22 Ocak 2017 Pazar

Amerika'nın Türkiye Kurguları ve Olası Suikastler


Amerika'nın Türkiye Kurguları ve Olası Suikastler

Bu yazı/makale bundan sonra gelecek pek çok yazının, deşifrenin adeta bir başlangıcıdır. Önemli bir işe başladığımızı düşünerek Küresel Sistemin deşifrasyonuna yeniden başlıyoruz. Sistem'in üstümüzdeki hain planlarına projektör tutacağız. Ne yazık ki coğrafyamız ve ülkemiz adına çok çok önemli dünya açısından ise önemli konularla ve kişilerle ilgili ülkemizde yazılı basında yada akademik alanda kimi zaman hiç yazı yazılmamakta, kimi zaman da ucundan kıyısından değinilerek geçilmektedir.

Üstümüze kurgulanan oyunların bertarafı ve bunların başarısızlığını sağlamak için evvela üstümüze kurgulanan oyunları ve olası operasyonları bilmemiz ve görmemiz gerekiyor. Bilelim ki, tedbir alabilelim. Bildirmesi bizden. Başlayalım.

Biz, doğudan gelen biz Türklerin geçmişten günümüze taşıdığı kişisel ve siyasal yapımızla, bir konuda belli bir yere gelene kadar esas fikrimizi, stratejimizi gizlemeyi iyi biliriz. Bu takiye değil tedbirdir. Çünkü mücadelemizi dişimizi tırnağımıza takarak yaparız. Zamanı gelince de gözümüz kararır her şeyi dobra dobra söyler yapar, sonunda kaybetmek dahi olsa doğru bildiğimiz yolda gözümüzü kırpmadan gideriz.

Bunun yakın tarihteki en güzel ve büyük örneği yüce önderimiz Gazi Mustafa Kemal'in cumhuriyet ülküsüyle kurtuluş ve kuruluş mücadelesidir.

Küresel Sistem dediğimiz yapıda ise işler biraz farklı yürüyor. Küresel Sistem deyince ne anlamalıyız, kitabımdan alıntıyla bakalım: “Dünyayı yöneten derin güç. Yani CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.” (Uyan Ey Türk Gidiyoruz, s.19)

Batıcı küresel sistemde yer alan kişiler hedeflerini stratejilerini düzenleyecekleri operasyonları genel olarak gayet açık bir dille anlatmaktadır (bunların bir kısmını isim listesiyle, Sistem'deki makamlarıyla yazar Erol Bilbilik 'Derin Dünya Devletinin Adamları' adlı kitabında çok güzel anlatmıştır).

En yakın örneklerine bakarsak, 2003 yılında ABD'nin Irak işgali vardır. 2001 yılı itibariyle bağıra bağıra gelmiştir. Condoleezza Rice'ın 2003'teki “Ortadoğu'daki 22 ülkenin sınırları değişecek” ifadesi hafızalarımızdadır. Bernard Lewis'in öğrencisi Samuel Huntington'ın “Medeniyetler Çatışması” eseri, Küresel Sistem'in projesinin dünyaya açık tebliğidir. 15 Temmuz 2016 irticai istila hareketinden çok önceleri bu Küresel Sistem'in derin adamlarının Türkiye'de darbenin yaklaştığıyla ilgili makaleleri ve sosyal medya paylaşımları güneş gibi ortadadır.

Kim Bu Derin Adamlar

Amerika, İngiltere, Almanya ve İsrail başta olmak üzere Küresel Sistem'de bizlerin üstüne stratejik çalışmalar yapan, operasyonlar kurgulayan isimlerin fiili merkezleri Pentagon, NSA, CIA, MI-6, MOSSAD, BND gibi görünür. Halbuki buralar, oluşturulmuş hedeflerle ve stratejilerle ilgili verilen talimatları yerine getirir, işlerin istihbarat toplama ve operasyonel kısımlarını yürütür. Buralardaki “amirlere/şeflere/müdürlere/direktörlere” Danışman adı altında akıl hocalığı yapan, kendi tecrübeleriyle istihbaratı birleştirip vizyon oluşturan, hedef belirleyen kişiler ise genellikle dışarıdadır, “sivil toplum/kamu dışı” görünümlüdür.

Düşünce kuruluşlarında çalışan “uzmanlardır”, kimi üniversitelerde/enstitülerde çalışan “akademisyenlerdir”, emekli CIA istasyon şefleridir, emekli diplomat ve hatta büyükelçilerdir, emekli generallerdir, savaş muhabiri/gazeteci kılığındaki saha ajanlarının seçkinleridir.

Türkiye'deki gibi 60 yaşında emekli olmadıklarından ve emeklilikten sonra da kenara çekilmediklerinden, ülkelerine ve Küresel Sistem'e ölene kadar hizmet ederler.

Bu stratejistlerin en büyük özelliği, bağlı düşünce kuruluşlarının yayınlarında ve kimi zaman sosyal medyada görüşlerini açıkça, kimi zaman da şifreli/üstü örtülü ama bizlerin deşifre edebileceği tarzda belirtmeleridir.

Bundan ne avantaj sağlıyorlar. Niye açıkça? Süper güç olduklarına inandıkları için yapıp edeceklerini açıkça söyleseler dahi karşı tarafın bunu engelleyemeyeceğine inanıyorlar. Ve genellikle de sonuç istedikleri gibi olunca, bu açık tebliğleri güç kazanıyor. Bir sonraki sefer herhangi bir tebliğde/tehditte bulunduklarında karşı taraf için endişe verici bir hâl alıyor. Psikolojik harbe 1-0 üstün başlıyorlar. Ayrıca göstere göstere bir şeyleri yapmaları ve zafere ulaşmaları Sistemin egosunu doyurarak yükseltiyor.

Suikastler Yolda

Bu isimlere derin isimler, derin devlet adamları deniliyor. Derin sözcüğü illegalite olarak görülmemeli. Devlet sisteminin içinde ama sivil görünümlü bir yapı.

Bundan sonra adından sıkça bahsedeceğim bir isimle, 1943 yılında kurulmuş American Enterprise Institute (AEI)'den Michael Rubin ile başlayalım.

Rubin 13 Ocak 2017'de yayınladığı Can Erdogan Get Away With Murder (Erdoğan Cinayetlerinin Bedelini Ödemekten Kurtulabilir mi?) adlı makalesinde Türkiye'de yaşanacak olası suikastlerin işaretlerini açıkça veriyor!

Cezaevlerinde bölücü terör örgütü pkk'lı ve fetöcü teröristlerin ağır işkencelere uğradıklarını ayrıca bir kısmının içeride öldürüldüğünü ve Tayyip Erdoğan'ın bu raporları gizlediğini belirttiği yazısında, yakın bir zamanda katledilenlerin ailelerinin intikam duygusuyla Erdoğan'a yakın yandaş isimleri öldüreceklerini belirtiyor. Bunun akabinde Erdoğan geri adım atmazsa bu çatışmanın bir iç savaşa dönüşeceğini söylüyor.

Michael Rubin'in aktardığı bilgiye ve yorumuna bakarsak tiyatroyu görmemek imkansız. Cezaevlerinde, Rubin'in bahsettiği sistematik ölümler yaşanmıyor. Bu adam niye yalan söylesin diyebiliriz? Acaba yaşanıyor da gizleniyor olabilir mi? Bugünkü koşullarda içeride sistematik olarak teröristler öldürülse bunların dışarıdaki yandaşlarının ortalığı ayağa kaldırmayacağına, AB'nin sessiz kalmayacağına inanabiliyor musunuz? Böyle gelişmeler olsa bunların duyulmaması imkansız.

Amerikan derin devletinden Rubin, bu kurgusu üstünden ne anlatmaya çalışmaktadır, Tayyip Erdoğan'a ne demek istemektedir? Türkiye'de yakın zamanda büyük isimli kişilere suikastler döneminin açılacağını ilan etmekte, ABD'nin yeniden ve yeniden kılıcını bilediğini Erdoğan'a tebliğ etmektedir. Devletin pkk ile ve belki de fetö ile mücadelesi devam ederse (ki fetö ile etkin mücadele edilmediğini düşünenlerdenim) suikastlerin yoğun biçimde yaşanacağı ve bunun iç savaşa dönüştürüleceğini bildiriyor.

Küresel Sistem bunu başarabilir yada başaramaz. Erdoğan bu tehditlerden dolayı geri adım atabilir yada atmaz. Henüz bilemiyoruz. “Bize ne Erdoğan'dan yada onun yandaşlarından” diyenler çıkacaktır. Erdoğan'ı severiz sevmeyiz ama Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olması nedeniyle konu hepimizi ilgilendirmektedir. Bundan doğrudan ve dolaylı etkilenecek yine biz Türk milletidir, Türkiye'dir. Dış müdahaleler, darbeler ve operasyonlar her zaman için Türkiye'nin aleyhinedir. Bu kime karşı, hangi ortamda olursa olsun.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'ye zırhlı araç tahsis edilmek istenmesinin ardında bu istihbaratların yattığını artık görebiliyoruz. Amerikan SWAT ekibinden bir kişi gelip Türkiye'de suikast gerçekleştirmeyeceğine göre bu iş tetikçilere, terör örgütlerine yaptıralacaktır.

AKP'nin Türkiye'yi alelacele bir çırpıda Başkanlık rejimine sokma mücadelesini; Meclis'teki gizli oy kullanılması gerekirken milletvekillerinin açık/birbirlerine göstere göstere oy kullanmaları, kapalı oy verenlerin not edilmeleri; MHP'nin AKP'ye organik biçimde eklemlenmesini de görererek, bu süreci Rubin'in ve şürekasının yazılarıyla yorumlarıyla birlikte okursak, bu sonsuz ve aceleci Başkanlık sevdasının altında yatan temel neden Erdoğan'ın ve yandaşlarının hayatta kalma mücadelesi midir?

TEVFiK BiR / 22 Ocak 2017

Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.