19 Aralık 2016 Pazartesi

Agresif Rusya'nın Bugün Temelleri Atıldı


Agresif Rusya'nın Bugün Temelleri Atıldı

Saldırının arkasında ABD mi var yoksa ABD'yi suçlamak kolaya kaçmak mı olur, operasyonu düzenleyen İsrail yada İngilizler mi diye teoriler sunabiliriz. Yoksa Rusların, Türkleri sınırsızca kendi taraflarına çekmek için hazırladıkları ve oynadıkları bir tiyatro mu? Kayıpları en nihayetinde 1 kişi. Bu biraz zor duran bir ihtimal. Sonsuz komplo üretilebilir.

ABD'nin Rusya'da yada Rusların ABD'de düzenledikleri taşeron saldırılar olmuştu. Ama Putin'i yani Rusya cumhurbaşkanını (Rusya'da "başkanlık sistemi" yok) temsil eden Büyükelçi'nin öldürülmesi çok başka bir iştir.

Rusların yaklaşımı bundan sonra çok farklı olacaktır. Suriye'de Ukrayna'da Balkanlarda Güney Amerika'da Kafkaslar ve Orta Asya'da çok daha agresif bir Rusya göreceğimiz kuşkusuzdur.

Bugün tarihi bir gün olmuştur. 19 Aralık 2016 günü, kritik Türkiye-Rusya-İran buluşması öncesi Rusya'nın Ankara Büyükelçisinin suikast sonucu öldürülmesi olayı önümüzdeki 10 yılı aşkın süreyi etkileyecek bir Rus dış politik değişiminin temelini oluşturacaktır.

Ve 2016 yılı gerçekten Türkiye'ye iyi gelmedi. Her günü kırmızı alarm seviyesinde yaşıyoruz. Her gün dünyada haber olabilecek büyük kara olaylar yaşıyoruz. Belki de Türkiye'ye'ye iyi gelmeyen, suçlu 2016 değildir..!

 
TEVFiK BiR / 19 Aralık 2016

5 Kasım 2016 Cumartesi

20 Yılımız Heba Olurken


20 YILIMIZ HEBA OLURKEN

2002 yılında bitme noktasındaki pkk terör örgütü varlığı ve sıfır terör sıfır şehit noktasından BÖLGEYE DEMOKRASİ götürme iddialarıyla güçlü terör örgütü dönemine geçildi. 

Kasım.2002'de iktidara kurulan AKP ilk iş olarak Güneydoğu'daki bazı iç güvenlik illerinde uygulanan OHAL'i Aralık.2002 itibariyle kaldırdı (yıl 2016, OHAL ülke geneli uygulanıyor). ABD'nin Irak'ı işgali ile birleşen bu dönemde pkk eski günlerine döndü. BÖLGEYE DEMOKRASİ ifadeleri 2007'de AKP'ye çok oy kazandırdı.

Ardından teror örgütü pkk'ya çok şehit veriyoruz, orduya silaha çok para harcıyoruz, yazık değil mi diyerek Kitabımda da ayrıntıları ve sakatlıklarıyla bahsettiğim sözde BARIŞ SÜRECİ başladı. Analar ağlamasın slogandı. Devlet teröristlere karşı, suçluya ve suça karşı mücadeleyi durdurdu. 

Apo posterleri, sarı kırmızı yeşil flamaları açmaya büyük şehirlerin merkezlerinde dahi serbestlik geldi. Akil adı verilen "bir avuç" kişi teröristbaşı apo'ya özgürlük verilsin ifadelerine varıncaya kadar işi ilerlettiler ama toplum BARIŞ SÜRECİNE de oy verdi.

Ardından kandırıldık dediler. Terör örgütü bu dönemde güçlenmiş, silahlanmış, şehirlere bomba ve silah yığınağı yapmış dediler. İstikrar için başkanlık, devletin bekası için TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE dediler. Bu da oy getirdi. Bugüne geldik.

2002'de sıfır terörden gelinen noktada, bugün 2016 yılında tekrar sıfır teröre ulaşmaya çalışmak için çok büyük kayıplar verilerek (can, mal ve para) mücadele ediliyor.

Bugün şehit verilen her asker polis jandarma istihbaratçı yada hayatını kaybeden her vatandaşımız, 2002 yılına dönme gayreti sürecinde aslında geçmiş yılların yanlış politikaları sonucu heba oluyor. Milletin 15-20 yılı kayboluyor. Refaha harcanması gereken onlarca milyar TL erimiş gitmiş oluyor.

Belediyelere el koyma süreçleri çok önce, işler bu aşamaya gelmeden yapılmalıydı. Terör örgütün finansal varlığının önünün kesilmesi gerekirdi. Meclise milletin saygısını azaltan HDPKK'nın Meclise dahi girememesi gerekirdi. Hukuk buna her zaman cevaz veriyordu.

10 yıldan uzun süredir yazıyoruz, yazdım. Bir de insanın kafasında bu 15 yıllık süreci okuyunca sorular oluşuyor. NE DEĞİŞTİ DE MÜCADELE BİR YILDIR BAŞLADI? Şuan yürütülen terörle haklı ve bence hâlâ eksik mücadelenin yürütülmesi için ne beklendi?!

CERN'de dünya bilimin sınırlarını zorlarken, kimi ülkeler uzayda istasyon kurma projeleri yürütürken, 2020 2030 yılında Mars'ta koloni kurma çalışmaları yapılırken, biz pkk ışid fetö terör örgütleriyle mücadeleden, Bahçeli'nin Erdoğan'la hangi gizli pazarlığı yaptığını, Kılıçdaroğlu'nun "HDP'liler seçimle gitsin" açıklamalarını, HDPKK'nın akıbetinin ne olacağını tartışıyoruz.

Olduğumuz yerde saymak değil gün be gün geriye gidiyoruz.

Peki, 15-20 yılımızı, zamanı canı finansı heba eden suçlularımız kim?


TEVFiK BiR / 05 Kasım 2016

23 Temmuz 2016 Cumartesi

ABD, Türkiye İçindeki 40 Yıllık Derin Örgütünü Başarısız Bir Darbeyle Kaybeder mi?


ABD, Türkiye İçindeki 40 Yıllık Derin Örgütünü Başarısız Bir Darbeyle Kaybeder mi?


Devlet içerisinde kripto şekilde ilmek ilmek örgütlenmiş bir yapı. 1950'liler ile oluşmaya başlıyor, 1970'li yıllarda Nurcu/Işıkçı evlerinin olduğunu biliyoruz. “Haliçte Yaşayan Simonlar” kitabının yazarı eski emniyet müdürü Hanefi Avcı 1970'li yıllarda onların evlerinde kaldığını itiraf ediyor.

ABD, o yıllarda nurculuk adıyla bir yapı kurmaya başlıyor ve daha sonra bu yapının merkezine kendi etki ajanı Fethullah Gülen'i yerleştiriyor.

1980 darbesi ertesinde, Kenan Evren'li yıllarda ve artık bilhassa Turgut Özal'lı yıllarda cemaatin devletin içinde etkin ve güçlü bir biçimde kadrolaştığını görüyoruz. 1980'li yıllarda Siyasal İslamın da el vermesiyle çeşitli kurumlara giriş sınav sorularının “mürit”lere verildiğini artık itiraflarla da okumaya başladık. ABD'nin uzun vadeli operasyonu kapsamında, aynen denildiği gibi bir “paralel devlet yapılanması” oluşmaya başladı ve bugünlere geldik.

Fethullahçı mekanizma kendini sağlama almış durumda. Kuleli Askeri Lisesi'nde okuyan devletine bağlı cumhuriyetçi Atatürkçü bir öğrenci kimi arkadaşlarının Fethullaçı olduğunu fark etse ve bu durumda çeşitli rütbelerdeki subay öğretmenlerine dahi güvenmeyerek doğrudan okul komutanının yanına çıksa durumu arz etse, Komutan “tamam evladım, durum kontrolüm altında, endişe etme sen” diyecek ve aslında askeri öğrenci kendi ipini çekmiş olacak. Öğrenci bununla yetinmeyerek durumu tuğgenerale söylese yada ondan da şüphelense yukarı çıka çıka orgenerale ulaşsa ve dese ki “Komutanım, okul komutanımız, şu şu tuğgeneralimiz, korgeneralimiz de işin içinde”. Orgeneral kararlı bir ifadeylegereği yapılacaktır” diyecekti, ama nafile. Öğrencinin durumu ihbar edebileceği hiçbir rütbeli/yetkili yada mekanizma kalmamıştır. Sistem, kontrol mekanizmaları da dahil ele geçirilmiştir.

Aynı hikayeyi polis için de, bir istihbarat mensubu için de, maliyede çalışan bir müfettiş için de geçerlidir, örnekleri çoğaltmak mümkün.

MGK'da karar alıcı ve alınacak kararlar hakkında diğer üyeleri etkileyici pozisyonda bulunan orgeneraline, hava kuvvetleri komutanına kadar, valisine kaymakamına, genel müdürüne müsteşarına, emniyet müdürüne daire başkanına jandarma alay komutanına mit mensubuna kadar. Bu yapı, devletteki "karar alıcı" elemanları-müritleri vasıtasıyla devlet adına kararlar almış, kimi kararları da devlet aleyhine ABD lehine değiştirmiştir.

Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan hepsi bir şekilde bu f-tipi elemanlar vasıtasıyla bu yapının çemberinde kalmıştır, sırlarının da gitmemesi gereken yerlere ulaştırıldığını anlayabiliyoruz. Devletin alacağı gizli kararlar dahi dinlenmiştir. Genelkurmay Başkanının odasındaki konuşmalar, alınan kararlar ve yapılan gizli görüşmeler, 40 yıldır pek çok devlet sırrı ABD'ye akmıştır.

Detaylı yazmaya gerek yok, küçük çaptaki Fethullahçı torpilli yükselmeler hemen herkesin etrafında yaşanmış, şahit olduğumuz olaylar. Büyüklerinin varlığını ise 15 Temmuz 2016 ile hepimiz gördük.

Peki, 15 Temmuz darbesiyle ne yapılmak istendi? Biraz düşünelim. Darbenin amacı cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı öldürmek ve/veya yönetimi ele geçirmek miydi? ABD, Tayyip Erdoğan'ı öldürmek isterse sanırım bunun için topyekün bir darbe yapmasına gerek yoktur. Turgut Özal'ı hatırlamak yeterli.

Peki ABD darbe vasıtasıyla Türkiye'nin yönetimine el koymak isterse? Bunu yapmak için Fethullahçılara muhtaç mıdır? 28 Şubat döneminde değildi, bence yine değildi. Darbe dışı yollarla bile Erdoğan hükümetini devirebilirdi.

Ayrıca ABD, bir darbe uğruna neden 40 yıllık Türkiye derin işgalini tehlikeye atsın. Genelkurmay başkanının odasına bile çok rahat böcek yerleştirebilen, orgeneralleri valileri olan bir yapı, devletin her türlü gizli bilgisine istediği gibi erişebilen, Kozmik Oda'ya savcıyı sokmayı bırak zaten kozmik bilgileri devletin yetkilileri aracılığıyla alabileceği anlaşılan bir yapı, 40 yıllık Pentagon-CIA operasyonu (projesi denilemez çünkü gerçekleşmiş ve görevde olan bir yapıdır, istihbarat tabiriyle operasyondur) bir darbe uğruna tehlikeye atılır mı? 40 yıldır bu denli başarılı Fethullah operasyonunu yöneten, daha önce de Türkiye darbeleri hep başarılı olan ABD, 40 yıllık Fethullah operasyonunu deşifre etme pahasına darbe başlatacak ve bu darbe girişim aşamasında başarısız kalacak!

Ben buna ikna olmadım. Ben bunun ABD tarafından gerçekleştirilmiş şov/tiyatro/maske olduğunu düşünüyorum. Evet ABD, Fethullah cemaati ile mevcut hükümete darbe gerçekleştirmek istedi ancak bunu başarısızlık üstüne kurdu. Fethullahçılar deşifre oldu ve hükümet bunları kadrolardan temizlenmeye ve cezalandırmaya başladı. İşte sanırım ABD de tam olarak bunu istiyordu.

İşte bundan sonra bu gelişmeler üstüne yürüyecek esas ve çok daha büyük, hayallerin ötesinde bir operasyonu olacağını düşünüyorum. 40 yıllık Fethullah operasyonunun deşifre olmasına değecek olan şey bir darbe değil, başarısız sonuçlanacak darbe sonrası yaşanacak yeni ve büyük bir operasyondur.

Döneminin en büyük uyuşturucu kaçakçısı Kolombiyalı Pablo Escobar'ın ABD kıyılarında tam 2 ton kokaini yakalanır. Bu ABD polisinin tek seferde yakaladığı tarihinin en büyük uyuşturucusudur. Polisler ertesi gün gazetelerde televizyonlarda kahraman ilan edilir. O polislerin ve ABD halkının bilmediği bir şey vardır. Aslında o uyuşturucuyu Pablo Escobar bilerek yakalatmış ve dikkatleri oraya çektiği esnada ABD'ye denizden tam 20 ton kokain sokmuştur. Bu da Pablo'nun kendi rekorudur.

ABD'nin yeni operasyonun hedefinde Türkiye'nin olacağı kesin. Ama ne için hangi yolla kimler aracılığıyla neler planladılar, bunun yanıtını görmek için Pentagon ve CIA'ye bakmak gerekiyor.

Ve, bu yeni operasyonu uygulamak adına ve Fethullahçıların darbeyi başlatmaları adına Pentagon ve CIA'de Türkiye üstüne çalışan ve buna karar kılan ekip ve evet diyen birim müdürleri/şefleri, kesinlikle bu operasyon ve planları son aşamada ABD Başkanı Barack Obama'ya sundular ve onayı aldılar. Başkan'dan onaysız darbe girişimi asla başlatılamaz.

Eğer amaçları göründüğü gibi sadece “Türkiye'de mevcut hükümeti yıkıcı bir darbe” ise, başarısız olmasından ötürü ve Türkiye içindeki derin yapılarının deşifre ve tasfiye olmalarından ötürü ekibin bu birimden alınması ve müdürün/şefin koltuğunu kaybetmesi kaçınılmazdır. CIA'de ilgili birimde bir müdür değişikliği olmazsa, ki bunu sanırım Türkiye fark edebilir/öğrenebilir, operasyonun iddialarım doğrultusunda devam ettiğinin ipucudur.

Devlet buna karşı hazırlık yapmalı, Türk Milleti ise uyanık ve cesur olmalıdır. Düşman bizi öldürebilir, yavaşlatabilir ama asla yenemeyecektir. Zamanında kitabımda da yazdığım şekliyle “Dış Tehdit ABD”dir.

TEVFiK BiR / 23 Temmuz 2016

20 Mayıs 2016 Cuma

Ekonomik Krizin Sesi Geliyor



Ekonomik Krizin Sesi Geliyor



Meteorologlar yaklaşan yaz ile ilgili bilgi verseler de ben önümüzdeki kışa bakıyorum ve bu kış çok sert geçecek!

Beş büyük bankadaki yakın izlemedeki krediler geçen yıla göre dolar bazında %50 arttı. Üstelik bu arada dolar da arttı..!

Tek tehlikenin terör sanıldığı ve AK milliyetçilik ile tüm sorunların aşılabildiğini sananlara...

Yakın izleme özetle, ödeme tarihinde ödenememiş ve üstünden 30 gün geçmiş (hâlâ ödenememiş) kredi demektir. Diyelim ki sizin krediniz var her ayın 20'sinde taksidiniz var. 20.Nisan geliyor ödeyemiyorsunuz. 31. gün yani 21.Mayıs'ta yakın izlemeye düşersiniz.

Yakın izleme demek, yakın izlemeye düşen vatandaşın kredi notunun düşmesi, yeni kredi kullanamaması demek. Yakın izleme demek, banka açısından potansiyel takip müşterisi olunması ve bankanın karşılık ayırmaya başlaması demek. Vatandaşın dengesinin bozulması, bankaların bilançosunun bozulması demek.

Açıkça yazalım. Sahil turizmi mahvolmuş durumda. Zaten Avrupa ekonomik krizi kaynaklı Avrupalı müşterilerde görece azalma vardı. Sonrasında Rusya-Ukrayna krizi çıktı, Rus Rublesi büyük değer kaybına uğradı, Rus turist azaldı derken Rus uçağının düşürülmesi krizi ile Rus pazarı da kapandı.

Otel sahiplerinden garsonlarından aşçılarından kat görevlilerinden teknik personeline muhasebe birimine mühendislere peyzajcılara, onları ve turistleri taşıyan servisçilerden otele et süt sebze meyve satan şirketlere, ürünleri üreten yetiştiren yerel üreticiye, AVM'lerdeki ve bir kısım da çarşıdaki mağazalara kadar herkes sıkıntı içinde, depresyonda.

Sezon açılıyor ama işe alımlar kısıtlı üstelik bir de yıllardır yaz kış kadrolu çalışanlardan da çıkarılanlar var.

Bunların içinde kredi borçlusu (aynı toplumun geneli gibi) çoğunlukta. Peki nasıl olacak?

Bir şekilde sonbahara/ekime ulaşmayı başarmış ve sektörden kazanç sağlayan kişilerde sonbahar itibariyle yakın izlemeler oluşacak. 3 ay sonrası ise kredinin takibe atılmasıdır. Yani bu kış banka kredilerinde ve çeklerde patlama, kredilerde yoğun takip durumu görülebilir. Sektöre bakınca bunu görmek zor değil ve finansal veriler de ne yazık ki bu öngörümü destekliyor.

Sahil illerinden ve sektörden yayılarak geneli etkileyecek bir dalga... Dalganın dönüşeceği durumun adı ise EKONOMİK KRİZ'dir. Herkes şimdiden tedbirini almalı. Bu kış sert geçecek.

 
TEVFiK BiR / 20 Mayıs 2016

22 Nisan 2016 Cuma

Borsa ve Dolar Bize Krizi Gösteriyor



Borsa ve Dolar Bize Krizi Gösteriyor


Gönül gözü zengin ekonomist Belgin Maviş bugün tespit niteliğinde bir fotoğrafını twitter'da paylaştı.
 
22.Nisan.2013 ve bugünün BIST 100 endeks kapanış fiyatı neredeyse aynı ama USD kuru o gün 1.80 iken bugün 2.80'nin üstünde.

2013 // 83800 // 1.80
2016 // 85800 // 2.80


Uluslararası piyasalarda referans para birimi hâlâ Amerikan Doları olduğuna göre, Borsa İstanbul'un sahiplik açısından yarıdan fazlasının yabancılarda olduğunu bilerek BIST endeksine dolar bazlı bakarsak

2013 BIST 100 USD değeri: 46555
2016 BIST 100 USD değeri: 30640
Ciddi bir düşüş görüyoruz!

Ayrıca aradan geçen 3 yılın enflasyon farkını da yüzde 8 üzerinden kabaca %24 diye alırsak, kendisini yurtiçinde enflasyona ve yurtdışında dolara karşı korumuş bir borsanın kazandırmasa bile değerinin dolar bazlı 57725 olması yani TL karşılığı BIST 100 endeksinin bugün 161000 puan olması gerekirdi. Halbuki 85800. Neredeyse yarısı!

Bu hesapla görüyoruz ki Türk şirketlerinin piyasa değeri olması gerekenin yarısıdır. Çünkü işler ekonomik olarak siyasi olarak ve diğer nedenlerle iyi gitmemektedir. Basın yayın ve jöleli bunun aksini sabah akşam söyleseler de... Biz sözlere değil finansal verilere bakıyoruz.

Halka söylenmeyen ancak birebir gördüğümüz bir finansal krizi bugün Türkiye yaşamaktadır. Bunun etkisi yalnızca şirketlere değil elbette çalışanlarına ve dolaylı olarak da tüm toplumadır.

Bunun üstüne 2017 yılının ocak ve şubat aylarında olası ve daha derin bir krize doğru sürükleneceğimizi de iddia edebilirim. Onun nedenlerini bir sonraki yazıma saklayayım.

TEVFiK BiR / 22 Nisan 2016


Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.