11 Kasım 2012 Pazar

Tesadüfler Zinciri Yine Oluşmaya Başladı




Tesadüfler Zinciri Yine Oluşmaya Başladı


21 Ağustos 2012: Uludere/Şırnak’ta, Ahmet Türk’ü korumaya giden askerleri taşıyan minibüs şarampole yuvarlandı. 10 asker şehit oldu.

05 Eylül 2012: Afyonkarahisar’da, cephanelikte patlama meydana geldi. 25 asker ve rütbeli şehit oldu.

10 Kasım 2012: Pervari/Siirt’te helikopter düştü. 17 subay ve astsubay şehit oldu.

70 gün içinde üç ayrı kaza (!) ve toplam 52 şehit ve pek çok yaralı.

Uyan Ey Türk Gidiyoruz adlı kitabımda, Türkiye ve coğrafyamızdaki konuları incelerken (Suriye-İran-ABD-İsrail meselelerinden Ergenekon operasyonuna, Masonik yapılanmadan MİT Müsteşarı Bahattin Özülker’in otel odasında ölü bulunmasına kadar) ayrıca Sabetayizm konusunu bilinmeyenleriyle anlatırken pek çok tesadüfü ve tesadüfler zincirlerini anlatmış, Türkiye’nin de bir “tesadüfler ülkesi” olduğunu belirtmiştim. Ülkemizde yaşanan her şey tesadüftür(!)

1993 yılında ardı ardına yaşanan kaza süsü verilmiş suikastlerden sabotajlara kadar bir dizi olayı hatırlamak gerekiyor. Bunların da bir kısmı doğal ölüm yada kaza olarak söylenmişti.

Uğur Mumcu suikastı, Adnan Kahveci’nin trafik kazası sonucu ölmesi, JGK Org. Eşref Bitlis’in helikopterinin buzlanma sonucu düşmesi ve Bitlis’in ölmesi, Turgut Özal’ın kalp krizi sonucu ölmesi, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın suikastı, JİTEM’in kilit ismi Cem Ersever’in öldürülmesi, tezkeresini almış 33 askerin şehit edilmesi, Madımak Otel’inin yakılıp 37 kişinin öldürülmesi…

Bu ölümlerin bir kısmının nedeni-yöntemi açıktı, suikast biçimindeydi yada terör saldırısıydı; bir kısmı ise kaza süsü verilmiş, örtülü suikastlerdi.

Kaza denen şey, adı üstünde kazadır, bir kere olur. Eğer kazalar sıklaşıyorsa ve bu kazalar belli bir süre/dönem içinde ardı ardına oluyorsa bu artık kaza-tesadüf boyutunu aşmıştır, belirli bir istikrar kazanmıştır, sistematikleşmiştir. Planlı bir iştir, operasyondur, Küresel Krallığın/SİSTEM’in işidir. (Sistem: Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.)

Böyle dönemlerde, dönemin içindeyken durumun farkına varmak zordur. Ama eğer dünyada ve ülkenizde yaşanmış kazaları ve tesadüfleri, bu olayların öncesini ve perde arkasını, bunların tarihini araştırıp incelemişseniz, dünyada ve ülkenizde hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını görürsünüz.

Hiçbir şey tesadüf değildir. Bu, insan hayatında bile böyledir. Dini bir bakış açısıyla, insanın yaşamında gerçekleşen onu etkileyen ciddi olayların bile tesadüfen olmadığını görürüsünüz, hayat bir sınav-ödül ve ceza döngüsü üzerine kuruludur. İnsan hayatında da, insanın kurduğu devletler hayatında da, devletlerarası ilişkilerde de “önemli olaylarda” tesadüf diye bir şey yoktur.

Böyle dönemlerde olayın “kaza-tesadüf” olmadığına dair veri bulmak zordur, çünkü planlayıcı eller verileri olabildiğince temizlerler, devleti ve medyayı “kaza” olarak yönlendirirler, hizmetlerindeki etki ajanlarını/nüfuz casuslarını kullanırlar. Hükümetler, “kaza-tesadüf” olmadığına dair veri bulsalar bile oy kaybetmemek için, güçsüz görünmemek için bunu ilan edemezler, kabullenemezler.

Aradan vakit geçtikçe, etki ajanlarının “etkileri” azalır, hükümetler değişir. Bunların kaza olmadığı açığa çıkmaya başlar.

Bir ülke düşünün, yetiştirdiği önemli nükleer fizik uzmanları bir kazada ölecek… Siz bunun kaza olduğuna inanır mısınız? Ki dünyanızda yaşanan sıkıntıların pek çoğunun nükleer kaynaklı/bahaneli olduğu düşünülürse (Kuzey Kore’nin ve İran’ın nükleer çalışmaları gibi ABD ve SİSTEM tarafından sorun olarak görülen nükleer gelişmeler)… İşte Atlasjet’in Isparta’da düşen uçağında Türkiye, önemli nükleer fizikçilerini, toplamda 6 bilim insanını kaybetti. Evet uçak düştü, ama bu bir kaza mıydı?

NATO tatbikatı sırasında ABD’nin, TCG Muavenet Savaş Gemimizi vurması olayı. Önemli ve gizli bir proje üstünde çalışan bir subayımızın ve ilginç bir tesadüf eseri gemide vatani görevini yapan Abdullah Öcalan’ın yeğeninin de aralarında bulunduğu toplam beş askerin ölümüne neden olmuştu. Kaza mıydı?

Terör örgütü lideri Şeytan Abdullah Öcalan’ı yakalayıp/teslim alıp Türkiye’ye getiren özel ekipteki rütbelilerin çoğunun 2001 yılında Malatya’da düşen uçakta bulunuyor olmaları ve ölmeleri …

Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesi olayı da esrarengizlikler taşımaktadır ve devlet gerekli açıklamayı yapamamıştır. Bu da “kaza” olarak açıklanmış ve nedeni “sis”e bağlanmıştır. Abdullah Gül, susmuştur..!

>AKP döneminde yaşanan tesadüfi (!) kazaların nedenlerinde hiç suikast/sabotaj/saldırı yada kaza dışı bir etkene/sonuca rastlanamamıştır. Geçmişte “doğal ölüm” olarak açıklanan Turgut Özal’ın “öldürüldüğü” bugün açığa çıkıyorsa, bugün yaşanan “kazaların” da kaza olmadığı belki bundan 15-20 sene sonra açığa çıkacaktır.

Buradan iki ders çıkarabiliriz. Demek ki önceki dönemlerle sonraki dönemlerde bu tesadüfi kazaları (!) gerçekleştiren SİSTEM’in ekipler farklıdır..! Ve demek ki şüpheli kazalar hakkında yapılan, dönemin hükümetlerinin açıklamalarına ve raporlarına itibar etmemek gerekir. Gerçekler, zamanla açığa çıkacaktır.

Eşref Bitlis’in düşen helikopterinin ardından, Afyonkarahisar patlamasının ardından ve diğer pek çok kaza görünümlü olayların ardından, kazanın yaşandığı yerin Valisi yada bir bakan daha olayın delilleri bile toplanmamışken çıkıp da “Bu bir kazadır” diyorsa, belli ki konu kapatılma ve kaza olarak gösterilme gayreti içindedir, büyük olasılıkla bu bir kaza değildir.

1959 yılında Adnan Menderes’i Londra’ya götüren THY’ye ait uçak düşmüştü, Adnan Menderes o kazada ölmemiş, yaralı olarak kurtulmuştu. Belli ki Adnan Menderes’in ölmesi istenmişti, ama ölmemişti. Çok geçmedi, iki yıl sonra tarih 1961’i gösterdiğinde, Adnan Menderes idam edilecekti.

İşte aslında öyle-böyle bir dönemdeyiz. SİSTEMatik kazaların yaşandığı bir dönemdeyiz. Yüksek ölümlü kazaların yaşandığı bir dönemi gördük, belki de görmeye devam edeceğiz.

Uyan Ey Türk Gidiyoruz sayfa.194’te dediğim gibi, “Eğer hepsi de tesadüfse, literatüre geçecek derecede büyük bir tesadüfe ulaşmışız demektir, takdir edilmeyi bekleriz!


TEVFiK BiR / 11.Kasım.2012
www.tevfikbir.com

27 Ekim 2012 Cumartesi

AKP'nin Kürdistan Haritası - 2




AKP’nin Kürdistan Haritası – 2

Birinci yazıda “Yol haritasında yolun sonu, bölünmeye çıkmaktadır” demiştik. Şimdi madde madde AKP’nin açıkladığı yol haritasına bakmaya ve gerçekleri “okumaya” devam edelim.

Madde-10: Başkanlık, yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanı meselelerinin tartışılması.
Mevcut anayasamıza göre artık cumhurbaşkanını Meclis’te yer alan milletvekilleri değil, ülke geneli seçimleriyle halk seçecektir. Bunu tartışmaya gerek yoktur çünkü zaten bu anayasamızda mevcuttur, bu düzenleme gelmiştir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi de zaten yarı başkanlık rejimi demektir. Yani Türkiye’de yarı başkanlık rejimi “anayasal” olarak mevcuttur.

AKP’nin bu onuncu maddesi “mahcup” bir maddedir. Başkanlık lafı tek başına telaffuz edilirse millet korkar diye, yanına “yarı başkanlık” sözcüğü sıkıştırılmıştır. Amaç gayet açıktır, ABD’deki “partili devlet başkanlı” eyalet sistemi Türkiye’de kurulmak istenmektedir. Rockefeller, Rothschild ve diğer dünyayı yöneten aileler konseyinin (SİSTEM) istekleri bu yöndedir. İsmi büyük ekonomistlerden ABD’li Francis Fukuyama bunu yüzlerce defa söylemiştir. Dünyada bini aşkın ”aciz” devletin bulunacağı ve bunların şirketlerce yönetileceği/yönlendirileceği bir düzen istenilmektedir. Bu madde, SİSTEM’in isteklerine cevap vermektedir.

Madde-11: Şartlar ne olursa olsun mutlaka yeni bir anayasanın ülkeye kazandırılması.
Bu maddeyi, madde-10 ile birlikte okuduğumuzda görüyoruz ki, Başkanlık rejimi şiddetle istenmektedir, Türkiye’de başkanlık (tek adam hükümranlığı) kurulacaktır. “Ne olursa olsun” denilerek bunun nasıl yüksek düzeyde istendiği açıktır. Yani ülkenin şartları buna izin vermeyecek durumda olsa bile AKP yeni anayasayı çıkaracak ve Başkanlık rejimini getirecektir. Milletin görüşü, toplumun istekleri önemli değildir AKP için. “Şartlar ne olursa olsun” demek, Millete rağmen ben bunu yaparım demektir. AKP sanki bir yerlerden (bilin bakalım nerelerden) talimat almışçasına bu başkanlık rejimine kafayı takmış durumdadır. “Yeni anayasa+Başkanlık=Federalizm” (eyaletli) sistemdir. Kürdistan Eyaleti kurulacaktır.

Madde-12: Dokunulmazlık meselesinin yeni anayasa çerçevesinde evrensel kriterlere göre yeniden düzenlenmesi.
Dokunulmazlıkların kaldırılması (kürsü dokunulmazlığı dışında) meselesi AKP’nin 2002 yılı seçimleri öncesi verdiği “seçim taahhüdüydü”, 10 yıl dolmasına karşın AKP bu sözünü de tutmadı. Tutamazdı. İstediği bir yasayı yada anayasa değişikliğini gece yarıları Meclis’ten geçiren bir iktidar, dokunulmazlıkların kaldırılmasından hep kaçtı, çünkü korktuğu şeyler vardı, halen de var.

Milletvekili kelle sayısından çok “soruşturma” dosyası olan bir Meclis’te, suçlu olduğuna dair hüküm verildiği zaman milletvekili adayı dahi olunamayacak suçlardan yargılanması gereken ancak dokunulmazlık zırhı yüzünden/sayesinde yargılanmayan yüzlerce milletvekilinin bulunduğu bir Meclis’te (yolsuzluktan rüşvete ihaleye fesat karıştırmaktan organize suça teröre kadar), Meclisin iktidar partisi AKP bu sözünü hiç hatırlamadı. Madde-12 yalnızca popülist bir yaklaşımdır. Halka yine yalan söylenmektedir.

Madde-16: İhtisas Mahkemeleri’nin sayı ve çeşidinin artırılması.
Başbakan Erdoğan, “özel yetkili mahkeme” olarak söylenen “ihtisas mahkemelerinin” kaldırılacağının sinyallerini geçtiğimiz aylarda vermişti (http://www.beyazgazete.com/video/anahaber/bugun-tv-9/2012/06/13/oym-ler-kaldirilacak-sinyali-289881.html). Bu mahkemeler, üniter yapıya ve yargı birliğine aykırı mahkemeler denilerek çokça eleştiri almıştı. AKP cephesinde ne oldu da bu mahkemeler kapatılacakken aksine sayısının artırılması kararı verildi? Üniter rejim sonrası dönemin etkin mahkemeleri mi olacak ihtisas mahkemeleri, bölge/eyalet mahkemeleri haline mi dönüştürülecek önümüzdeki süreçte?

Madde-21: Anadilde savunmanın sorun olmaktan çıkarılması.
Devletin hizmeti, kamusal hizmet anayasada belirtilen dil üzerinden yani Türkçe verilmektedir. Devlet ve toplum birbirleri ile olan ilişkilerini Türkçe sürdürmektedir. Bu madde ile yine görüyoruz ki, üniter rejim sonrası kurulacak Federal Türkiye’ye hazırlık yapılmaktadır, bu yol haritası onun geçiş sürecidir, orta düzey geçişi sağlamaktadır.

Anadilde savunma deyince bu Kürtçe de olabilecektir, Doğu Karadeniz’de bilinen Hemşince de olabilir, Arapça da olabilir, Lazca da olabilir. Çerkezce, Çeçence olmaz, Boşnakça da olmaz çünkü yabancı devletlerin bu diller üstünden yürürlüğe konmuş bir ayrıştırma planları henüz yok.

Ülkemizin adı Türkiye ise, bizler Türk isek, o zaman devlet ile ilişkilerimizde ve birbirimiz ile olan ilişkilerde, birliği bütünlüğü sağlamak istiyorsak bu dili kullanmak zorundayız. Yoksa ülkenizi Afrika kabilelerine döndürürler. Aynı toprakların ve dinlerin insanları ayrı ayrı diller konuşurken, birbirini anlamaz ve tanımazken, sömürgeci gelir kendi dilini ve dinini sizin beyninize kazıya kazıya öğretir. Afrikalılara ne oldu, (sırası değişerek) önce İngilizin sonra Fransızın sonra Hollandalının sonra bilmem kimin döne döne sömürgesi oldular, birinden kurtulup ötekine düştüler. Fransa’da Fransızca, İngiltere’de İngilizce’den başka bir dil var mı kamuda ve mahkemelerde?

Madde-22: Anadilde kamu hizmetlerine erişim.
Kamu hizmetleri ile mahkeme ayağını birbirinden ayrı düşünmemek gerekir. Kamu hizmetlerine erişim bunun bir öte ayağıdır. Türkiye’nin bölünmesi için atılacak en yüksek adımlardan biridir. Terör örgütü PKK’nın ve ayrıca onun partilerinin (HEP-DEP-HADEP-DEHAP-DTP-BDP) taleplerindendir. PKK’nın talebini artık iktidar partisi AKP savunmaktadır. Bakın bu madde “Kürtçe tercümanlık” demek değildir (zaten Kürtçe tercümanlık meselesi ayrıca madde-30’da ifade edilmiştir), bu resmen memurların işleri esnasında karşısındaki adama göre hizmet verecek olmasıdır. Vergi dairesine yada SGK’ya yada (satılmazsa) Ziraat Bankası’na gittiniz, örneğin Kürtçe hizmet isteyenler 4-5-6 nolu gişelere, Türkçeler 1-2-3 nolu gişelere gideceklerdir. Kamu kurumu da, memuru da, hizmete giden vatandaşı da orada ayrışacaktır. O Kürt bu Türk diye insanlar birbirini ayıracaktır. Şimdi kim kimin ne olduğunu ne kadar biliyor? Bilmek gerekli mi, bu bir şey kazandırır mı, ırkçılık-etnisite iyi bir şey mi? Adolf Hitler, ırkçı olduğu için, Yahudilerin kollarına ve göğüslerine “Yahudi/Davut/6 köşeli yıldız” yapıştırtıp onları aşağılarcasına teşhir ettiği için ve sonrasındaki katliam ve savaşları için iğrenilesi ve şeytan bir insan değil mi? Bu ayrışmaları yapmak, Hitler’e yakınlaşmak demek değil mi?

Madde-23: Bağımsız kolluk denetim merkezlerinin kurulması.
Adli kolluğu onlarca yıldır kuramamış/kurdurtulmamış ülkemize “bağımsız” kolluk denetim merkezleri getirilmek istenmektedir. Kolluk faaliyetlerinin şirketleşmesinin hazırlığıdır aslında.
Bu maddeye ve diğerlerine (yola) bir sonraki (üçüncü) yazımızda devam edelim.


TEVFiK BiR / 27.Ekim.2012

11 Ekim 2012 Perşembe

AKP’nin Kürdistan Haritası - 1




AKP’nin Kürdistan Haritası - 1

Gazeteci yazar Arslan Bulut’un ifade ettiği şekliyle “CFR’nin gönderdiği gizli memorandum ile kurulan AKP”, bugün üniter Türkiye’yi bölmek ve İsrailist Kürdistan’ı kurmak adına ciddi adımlar atmaktadır. Bu adımların kaynağı Sistem’dir. (Sistem: Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.)

Eskiden, terör örgütü PKK’nın yol haritasını duyardık. Son yıllarda bu tabiri, Adalet ve Kalkınma Partisi’nde duymaya başladık. Zaten bu ikisi, fikirde pek çok alanda müştereklerde birleşmişlerdir. PKK’nın geçmiş kongrelerinde alınan kararlar, bugün AKP hükümetinin “yol haritalarında” yerini bulmuştur.

Türkiye ile PKK arasında (aslında Sistem ile Türkiye arasında) yürütülen savaşı, Sistem ve onun maşası PKK ve onun da maşası Sabetayist-Kripto Yahudi Kürtler çoğunluğunda bölücü Kürtler kazanmak üzeredir. Sona doğru son adımlar atılmaktadır.

Yıkın Efendiler Sıkıysa Yıkın adlı makalemde PKK’nın 7. ve 8. Kongre kararlarını ve AKP’nin yol haritasını aktarmıştım. Maşallah(!) bir ayrılık bulamamıştım. AKP, PKK’nın 10-20 yıl önceki görüşlerinin/taleplerinin vücut bulduğu bir parti olmuştur. Bu, siyasi içerikli, politik kaygılı bir yazı değildir. Her şey belgelidir. Terör örgütü PKK’nın kongre kararları ve yol haritaları ortadadır ve devlet arşivlerinde kayıtlıdır, aynı şekilde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve hükümetinin kararları, yaptıkları ve yapacakları (yol haritası) da ortadadır, kayıtlıdır.

Gelelim AKP’nin Yol Haritasına

Yol haritasında yolun sonu, bölünmeye çıkmaktadır. Soykırımcı, tecavüzcü, vahşi Haçlı Ordularının yani İtilaf Devletleri’nin saldırı ve işgallerini darmadağın eden, Anadolu’da yeniden Türk Birliğini kuran ve İslam’ın adını Anadolu’dan çok şükür sildirmeyen, Sevr’i bir paçavra gibi kaldırıp atan Milli Mücadele’dir (Kuvayi Milliye). Bugün unutulmuştur.

Milli Mücadelenin kahramanları olan Atatürk, Fevzi Çakmak, Karabekir, siyasi dönemi için ne kadar kızsam da İnönü ve, isimsiz kahramanların timsalleri Nene Hatunlar, şehit Mehmetler ve 15 yaşında düşmana kurşun atan çocuklar, bugün unutulmuştur. Bu kahramanların ürünüdür Türkiye Cumhuriyeti, ama artık yolun sonuna gelmiştir.

Biz Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında kimin şampiyon olacağına ve ligdeki türlü iddialara ve kimi oyuncu ve yöneticilerin “tutuklanmasına” kafayı takmışken, hafta sonu akşamlarımızı bunlarla geçirirken, ülkede olan olmuş, tutuklanan tutuklanmış, atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Anadolu Müslümanları ve Türkler, tarihlerini unutmuştur. İşgal, kurtuluş ve yeniden kuruluş günlerini unutmuştur. Bırakın 1910’lu ‘20’li yılları, KKTC kurulmadan önceki Rum saldırıları, şehit edilen yüzlerce binlerce Türk unutulmuştur. Hıristiyan dünyanın desteklediği Rumların zulmü unutulmuştur.

Bugün kendi elimizle İsrailist Kürdistan’ı kuruyoruz, maşallah(!)

AKP’nin yol haritası

Madde-1: Partilerin kapatılmasının tamamen kaldırılması.
Bir maşallah da buna diyelim. Gelişmiş dünyada bunun örneği var mıdır? Almanya’da da, İspanya’da da, Fransa’da da ve diğer gelişmiş devletlerde de partiler Anayasa Mahkemeleri tarafından kapatılabilmektedir ve bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı değildir, AİHM kararları da devletleri haklı bulmaktadır. Parti “demokrasi” karşıtı eylemlerin odağı olursa yada demokratik bir yapıda bulunamazsa kapatılır.

Düşünsenize bir parti kurulacak, sonra parti programını değiştirecek ve diyecek ki “İslam öncesi cahiliye Arap dönemindeki gibi, kız çocuklarının diri diri gömülmelerinin önündeki hukuki engelleri kaldıracağız” ve bu parti kapatılamayacak! Çünkü önemli olan Millet yada Devletin huzuru ve dirliği değil, bizlerin huzuru ve güvenliği değil, önemli olan parti ve tabelasıdır(!)

AKP’nin yol haritasındaki birinci madde uygulanırsa, hukukumuza bu şekilde yansırsa bu uç örnekteki parti dahi kapatılamayacaktır. Yok eğer bu uç örnekteki parti yine de kapatılabilecekse, o zaman bu madde yalandır, halka yalan söylenmektedir. AKP hangisine razıdır?

Madde-2: Parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümler kaldırılacaktır.
Ambalaja sarılmış, Milletin gözünü boyamak için söylenen, parlak ama kontrolsüz, tehlikeli ve sınırları belli olmayan bir ifade.

Müslüman AKP hükümeti döneminde, Cumhuriyet tarihinde ilk defa kilise açıldı. Evet, “laik” Atatürk döneminde değil de Tayyip Erdoğan’lı, Bülent Arınç’lı, Abdullah Gül’lü AKP döneminde kiliseler açıldı, sinagog açıldı! Ne garip!

Osmanlı’nın dağılma döneminde Van Gölü’nde yer alan Akdamar adasında ve kilisesinde yüzlerce Müslüman Türk kadınının/anasının ırzına geçildi ve öldürüldü, Ermenilerce. Bu ağır tarihi taşıyan iğrenç adadaki yıkık ve atıl Ermeni Kilisesi bile Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla T.C. desteğiyle (3 milyon TL harcanarak) yeniden Hıristiyan ibadetine açıldı, üstüne de 1 tonluk haçı dikildi, kilise yeniden vaftiz edildi, toplumun gıkı çıkmadı. Bu iğrenç adadaki Akdamar Kilisesi’ni açan Tayyip Erdoğan değil de Atatürk olsaydı, bugün herkes Atatürk’e “gizli Hıristiyan” derdi. Halbuki bugün buna “çok şükür, dinler arası diyalog” deniyor. Ne büyük tezat!

AKP döneminde İstanbul’undan Antalya’sına kadar “gay bar”ların açılmasına da alıştık, “çırıl-çıplaklar” kamplarının faaliyet göstermesine de, TRT’de akşamın sekiz dokuz gibi saatlerinde öpüşme ve cinsel içerikli sahnelerin gösterilmesine de… Müslüman iktidar, muhafazakar toplum… Sistem tıkır tıkır projesini işletiyor, maşallah(!)

Bu birinci ve ikinci maddelerin sonucunda, açıkça söylüyorum, Eşcinseller Partisi de (yada buna benzer bir isimle) kurulacaktır. Müslüman ve bilhassa muhafazakar ve benim gibi mütedeyyin (dindar) kimseler çok kızacaktır bu işe, belki Bülent Arınç, belki Tayyip Erdoğan’da konuşmalarında partiyi hedefe oturtacaklardır, “sapık bunlar” diyeceklerdir. Ama bunun olmasına yol açanlar, açıldıktan sonra “tepki” gösterince, Millet bunların açılmasına izin verenlerin aslında o gün söylenenler olduğunu unutmuş olacak ve yine Arınç’ı ve Erdoğan’ı haklı görecektir.

Yol haritasındaki bu maddelerle BDP gibi terörist partiler de kapatılamayacaktır. Daha önce de (referandumdan önce) BDP’nin, gelecek yeni düzenlemelerle kapatılamayacağını yazmıştım, yeniden değinmiyorum.

Madde-10: Başkanlık, yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanı meselelerinin tartışılması.

Bu maddeyi ve diğerlerini de artık bir sonraki yazımda inceleyelim. Konunun sonunda Kürdistan’ın kurulmasıyla ilgili çarpıcı bilgiler vereceğim. Kendinizi şimdiden bazı şeylere hazırlayın diye yazıyorum. 2005 yılında Suriye’nin bugünkü haline geleceğini yazmıştım, İran’dan önce olur demiştim, satırı satırına oldu. Kuzey Afrika’da (Mısır, Libya, Tunus) hiçbir şey yokken 6 ay öncesinde olacakları yazmıştım, oldu. Neden yazıyorum bunları. Siz olacakları önceden bilin, sonrasında maazallah şok olur kalp krizi geçirirsiniz, yazık olur, olmasın diye yazıyorum, yazacağım. Kalbiniz hassaslaşırsa sonra futbol maçlarını, 90 dakikalık maçın saatler süren “yorumlarını”, Tayyip Erdoğan’ın Alex’le kucaklaşmasını nasıl izlersiniz?!


TEVFiK BiR /  11.Ekim.2012


www.uyaneyturkgidiyoruz.com  “Bu kitabı iyi ki okumuşum” diyeceksiniz.

Kitapyurdu, D&R, Idefix gibi internet kitapevlerinde ve D&R mağazalarında…

Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.