizmet veren devlet memuru statusudeki imamlarin gorevleri esnasinda Kurtce'yi kullanmaya baslamalari, cok manidardir. Eskiden Turkiye'nin 81 ilinde de Arapca ve Turkce hutbe, dua ve Kur'an okunurken simdi bir bolge Turkce'den kopariliyor. Kurt kokenli vatandaslar Kurtce ve Turkce biliyorlar ama Turkler Kurtce bilmemektedir. Bu uygulama, toprak/yurt ve millet arasindaki baglarin dil maarifetiyle koparilmaya calisildigina ornektir. Ileride, ilk ve orta dereceli okullarda secmeli egitim dili Kurtce olursa, millet yurt baglari daha kopacak ve Turk – Kurt ayrismasi fiilen baslayacaktir.

Artik terositlere ovgu duzmek, onlara aleni destek vermenin de korkulacak bir tarafi kalmamisti. Cunku devlet caydiri onlemler almamakta, mueyyideler uygulamamaktaydi. Aksine, “Acim, iflas ettim” diyen vatandasini uc bes kolluk gorevlisi canini alircasina dovuyor da, guneydogudaki PKK yandasi sehirli teroristler sozde bayraklariyla sokaklarda fildir fildir gezmelerine ragmen bir mueyyideyle karsilasmiyorlardi. Turkiye'deki 40bin insanin olumunden sorumlu teror orgutu PKK'nin olen teroristlerine kaymakamin, valinin, askerin, emniyet mudurunun her turlu devlet gorevlisinin yaninda, hatta Meclisin'de “ozgurluk sehitleri” denilerek saygi duruslarinda durulmaktaydi. Ne buyuk tesaduftur, tam bu siralarda RTUK, aldigi kararla televizyonlarda sehit cenazelerinin yayinlanmasini yasakliyordu. Toplum bir yandan terore karsi verdigi hakli mucadelesinden ve sehitlerinden uzaklastirilmaya calisilirken bir yandan da sehitlik kavrami yozlastirilmaya calisiliyor, oldurulen PKK'lilarin cenazeleri DTP'lilerin “ozgurluk sehidi” sozleriyle televizyonlarda uzun uzun gosteriliyordu. Bu operasyonun bir devami olarak, 1999 depreminde olen vatandaslarimiza bile artik anlamsizca “deprem sehidi” deniyordu. Sehitlik kavrami kirletilmek isteniyordu. Buyuk Ortadogu Projesi her gun bir adim daha ileriye gidiyordu. Ulkede bazi seyler sanki bir yerden talimat gelmiscesine bas dondurucu bir hizla degisiyordu.

Hıristiyan milletlerle savasmis ve cogunda onlari bozguna ugratmis ve gunumuzde de varligini surduren yegane musluman millet, Turkiye ve Turklerdir. Kudus'u ellerinden almis, gonderdikleri hacli ordularinin canini okumus, Dogu Roma'yi yikmis, Hristiyan batiyla yuzlerce yil savasarak topraklarini ele gecirmis, tam bitirdik diye sevinirlerken kullerinden yeniden dogup Turkiye'yi kurmus, yakin gecmiste 1974'te bile kendi milletine katliamlar yapan, soykirima dogru yol alan hristiyan Rum'lara baris operasyonuyla saldirip yenmis. Turkiye Turkleri haricinde dunyada baska bir musluman millet yoktur. Hristiyan batinin ve ABD'nin yuzyillarca birikmis kini, sinsi planlarla ortaya cikmaktadir. Savasla alinmasi olanaksiz gordukleri cografyayi ve kaynaklari ve tatmin etmek istedikleri odesme duygusunu bugun; satin alarak, beyin yikayarak, cikolata paketinde zehir sunarak yapmaya calisiyorlar.

Biz o paketin icindeki cikolata gorunumlu zehri cok yakin bir gecmiste yedik. Bu yuzdendir ki bugun devletin bir ozur borcu var. Yeni teroristbasi Murat Karayilan'in kustahca ve seytanca dedigi gibi PKK'li terorist ve yakinlarina degil; bir dunya yalani olan Ermeni soykirim yalani icin de degil; sehit Turk askerinin ve polisinin ailelerine bir ozur borcu vardir. Kendi milletine ihanet eden, farkliliklari arasina hamaset yaymak isteyen, binlerce insani olduren, bir nesli teror belasiyla mesgul eden bir adam, vatan haini Abdullah Ocalan'in asilmadigi, hapis kararinin birilerinin baskilariyla agirlastirilmis muebbete cevrildigi, idamin kaldirildigi gun, devletin sehit ve gazi yakinlarina, teror magdurlarina ve terorden duygusal olarak etkilenen bir millete, vatandasina ozur borcu dogmustur. Cunku kundakta oldurulen o herkesin resmini bildigi bebek Kurttu, cunku dagda sehit olan Mehmetcik kimi zaman Turk kimi zaman Kurttu, cunku kimi zaman dagda askere yardim eden ozel harekatci polis kimi zaman sehirde sehadete ulasan polis Turktu, Kurttu. Onlar bu vatani seven, irk ayrimciligina gitmeden fasitstlik yapmadan bir butun icinde yasayan Turk Milletinin evlatlariydi.

Ve bugun... Baslangicta Ingiliz, gunumuzde de ABD ve Israil destekli olusturulmus ve halkin beynine, konusma literaturune eklenmis bir sorun “Kurt sorunu”. Olmayani sorun kilarak milleti once psikolojik sonra da idari sinirlarla bolmeye calisan ABD, bunu basarabilecek mi? Sevr'in milenyum versiyonu BOP – GOP bu topraklari, Turkiye'yi icine alabilecek mi?

Basbakanin kendi agzindan duymasak inanmayacagiz sekliyle basbakan Tayyip Erdogan BOP ve GOP esbaskani olduguna gore, Diyarbakir'i BOP ve GOP kapsaminda bir yildiz yapmak istedigine gore, BOP ve GOP projeleri bu cografyayi ABD'ye biat eden uniter olmayan kontrol edilebilir kucuk devletlerden olusturmak ve Israil'e ozgur sinirlar yaratmak istedigine gore, sozde Kurdistan cografyasinda kurulacak (Irak Kurdistan'i kuruldu) federatif Kurdistanlar istendigine gore, ulkede diplomatik trafik hizlandigina ve gorusulmesine olanak olmayan kisilerle bile normalmis gibi gorusuldugune gore, kimlikte Turk, ozde batinin manevi ajani gazeteciler Kandil'e gidip terorist baslariyla gorusup Turkiye'ye mesajlar tasidigina ve sanki kapali kapilar ardinda terorle muzakere masasina oturuldugu izlenimi yaratildigina gore, gelecek Demokratik Acilim Projesi'nin masumane ve ulkenin kendi ic dinamiklerinin olusturdugu gercekci bir proje olma olasiligi nedir, bizim buna inanma olasiligimiz nedir? Ay gibi gunes gibi “kocaman bir sifir”.

Dunyada son surat gelismeler olurken, komsularimiz isgal edilir, digerleri de isgal/savas tehlikesi yasarken, dunyada hem ekonomik hem siyasi acilardan yeni bir “dunya duzeni" olusturlurken, bolgemize yonelik yeni haritalar hazirlanirken, milletimizin bu gelismelerden bihaber olmasi, haberdar olanlarin da konuya duyarsiz kalmasi, yillar yili sacma sapan goruslerle, gundemlerle ikiye bolunmeye calisilmasi... Eger isler bu sekilde devam ederse, bu millet daha hâlâ kulaklarini tikamaya, gozlerini kapamaya devam ederse, birakin cagdas medeniyetler seviyesini, Lut Golu seviyesini bile yakalayamaz, surunur gider, sonunda da yerin dibine geceriz.


TEVFiK BiR / 18.Ağustos.2009


Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.