25 Kasım 2009 Çarşamba

Ben Bu Filmi Görmüştüm



Ben Bu Filmi Görmüştüm


Ben 23.Kasım.2009 günü İzmir'de izlediğimiz filmi daha önce izlemiştim. Hem de öyle 1980'lerde 90'larda falan da değil, şu 4 sene içinde. Tekrar tekrar. Aslında bu filmi sizlerde izlediniz, tekrar tekrar. Ama sorun değil, hafıza-i beşer nisyan ile malûldür. Gelin hafızalarımızı birlikte tazeleyelim.

Tarih 20.Mart.2005 Yer Mersin-Akdeniz Bölgesi. PKK'lı gruplar Nevruz'u bahane ederek günü polise ve mahalleliye zindan etmek için izinsiz gösteri ve yasadışı eylem yapıyorlar, oraya buraya molotof atarak ateşler yakıyorlar. Polisin, gruplara panzerle müdahale ettiğini bildikleri için de bu sefer önlere çocukları sürüyorlar. Belki de yaptığı şeyden habersiz, bilincinde olamayan ufacık çocuklara Türk Bayraklarını yerlerde sürüklettiriyorlar, Türk Bayrağını yaktırıyorlar. Polisin o çocukları vurmasını yada panzerle ezmesini görmek istiyorlar belli ki. Ama Türk polisi o insanlıktan çıkmış teröristlere istedikleri malzemeyi vermiyor. Çocuklar sakince toplanıp karakola götürülüyor, aileleri çağırılıp uyarılıyor vs. O gün hafızalarınızda canlanmıştır.

Ancak olayların etkisi dalga misali tüm yurda yayılmıştır. PKK'lıların bayrak yakma/yaktırmaları milletimizde sabrı taşırmıştır. Tüm Türkiye'de pek çok ev Türk Bayrakları ile bezenmiş, sokaklar al gelincikler açmıştır, insanlar yakalarına Türk Bayrağı rozeti takmış, çeşitli illerde “teröre lanet” mitingleri düzenlenmiştir. RTÜK'ün talebiyle tüm televizyonlar ekranlarının üst köşesine Türk Bayrağı koymuşlardır. Şimdi okuyunca garip geliyor ama o zaman böyle şeylere devlet kurumları da “dur” diyordu. O zamanlar kırmızı çizgiler korunmaya çalışılıyordu.


Tarih 06.Nisan.2005 Yer Trabzon-Karadeniz Bölgesi. F tipi cezaevinin bulunmadığı bir il olan, evet tekrar ediyorum F tipi cezaevinin bulunmadığı bir il olan, vatansever ve dindar kimliği ile bilinen Trabzon'da, TAYAD diye söylediğimiz aslında adı TAYAD-DER olan örgüt (T.C. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı 1998/78 iddia nolu (Apo’nun iddianamesi) iddianamenin 33. Numaralı Başlıklı Cezaevi Faaliyetleri kısmında terör örgütünün paravan olarak kurduğu bir dernek olarak yer alır), kışkırtıcı bir eylem yapmış, devlet ve ülke aleyhine sivil vatandaşlardan tepki gelmeye başlamasına rağmen ısrarla slogan atmaya devam etmiş, zaten bayrak yakma olayının etkisinden kurtulamamış sivil halkın provakatif bir biçimde sabrını taşırıp,halkın gruba linç girişiminde bulunmasına yol açmıştır. 10.Nisan.2005'te de bu olayın bir benzeri Trabzon'da ve bir ay içinde Adapazarı'nda ve Samsun'da da benzer TAYAD provakasyonu ve halkın linç girişimi olarak yaşanmıştır.

Tarih 05.Eylül.2005 Yer Bozüyük-Marmara Bölgesi. Terörist başı Abdullah Öcalan'ın doğum gününü kutlamak için Gemlik'e Güneydoğu'dan taşınmış ve günün sonuna doğru geri memleketlerine dönen yaklaşık 40 otobüslük bindirilmiş kıtalar, gidişte o kadar il ve ilçeden geçmelerine rağmen, dönüşte de geçecek olmalarına rağmen milliyetçi duruşuyla bilinen Bozüyük'te “Apo posterleri, sözde pkk bayrakları” açmıştır. Halk da bu görüntü üzerine İzmir'deki olaylardan kat be kat daha şiddetli bir biçimde araçları taşlayarak vs. gruba aktif müdahalede bulunmuştur. Olaylar bir türlü durdurulamamış, gece geç saatlerde kaymakam-emniyet müdürü-müftünün halkla konuşmaları ve yatıştırmaları sonucu zar zor terörist başı yandaşı grup ilçeden çıkartılabilmiştir. Bu anlattığım gün de hafızalarınızda canlanmıştır.

Bu yaşanan gerilimli günün ertesinde, şimdi İzmirlileri sözüm ona protesto etmek için çeşitli illerde, mahallelerde pkk yandaşlarınca gece yasadışı gösteri yapılıyor ya, işte o günde bu yerlerde benzer gösteriler pkk yandaşlarınca yapılmış, Bozüyüklüler protesto edilmişti.

Bozüyük meselesi ve tırmanan düzovada terör faaliyetleri o günlerde en çok konuştuğumuz konu olmuştu.

Tarih 23.Kasım.2009 Yer İzmir-Ege Bölgesi. DTP'nin mitingine giden provakatif teröristler aynı bildik yöntemlerle halkı kışkırtmak için tüm materyalleri kullanırlar ve istedikleri manzara... Habur manzarasının etkisinden kurtulamamış sivil halkın haklı öfkesi, taşan sabrı ve kontrolden çıkan sevimsiz olaylar. Bu İzmir olayının ertesi gününde, çeşitli illerde ve mahallelerde PKK yandaşlarınca yapılan, İzmirlilerin protesto edildiği yasadışı gösteriler...

İzmir olayı içeriği itibariyle ve ertesi günkü olayları itibariyle Bozüyük olayına benziyor. Aynı yöntemle kışkırtma ve halkın benzer tepkisi.

İzmir olayının 35 gün öncesinde bir Habur PKK şovu söz konusu, halkın bu görüntülerle adeta doldurulması söz konusu. TAYAD Trabzon olayının da 17 gün öncesinde Mersin'de PKK'lıların Türk bayrağı yakması, bu görüntülerle adeta halkın doldurulması söz konusu.

Hadi şimdi kendimize soralım. Zaman ve mekanlar farklı görülebilir ama olayların öncesi ve sonrasında yaşananlar, aktörler, provakasyonlar aynı değil mi? Bu tür hassas olayların her birinin ayrı bir bölgede olması tesadüf mü? Bu yerler, PKK'nın partisi DTP taşeronluğunda Türkiye'de belki iç savaş çıkartmak isteyen istihbarat örgütleri/dış güçler tarafından laboratuar çalışması amacıyla özenle mi seçildi? Sırada İç Anadolu Bölgesi'nden bir il/ilçe mi var?

Türk insanlarının bölge bölge veya siyasi görüşlerine göre, provakatif terör faaliyetlerine verecekleri tepki mi hesaplanmaya çalışılıyor? Bozüyük'te Marmara'nın tepkisi mi yoksa MHP'li halkın tepkisi mi, İzmir-Hatay'da Ege Bölgesi'nin tepkisi mi yoksa CHP'li ve MHP'li halkın tepkisi mi, Trabzon'da Karadeniz Bölgesi'nin mi yoksa AKP-DP çizgisi halkın tepkisi mi ölçüldü?

Yoksa bu söylediklerimize paranoya denilip, tesadüf denilip bunca ilişki görmezden mi gelinecek?


TEVFiK BiR / 25.Kasım.2009


24 Kasım 2009 Salı

2011 Irak (1)



2011 Irak (1)




Irak lafi gecse bir sohbette bir yazida once biraz gururlanirim, ardindan icimi keder kaplar.
Bu duygulanimlarimin nedenini Irak'in cografyasi, siyasal tarihi, dinleri ve aci ceken halki olusturur.

Irak, Osmanli idaresindeyken (Musul, Bagdat, Basra Eyaletleri) ne kadar degerli ve gorece el ustu bir bolgeyse, elden ciktiktan sonra da bir o kadar naciz ve mustemleke bir hal almistir.

“Irak” denen cografi bolge aslinda bugunku Irak degil, onun kucuk bir parcasidir ve tarihte Irak denilen bagimsiz bir ulke yoktur. Tipki Korfez cevresi ulkeler gibi, Urdun gibi, Suudi Arabistan gibi Irak da sinirlari cetvelle cizilerek tayin ve tespit edilmis bir ulkedir.

Eger bir ulke tarihte yoksa, ulkenin tarihi ve cografi kimligi belirsiz ise, somurgeci ve hatta istilaci emperyalist kisiler ve devletler tarafindan sinirlari cizilerek olusturulmussa, onun ileride sorunsuzca siyasi ve idari bir birlik icinde olacagi beklenmemelidir.

Su an Irak'ta Kurtler birlik oldu diye elestirilebilir bu dediklerim ama unutulmamalidir ki; Barzani'nin ve Talabani'nin etrafindaki Kurt gruplari birbirlerini oldurmekten, kesmekten, kursunlamaktan birlesmeye firsat bulabilselerdi, baba Bush onlara o donem bagimsizlik verecekti. Bu isaret etmektedir ki, su an bir seyler elde etme hirsinda olan “ac” Kurtler (bu bagimsizlikta olabilir, ekonomik cikarlar olabilir...) birlesmis goruntusu, birlik fotografi verseler bile, amaclarina ulastiklarini zannettikleri an, onlarin tekrar birbirlerine girecekleri aralarinda mucadeleye baslayacaklari an olacaktir.

ABD bu surecin kacinilmaz oldugunu bilmekte ve bana kalirsa bu sureci geciktirmek icin elindeki tum kozlari ve oyuncaklari teker teker servis etmektedir.

Dusunebiliyor musunuz Anadolu'nun komsusu Irak, demografisi o kadar karisik bir bolgedir/ulkedir ki, ulkede tum mezhepleriyle Hiristiyanlik, tum mezhepleriyle Muslumanlik, nufusca az olsalar da Yahudilik ve hatta Aramca konusan ve yazan Sabiilik mevcuttur. Irk olarak da Araplar, Iranlilar, Turkler ve Kurtler mevcuttur, etkindir. Bunu oyle safca “kulturel zenginlik, mozaik” laflariyla izah etmek mumkun degildir. Irak'ta yasayan halki milletlestirmek yada ummetlestirmek neredeyse mumkun degil.

Irak komsulari itibariyle de; bir tarafta sunni Turkleri ile Turkiye, bir tarafta Sii Iran, bir tarafta Ingiliz olusumu Sunni Arap Suudiler, bir tarafta ABD'nin dusman kildigi Suriye. Bu komsularin isgal, yikim ve nihayet yeniden yapilandirma doneminde bos durmasi beklenemez nitekim hepsi turlu yollarla nufuzlarini korumaya ve etkin kilmaya calismaktadir.

ABD'nin “Irak'in yeniden yapilandirilmasi formulu”, Irak'in tum komsularini disarida birakacak sekilde bicimlenmistir. ABD, Irak'in yeniden insasi projesinde Kurtlere onderlik gorevi vermistir. Bu, o kadar zor ve karsit bir formuldur ki, Kurtleri kabul edebilecek tek bir komsu ulke yoktur. Ancak kabul ettirtecek kozlar vardir ve oyunlar olacaktir.

Turkiye ve Iran, PKK ve Pejak isimli Kurt teror orgutleri nedeniyle muzdariptir. Iran, sii olmadigi icin, Turkiye Kurt olduklari icin, diger komsular Arap olmadiklari icin bir sunni Kurt devleti (bu ozellikle de ABD'nin yorungesinde olacagi icin) istememektedirler.

Pentagon'un kabul edilmis ve eylemde olan planina gore Amerikan ordusu yaklasik 700 gun icinde(2011) tum Irak'tan cekilmis ve Irak'i kendi basina birakmis olacak. Sure cok dar. Olusturduklari recete zorlama ve gercekci degil. ABD, Irak'i terk ettiginde Irak hicbir komsu ulkenin etkinligine girmemeli, askeri yada sivil darbesine maruz kalmamali, tekrar mudahaleyi gerektirecek bir bataga, ic savasa, ic dinamiklerle onlenemez ve durdurulamaz bir kaosa suruklenmemelidir.

Ingiliz istihbarati, tarihi hafizasi ve arsivi Araplari bilir ve onlari yonetmeyi sever. Ingiltere olarak ifade ettigimiz Birlesik Krallik, Irak Savasi'na ABD'nin “IRA teroru”nu bitirme teklifi hatta firsati ve akillarda olusan Sterlin hulyalariyla girdi. IRA'nin bitmesiyle Ingiltere, cografyasinda yillardir goremedigi huzuru buldu. ABD'de de isgal ettigi Irak'ta Ingiliz askeri gucu ve istihbarat destegini gordu ve bolge kulturunu, yapisini ogrendi.

Ancak Ingiltere elde ettigi firsatlarla birlikte bolgeye cikar saglamak amaciyla gelmisti. ABD'siz kurmaya calistigi guney Irak (Arap-Basra) cikar olusumu ABD'nin tenkit ve tepkisine neden olmus, Sirketlerin Basbakani (Tony Blair'i Ingiltere yonetmez yada Ingiltere'yi Blair, cokuluslu sirketler Tony Blair'i yonetirdi) asker cekme tehdidini savurunca al asagi olmus ve yerine daha sevimli ve itaatkar Brown gecmistir. Irak'tan tum askerlerin cekilecegi halka soylenmis ise de Brown hukumeti (kamuyou baskisina ragmen) askerlerinin yalnizca yarisini cekebilmistir.

Bu anlattigim Ingiltere hikayesi bize iki seyi soyler. ABD ve onu yoneten Cok Uluslu Sirketlerin, cikar ve para kaybetme konusunda muttefik Ingiltere'ye bile tahammulleri yoktur. Hicbir ulkenin askeri destegini ciddi anlamda alamayan ABD, askeri olarak yalniz kaldigi icin (ve baska diger nedenlerle) 2011 yilinda Irak'tan tamamen cikacaktir.

2011'de tamamen ulkeyi terk etmis bir Amerikan askeri varligi, tum ic ve dis guvenlikten sorumlu olacak belki bir Irak ordusu ve Kurt ordusu, belki Irak bayragi altinda goruntu olarak kalacak belki onu bile kabul etmeyip tamamen bagimsiz olacak bir Kurdistan, tam bagimsiz yada federe Kurdistan bolgesinde kalacak Irak'in en buyuk stratejik kaynagi/urunu ve en buyuk zenginlik varligi petrol ve de tatli su kaynaklari, bati destekli ayri bir Kurt ordusu, turlu turlu komsu ulkeler ve istikrarli kalmasi beklenen bir Irak.
Bu proje isleyebilir yada basarisiz olabilir, ancak ABD'nin projesi budur ve bunun olmasi icin tum kaynaklarini, gucunu kullanacaktir.
Suudi tarafi Irak sunnilerini sakin ve uyumlu olmalarini ne kadar telkin etse de, nufuzunu bu yonde ne kadar kullansa da, petrolunu ve gucunu yitiren bir Irakli sunni Arap icin bu laftan oteye gitmeyecektir. Bunun icin Araplara bir seyler verilmesi gereklidir. Irak'in Guney'inde gorece istikrar mevcut ve bu istikrar lutfunun 2011'de tek basina Irakli sunni Araplari durdurmayacagi da asikar.


ABD ve Iran Masada

Iran, zaten Amerikan Israili yuzunden tum dunyanin kem gozlerine maruz kalmis bir ulke. Bir de yani basinda, hele hele de yillardir ABD saldirisi konusulurken, Amerikan Irak'ini istemez, bunu kabul etmez. Irak'in ic catismalarinda, sii saldirilarinda Iran'in ne kadar parmagi vardir bu muamma ama 2011'de Amerikan ordusunun cikmasiyla ruzgarlari lehine estirmeye calisacagi kesin. Gerekise sivil yontemlerle darbe yaptirarak gerekirse askeri yontemlerle darp ederek. Tabi ortada darbe yaptirabilecek bir Irak ordusu bulursa.

Iran etkisini sifirlamak icin 2011 yada daha onceki bir tarihte, daha once ise yaramamis ama denenebilecek bir sivil toplum kalkismasinin denenebilecegini ve akabinde ABD'nin Iran'a karsi askeri guc kullanacagini ve Iran'i kendi milli ve sinir guvenligine mahkum edecegini dusunuyor ama buna gerek kalmayabilecegini ongoruyorum.

ABD'nin askeri seceneginden once Iran icin uygulayacagi sivil bir formulun oldugunu ve bunun sac ayaklarindan birini Turkiye'nin olusturacagini dusunuyorum.

Turkiye ile Iran arasinda, gozlemleyebildigim kadariyla Ekim.2009'dan bu yana cok sık ve olagandisi bir diplomasi trafigi yasanmaktadir. 31.Ekim.2009'da aniden Hillary Clinton'un ucaginin Adana Incirlik Ussu'ne birkac saatligine inmesi (bu yontem yalnizca ust duzey bir belgenin verilmesi yada acele gerekli ustduzey bir gorusmenin yapilmasi icin uygulanir), Kasim'in ilk haftasi ISEDAK toplantisi icin Istanbul'a gelen Iran Cumhurbaskani Ahmedinejad, Disisleri Bakani Mutteki ve disisleri ekibinin Turk yetkilerle uzun uzadiya gorusmesi, hemen ardindan 20.Kasim.2009'da Turk Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu'nun Iran'a gitmesi, Iran'a elindeki zenginlestirilmis uranyumu Rusya'ya vermesi teklifinden hemen sonra 08.Kasim.2009'da onceleri adi bile gecmezken uranyumun Turkiye'ye verilmesi onerisi... Anlayacaginiz Turkiye-Iran-ABD ucgeninde hizlandirilmis ve ust duzey bir diplomasi trafigi mevcut.

Iran'in, ABD'nin ortadogu cikarlarina karsi mucadelesini yonettigi soylenen ve Irak'taki nufuzunu kullandigi bilinen en buyuk komutanlarindan General Kasim Suleymani, olasilik verilmeyecek iki kisiyle, ABD'nin Irak'taki en ciddi yetkililerinden Korgeneral Raymond Odierno ve Buyukelci Christopher Hill ile Irak Cumhurbaskani Talabani'nin ofisinde bir araya geldi.

ABD suan ve 2011 sonrasi Irak'ta Iran'i gormek istemedigini, Iran kaosuyla karsilasmak istemedigini soyledigi biliniyor. ABD bunu teklif edebilir ama Iran bunu kabul edilebilir gorup diyaloga girdi ise, durum az once soyledigime geliyor. Yani ABD'nin askeri seceneginden once Iran icin uygulayacagi formul sivil iceriklidir ve sac ayaklarindan biri Turkiye olacaktir.

Turkiye ile Iran arasinda vize uygulamasi yapilmamaktadir. Halklar rahatlikla seyahat edebilir. Bir nevi seyahat ozgurlugu, serbest dolasim diyebiliriz.

Ticarette engel vardi, para engeli. O da, ilginctir Kasim.2009'da imzalanan yeni bir antlasma ile gideriliyor. Yani Iran ve Turkiye, ucuncu bir para birimi olmadan, Turk Lirasi ve Iran Riyali ile is yapabilecekler.

Iran, 2007 yilinda petrol ve dogalgaz satisinda Dolardan Avro'ya gecti. Turkiye'de de Avrupa bolgesine ihracat nedeniyle Avro, Dolara nazaran daha itibarli ve cok. Ticarette de her gecen gun Dolardan ote Avro yuzdesel agirlik kazaniyor. Avrupa desek zaten ağırlıklı para birimi Avro. Herkes Avro oder, Iran Avro ile satarken yine ilginctir 05.Kasim.2009'da Iranla Turkiye arasinda dogalgaz konusunda coklu mutabakat zapti imzalanmistir. Anlasma Iran gazinin Turkiye uzerinden transit gecisine ve Isvicre'ye gitmesine yoneliktir. Dunyanin finansal aktorlerinden Isvicre'nin Rus dogalgazina mahkumiyetini sona erdirme ve Iran gazini batiya acma ihtiyacini karsilamaya yoneliktir. Bu anlasmanin ABD onayi olmadan imzalanamayacagi ve ABD onayi olmadan asla uygulanamayacagi aciktir.

Iste siraladigim bu gelismeler bize gostermektedir ki, ABD Iran'a Turkiye uzerinden Avrupa'ya belirli olcude entegre olma, ambargolarin hafifletilmesi/kaldirilmasi yada en azindan bazi seylerin gormezden gelinmesi, ticari normallesme ve bazi konular uzerinde iliskilerin duzene oturtulmasi, gerilim diplomasisinden ve yalitimdan gorece fedakarlik karsiligi Irak'in istikrarina destek, yada en azindan kostek olunmama, sii kartini oynamama sozu istemektedir.

Iran'in soz veripte 2011 sonrasi sozunden donmesi olasiliginin bile Iran'a cok pahaliya mal olacagi ise aciktir.

Ingiliz Suudi Arabistan'inin sorun cikarmayacagi su an icin bellidir. Bu anlattigim sivil formulle de Iran, Irak icin bir tehdit olmaktan cikarsa, son tehdit Turkiye kalmaktadir. Peki Turkiye nasil kendi milli guvenlik algilamasina ragmen, ABD'nin istedigi Irak'in yeniden insasi projesine engel koymayacak, ses cikarmayacaktir. Bu konuyu bir sonraki yazimda isleyecegim.


TEVFiK BiR / 24.Kasım.2009


23 Kasım 2009 Pazartesi

EPDK Skandalı




EPDK'nın Devleti Zarara Uğratma Skandalı


2009 yılının ilk dokuz ayında 40 milyar 811 milyon TL bütçe açığı veren, toplam borç stoku 450 milyar dolara ulaşan büyük ama yoksullaştırılmış bir ülkenin, Türkiye'nin, ciddi olması gereken bir kurumundan bahsedeceğiz. Dünyamızda enerjiye sahiplik amacıyla savaşların çıktığı, ülkelerin istila edildiği düşünülürse, stratejik açıdanda da bu kurumun ne kadar önem arz ettiği anlaşılabilir. Devlete gelir(para) sağlamak adına ardı ardına elektrik dağıtım ihaleleri düzenleyen kurumun, paralarını nasıl fütursuzca saçtığını okuyacağız. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'ndan (EPDK) bahsedeceğiz.

EPDK eski binasından taşınıyor. 100.000TL'lik (aylık) kiradan çıkıp 232.000TL kiralık binaya taşınıyor. Buradan sonra ise karanlıklar yumağı başlıyor. Burhan pazarlama gibi. Say say bitmiyor. İnsan sayarken yoruluyor.

232.000TL'lik yere geçtikleri gibi, bu yeni yerin 2 yıllık kirası da peşin veriliyor. Yani 5.568.000TL.

Bitiyor mu, bitmiyor. Buranın kiralanması için 10 yıllık kira güvencesi veriliyor. Yani 27.000.000TL'lik ödeme güvencesi veriliyor (+enflasyon farkı kiraya eklenecek).

Peki bu yeni binanın satış değeri ne kadar? 10.000.000TL. Devlet, yeni binanın değerinin yarı parasını peşin, toplamda da değerinin 2,5 mislini ödeyecek. Üstelik 2,5 mislini ödemesine rağmen binanın mülkiyeti de devlete geçmeyecek.

Diyelim ki devlet 2 yıllık peşin kirayı ödeyecek 5.5milyon TL'yi buldu da kalan 4,5milyon TL'yi bulamadı. Devlet, paranın tamamı olan 10.000.000TL için bile devlet bankasından 120 aylık (10yıllık) kredi çekse, bankaya aylık 150.000TL ödeyecek ve binanın mülkiyeti EPDK başkanlığına geçecek. Halbuki şu an aylık kirası 232.000 TL.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hangi söylemle iktidara gelmişti hatırlıyor musunuz? Yolsuzlukla savaş(!) İsrafla savaş(!) Ne kadar büyük bir çelişki değil mi?

Bir de şu notu eklemeyi unutmayalım. Bu durum yalnızca EPDK bürokratlarının kendilerinin bildiği, kendilerinin çevirdigi gözü açıklık değil. Münferit bir durum değil. Bu yeni binanın kiralanması için binayı bizzat başbakanlık müsteşarı incelemiştir(!) Yani yüksek burokratların ve başbakanın bu durumdan sonuna kadar haberi vardır.

Bu bina kimden kiralanıyor, kim zengin ediliyor? Kiralayarak devleti zarara uğratan EPDK ve Başbakanlık yetkilileri kimler? Hepsinin araştırılıp soruşturulması gerekli.

Tabi araştıracak, soruşturacak dürüst ve cesur yetkili bulursanız!



TEVFiK BiR / 23.Kasım.2009


22 Kasım 2009 Pazar

Irak Karışıyor



Irak Karisiyor




Irak'ta bir seylere yine "start" verildi, dugmeye basildi. Durum vahim. Ama sagolsun bizim "boyali basin" ve "yayin" durumdan milletimizi haberdar etmek yerine "domuz giribi" ve "islak imza" gundemleriyle, "SON DAKIKA" bantlariyla gunu gecistiriyor.


1-) Oncelikle kisa vadede konu disi ancak onemli kucuk bir bilgiyle baslayalim. BM Tazminatlar Komisyonu tarafindan Irak'in petrol gelirlerinden elde edilen butceden 28milyar dolari Kuveyt'e odedi. Kuveyt aldigi bu parayla ABD'ye biatini devam ettirecek, bolgedeki operasyonlar ve isgaller sirasinda ABD'ye, usler yonunden sorun cikarmayacaktir.

2-) Irak'in ilk hava radar sistemi ABD tarafindan Kerkuk'e kuruldu. ABD Hava Kuvvetleri, Irak Hava Kuvvetleri'ne 250 km.'lik alani tarayabilen bir radar sistemi ve 6 silahli kucuk ucak hibe etti.

3-) Irak Meclisi'nden istedikleri yonde sonuc cikmamasi uzerine Kurt milisler (pesmergeler), Kerkuk'e dogru ilerliyor. Bu yeni pesmergelerden de bir cogu Kerkuk'e konuslanmaya basladi. Gelismeler uzerine guvenligin saglanmasi icin (olusabilecek bir Kurt ayaklanmasi, saldirisi, Kurt-Turkmen/Arap icsavasina karsi) Basbakan Maliki 12. Tumen'den bir kisim askeri Kerkuk'e gondermek istedi ancak anayasal olarak farkli statude bulunan Kerkuk'un (adeta bagimsiz) Valisi, pesmerge girislerine izir verirken asker girislerine onay vermedi.

Hatirlarsaniz bundan yaklasik 2-3 ay once Kerkuk ve Kurdistan'in anayasal ozerkligi var, bunu kimse engelleyemez diyen Irakli Kurt onderlere karsi, Basbakan ve Arap kesimi ic savas cikabilir

4-) Irak'ta gecen haftasonunda yasanan ve 100'u askin kisinin oldugu patlamalarin kimin duzenledigi "kesin kanitlarla" ortaya cikmis. Irak Disisleri Bakani, duzenlenen saldirilarla ilgili "ellerinde kesin kanitlar oldugunu" ve "patlamalarda Suriye'nin parmagi oldugunu" acikladi.

Bu ve benzeri aciklamalarla, bir gun Iran bir gun Suriye surekli tehdit edilmekte ve ABD'nin politikalarina boyun egmeleri, yorungeye oturmalari icin neredeyse her gun askeri, diplomatik baski yapilmaktadir.

ABD askerlerinin Irak'tan cikmasina ortalama 700 gun kalmisken, Irak'in nihai sekillenme sureci( de facto), yasal altyapisi (de jure) ve bu tamamlanacak yeni seklin, (siyasi ve idari) haritanin devamliligi, ABD icin elzemdir. Iran, Irak ve Turkiye tehdit olusturmamalidir. Onun icindir ki Iran ve Suriye her gun tehdit edilmektedir. Turkiye'de ise Kurdistan'a destek "Kurt aciliminin" tamamlanmasi icin sure kalmamaktadir, pek vakit yoktur. demis, Kurt taraf ise gerekirse savas cikar, biz haziriz istedigimizi aliriz demisti.



TEVFiK BiR / 31.Ekim.2009

15 Kasım 2009 Pazar

3 Maddede PKK'yı Bitirme Formülü



3 Maddede PKK'yı Bitirme Formülü


PKK'yı bitirmek esasta 3 maddeye dayanır. Anneler ağlamasın istiyorlarsa evvela şu 3 maddelik operasyonu uygulasınlar.

1-) PKK'nın beyin takımının(pkk yöneticilerinin, liderlerinin) yerleri, koordinatları biliniyor. Siz zannetmeyin ki beyin takımı Kandil dağlarının yüzlerce metre derinliklerindeki kovuklarında yaşıyor yada hepsi Avrupa'da yaşıyor. Kandil'de yaşayanlar ve Avrupa'da yaşayanların çoğu ayak takımıdır, kuşlardır. Kandil'de -Türkiye'ye bakan İran sınırına yakın yamaçlarında- PEJAK beyin takımı yer alıyor. Dohuk, Erbil gibi Kuzey Irak şehirlerindeki pkk beyin takımı ve Türkiye karşıtı Kürt beyin takımı yaşamaktadır. Bu yerleri bir gece yarısı füzelerle karadan ve havadan vurursun (bunun askeri altyapısı var). Bu yöneticilerin, beyin takımının hepsini bir gecede imha edersin.

2-) Ayni gece Türkiye'de faaliyet gösteren, PKK'nın ve onun legal görünümlü şirketlerinin tümünün tüm ekonomik kaynaklarına, holdinglerine, şirketlerine el koyarsın(bunun hukuki ve teknik altyapısı var). PKK'nın Avrupa'da kalacak bir kısım paralarıyla da ilgili olarak ilgili devletlerden hesapların dondurulmasını ve Türkiye'ye verilmesini istersin. Buna karşı çıkacak devletlere de Türkiye olarak ekonomik yaptırım paketi uygulayacağını açıklarsın.

3-) Bu gelişmelerin yaşanacağı hafta, önceden adilane ve hakkaniyetle oluşturulacak, hiçbir kişi yada aileyi, cemaati kayırmayacak "Toprak Reformu Yasa Tasarısını" meclisten geçirirsin. Aşiretlerin, ağaların ellerinde bulunan on milyonlarca dönüm araziyi adil bir biçimde o bölgenin topraksız köylüsüne, çiftçisine dağıtırsın.

Bir iki ay içinde de Abdullah Öcalan cezaevinde gıda zehirlenmesi(!) sonucu yaşamını yitirirse, daha sağlam bir girişim olur(bu illegal olsa da meşrui zemini var).

Yöneticileri, beyin takımı kalmayan, idare mekanizmaları çökmüş, parası ve geliri bitmiş bir PKK, çil yavrusu gibi dağılacak ve bitecektir. Bölge halkı da toprak reformu ile ekonomik özgürlüğe kavuşacağı için kırıntıları kalmış PKK'yı desteklemeyecek yada Türkiye'ye karşı sivil itaatsizlik eylemlerine girişmeyecktir. Aksine PKK'ya yardım ve destek vermekten zaten bıkmış, malı toprağı olmayan yoksul insanlarımız, ekip biçecekleri toprağa kavuşmaktan ve ekonomik özgürlüğe kavuşmaktan ötürü terör baskısının da bitmesiyle Türkiye'ye aşkla bağlanacaktır.

Bu formülü uygulayabilmek için ABD tarafından getirilmemiş bir iktidar gereklidir. Bunu yapabileceğini söylese dahi iktidar, onu ABD getirmişse, bu 3 maddelik operasyon öncesinde ABD getirdiği gibi götürmesini de bilir. Bağımsız ve Türkiye'den yana, Türkiye'yi Türkiye'den yönetebilecek, dürüst ve Atatürkçü bir iktidar gelirse, Genelkurmay'da silahli güç olarak buna destek verirse, ABD ve Avrupa'nın baskısına rağmen bu, söylediğim biçimde yapılabilir, Türkiye mutlu çözüme kavuşur ve artık analar değil kimse ağlamaz, Kürt Açılımı-Demokratik Açılım gibi çözümden öte çözülmeye yol açacak projelere de gerek kalmaz.

Devlet bu söylediklerimi zaten onlarca yıldır biliyordur da bazı tozlanmış, unutturulmuş bilgilerin tozunu almakta, uyuşmuş beyinleri uyarmakta yarar var.



TEVFiK BiR / 15.Kasım.2009 


12 Kasım 2009 Perşembe

Erkler Giderse Berklik Gider


Erkler Giderse Berklik Biter




Istanbul Cumhuriyet Bassavci Vekili Turan Colakkadi gectigimiz carsamba gunu aciklamasinda "Dursun Cicek'e tebligat gonderilmedi" diyordu. Bundan 2 gun sonra yani cuma gunu Umraniye sorusturmasinin savcisi Zekeriya Oz "Tebligat gonderildi" diyor, sicil amiri konumundaki Istanbul Cumhuriyet Bassavci vekilini yalanlarcasina. Aciklama yetkisi olmadan..! Yargi kendi icinde catisiyor gorunumu yaratiliyor.

Tayyip Erdogan'a actigi dava ve Abdullah Gul yargilanabilir yorumu siyasi gucu rahatsiz etmis olacak ki Sincan 1. Agir Ceza Mahkemesi Baskani Osman Kacmaz'in meslekten ihraci (atilmasi) isteniyor. Siyaset hukuka mudahale ediyor gorunumu yaratiliyor. siyaset==> yargiya karsi

Istanbul Cumhuriyet Bassavcisi Aykut Cengiz Engin'in telefonlarinin, Umraniye sorusturmasi kapsaminda dinlendigi ifade ediliyor. Zaten bir suredir Umraniye davasi ile ilgili konularda Istanbul Cumhuriyet Bassavcisi aciklama yapmayi birakmis, bu gorevi vekili Colakkadi'ya devretmisti. Demek ki bir suredir durumdan suphelenmis yada duyum edinmisti. Yargi kendi icinde catisiyor, kapisiyor gorunumu yaratiliyor.

Yargiyat'in santralinin, buradaki tum yuksek yargi uyelerinin telefonlarinin hukuksuzca dinlendigi aciga cikiyor. Yargiya buyuk bir baski ve "yargiya hukuksuz mudahale" soz konusu. Siyaset+yargi==>yargiya karsi.

TIB'de (Telekomunikasyon Iletisim Baskanligi) hakim karariyla, hukuka uygun olarak arama yapiliyor. Idari gorevliler yargiyi engelliyor ve kimse buna bir sey yapamiyor. Yargi ve idare catisiyor gorunumu yaratiliyor. Idare==>yargiya karsi

Allah askina ne oluyor? Yarginin etkin gucu, siyaset ile ele gecirilmek, tarafsizliga taraf kazandirilmak mi isteniyor? Bugun dinci yapilarin ve onun destekcisi tum idari ve siyasi kadrolarin hukuksuz baskisi altinda olan yargida, unutmayalim gecmis donemlerde de bir ara "alevilik" modasi vardi. Alevi inancli hakim savcilarin baskisi vardi. Ama bugunun benzeri olaylar hic olmamamisti.

Bu fotograf, Kara Avrupasi Hukuk Sistemine ( ve hatta Anglo Sakson Hukuk Sistemi) ait baska bir ulkede gorulseydi, emin olun Adalet bakani istifa etmezdi. Hukumet giderdi hukumet. Cunku bu bir skandal silsilesi, skandallar yumagidir! Ama biz de suclu bakan, hukumet degil yine yarginin kendisi olur.

Ilkokuldan itibaren ne ogretilir bizlere? Devletin uc erki. Yasama, yurutme, yargi erkleri.

Yasamaya (meclise) zaten yillardir cesitli sebeplerle duyulan guven en sonlarda yer alir.

Yurutmeye duyulan guven, bakanlar kurulundan pek degil ama geleneksel olarak cumhurbaskindan ve onun tarafsizligindan, devletin basi olmasindan kaynaklanir, guven derecesi "idare eder" sayilabilir.

Yargi erki (her ne kadar yolsuzluk ekonomisinin kiskacinda oldugu soylenemeyip az bucuk bilinse de) toplumun algisinda guvenilir bir erkti. Bu uc erkten son kalan guvenilir erk, yargi erkini de bitirmek istiyorlar. Ona da guvenilmesin istiyorlar.

Ilginctir toplumumuzda (savasci, asker millet ozelligimizden, gelenegimizden gelir) en yuksek guven Silahli Kuvvetlere duyulur. Her bilimsel anket ve gorus bunu destekler niteliktedir. Yine ilginctir, yargi erkinin yipratilmasi, toplumsal destegin zayiflatilmasi cabasi ile birlikte Silahli Kuvvetlere karsi da bu yipratma mucadelesi son surat devam etmektedir.

Peki sonunda ne olur?

Bence "son kale de dustu", yargi da F tipilesti, TSK pasifize edildi...lerden ote bireyin/ toplumun/ Turk'un/ vatandasin devlete ve Turkiye'ye olan sevgisi, bagliligi ve Turkiye'de yasama istegi, calisma istegi, ona hizmet etme istegi azalir, kaybolur. Devlet (kurumlariyla bir butundur) ve vatandasin guveni karsilikli sarsilirsa ki daha onemlisi vatandasin devlete guveni sarsilirsa, Devletin bir ayagi cukurda demektir, devletin ayagi kaydirabilir, sistemin ve toplumun cokusu baslayabilir demektir. Yabanci her turlu etki ve mudahaleye karsi savunmasizlasir demektir.

Bu yasama da, bu yurutme de, bu yargi da, bu silahli kuvvetler de hepimizin. Basta cumhurbaskani olmak uzere devletin ciddi kurumlarinin ve bu kurumlarin baskanlarinin kuvvetler ayriligi ilkesine ve yargiya halel getirecek her turlu gelisme ve cabayi ortadan kaldirmasi, kiliclarinin keskin, terazilerinin hakkaniyetli ve adil olmasi gerekir. Binlerce yillik Turk devletciligi, orgutculugu hafizasi, gelenegi bunu gerektirir. Aksi halde devlet kendi icinde catisirsa, toplum catismaya daha musaitlesir. Erkler giderse berklik biter.



TEVFiK BiR / 12.Kasım.2009


1 Kasım 2009 Pazar

Şerrinizden Allah'a Sığınırım


Şerrinizden Allah'a Sığınırım


Haberi biliyorsunuz...

Abdullah Gül’e her hafta sonu Sinagog’da dualar ediliyormuş!

Bunu Haham, Cumhurbaşkanına söylemiş!

Son hafta üç ayrı gün ayrı ayrı dua edilmiş!

Yok dualar usulden yani genel değil özel, Gül’ün ismi zikredilerek yapılıyormuş!

Haberin kaynağı Abdullah Gül!
Cumhurbaşkanı Habertürk Ankara Temsilcisi Ünsal Ünlü’ye olayı böbürlenerek anlattı!

Şimdi hadiseyi sorgulayalım:
Hayır bizim bazıları gibi bağnazlıklarımız yok ve hadiseye komplo teorileri yüklemeyeceğiz!

Ama gülmemek için de kendimi zor tutuyorum!

Yahu bu Abdullah Gül değil miydi, Türkiye’nin ilk Müslüman cumhurbaşkanı istismarları ve fısıltıları ile Çankaya’ya çıkarılan!

Bu Addullah Gül değil miydi ömrünün 6’da 5’ini Yahudilere ve İsrail’e hücumlar ederek buğuz ile geçiren!

Şimdi Sinegog’da kutsanmasını sevinçle karşılayıp bunu gazetecilere aktarıyorsa ne demek lazım acaba?

Hidayete mi erdi, yoksa başka bir şey mi?

Abdullah Bey’in son tutumu yaşadığı 50 yılın inkarı anlamına mı geliyor?
Kaynak: Sabahattin Onkibar www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10675

"Kuranı Kerim" Maide Suresi 51. ayet der ki: "Ey inananlar! Yahudi ve Hiristiyanlari dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlaridirlar. Sizden kim onlari dost edinirse kuskusuz o da onlardandir."

Kendini Allah'in (c.c) ayetinden ustun gorerek emre karsi gelenlerden ve Allah'in sozunu kucumseyenlerden, bu ayeti onemsemeyenlerden, Yahudinin ve Hiristiyanin ve onlarin dostlarinin serrinden Allah'a siginirim.

Ben/biz Allah'a siginaduralim, kimileri de agizlarindan Allah (c.c) adini dusurmeyip "Bruksel'in sefaatine siginsinlar".


TEVFiK BiR / 01.Kasım.2009


Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.