31 Mayıs 2010 Pazartesi

Türkiye Üzerine Oyunlar


Türkiye Üzerine Oyunlar


Türkiye, yaklaşık 6 saat arayla Küresel Sistem'in 2 operasyonuna maruz kaldı. Bir proje kapsamında yürütülen bu operasyonların öncesinin çok iyi planlandığını, temelinin oluşturulduğunu ve Türk Dışişleri Bakanlığı'nın bu oyunu göremediğini anlıyoruz. Bugünü anlamak için, geleceği öngörebilmek projeyi analiz edebilmek için son haftaları çok iyi okumamız gereklidir.

Türk Dışişleri Bakanlığı ve Brezilya Dışişleri Bakanlığı, ikisi birlikte İran ile uranyum konusunda diplomatik yolla anlaşma-arabuluculuk çalışmaları yürütmekteydi. Brezilya ile ABD arasındaki ilişkinin yapısı ortadadır, çok sıcaktır. Brezilya, Türkiye'nin bir iki adım ötesindedir (olumsuz). Türkiye ile ABD'nin stratejik müttefik olduğu da ortadadır. NATO gibi bir Küresel Krallık/Sistem kurumuna üye iki ülkenin ilişki ve samimiyet düzeylerini anlatmaya burada gerek yoktur.

ABD'nin düşman saydığı ülkelerin başında yer alan bir ülke ile, savaşmaya heveslendiği bir ülke ile, İran ile nükleer silahlar ve uranyum konusunda görüşme yürütme ABD'nin isteği ve onayı olmadan yapılamaz. Brezilya ve Türkiye Dışişleri Bakanlıkları'nın İran ile takas-arabuluculuk görüşmelerinde bulunmasını ABD'nin istediği açıktır. Bu gerçeği kim yalanlarsa, yalan söylüyor demektir.

Türkiye ile Brezilya böyle “kutsal” bir işe seçildiler ve büyük bir güven ve istek ile görüşmeler yürütüldü, Başbakan Erdoğan ve Türk Devlet yetkililerinin açıklamalarından bunun “başarılı bir anlaşma ile” sonuçlandığını öğrendik.

İşte tam bu sırada, müzakereler sonucunda başarılı görülebilecek bir netice alındığının Türk ve Brezilya makamlarınca açıklandığı sırada, Yahudi kökenli Hillary Clinton (Rodham) Uranyum takası ile ilgili olarak İran'la ilgili kaygılar taşındığını, bu müzakerelerin bir sonuç getirmeyeceğini söyleyerek olumsuz ve yıkıcı bir açıklamada bulundu.

Başbakan Erdoğan ve Bakan Davutoğlu ise ABD tarafından gelen bu açıklama ile adeta şok olarak “Biz boşuna mı görüştük, bu kadar yolu boşuna mı gidip geldik?” açıklamalarıyla isyan ettiler. ABD'ye olan bu sitemin altında “Siz istediniz görüştük, iyi netice aldık, şimdi siz bu görüşmeleri ve başarılı sonucu siz değersiz kılıyorsunuz. Bizi kullandınız, amacınız neydi?” görüşü yatmaktadır.

ABD'nin büyük bir proje yürüttüğünü biliyoruz. Huntington'ın “Medeniyetler Çatışması” projesinin toplumlara sunulan “Medeniyetler Çatışması Kitabı”nda görüyoruz ki Medeniyetler Çatışmasının ilk yaşanacağı coğrafya Türkiye coğrafyasıdır. Bu iddianın sahibi, ABD'nin en büyük “beyin adamlarından” ve Sistem'in en üst yöneticilerinden birinin bildirisidir.

ABD, müzakere yaptırmak için Türkiye'yi kullanmış ve açıklamalarıyla uluslararası arenada Türkiye'yi İran safhında yürüyen bir ülke, İran'ı destekleyen bir ülke olarak göstererek “Türkiye karşıtlığının” oluşmasını sağlamaya çalışmıştır. Türkiye'nin AB'den uzaklaştığını ve ortadoğuya yanaştığını iddia etmiştir. Doğrudur, yanlıştır ancak ABD'nin telkin ve söylemleri, enformasyonu bu yöndedir.

Ilımlı İslam projesi ve “Sistem'in el ürünü terör örgütü El-Kaide” faaliyetleriyle ile İslam ve Müslüman toplumlu ülkeler “öteki” yani “barbar” olarak gösterilmiştir. En büyük düşman, medeniyet-demokrasi düşmanı olarak önce Afganistan sonra Irak, Suriye, İran ve Kuzey Kore gösterilmiştir. Bu listeye yarın Pakistan, Mısır, Yemen, Somali gibi yenileri eklenecektir, eklenmektedir. Türkiye'nin adı İran'la birlikte anılmaya çalışılmaktadır.

30-31 Mayıs gecesine gelirsek, önce nüfusu Hatay merkezden (Antakya) daha kalabalık ilçesi İskenderun ilçesinin merkezindeki, Denizciler'in birliğine “bazı kişilerin” saldırı düzenlediğini, 7 askeri şehit ettiğini görüyoruz. Türkiye tarihinde hiç Denizci birliklere karşı PKK terör örgütünün saldırısı olmuş mudur? Olduysa kaç tane ve ölümlü mü? Bu saldırıyı PKK mı düzenlemiştir? PKK düzenlediyse kimin taşeronluğunu yapmıştır?

İskenderun, konumu itibariyle Türkiye'nin İsrail'e en yakın yerleşimidir. Türkiye'den İsrail'e karşı ani bir deniz müdahalesi yapılacak olsa dikkatlerin çevrileceği ilk yer İskenderun'dur. Terör örgütünün jeo-stratejik bir birliğe “ilginç” bir zamanlamayla saldırı yaptığını görüyoruz.

Bundan yaklaşık altı saat sonra da Doğu Akdeniz'in en uç noktasında “uluslararası sularda” uluslararası hukuka aykırı biçimde İsrail'in Türk bandıralı gemilere saldırdığını ve Türk vatandaşlarını öldürdüğünü görüyoruz. 500 kilometre mesafede Türk Deniz Kuvvetleri bilinmeyen birileri tarafından ve Türk Gemileri İsrail Ordusu tarafından saldırıya uğruyor!

Olasılık 1: Zaten Sistem yani ABD ve İsrail güdümünde çalışan terör örgütü PKK bu saldırıyı düzenlemiş olabilir. İsrail yada ABD'nin emriyle düzenlenmiş PKK taşeronluğunda bir atak olabilir. İsrail ve ABD bunu hiçbir zaman kabul etmeyecektir. MİT ve diğer kurumlar bunun kanıtlarını bulsalar dahi, bunu kamuoyuna açıklamayacaklardır.

Akdeniz'de uluslararası sularda yaşanan İsrail saldırısı ile de Türk-İsrail karşıtlığının en yüksek düzeye çıkartılması ve Medeniyetler Çatışması için ortamın daha da pekiştirilmesi hedeflenmiş olabilir.

İskenderun ve İsrail saldırıları bir projenin ayağı, atakları, taktikleri olabilir. Ki bunun öncesinde atılan adımlar açısından, Türkiye İran görüşmelerinin neticesinin ABD tarafından beğenilmemesi ve ABD'nin, Türkiye'yi İran'a yakın gösterme çabalarını görüyoruz.

Olasılık 2: Yardıma giden Türk gemileri nedeniyle İsrail-Türkiye arasında çıkacak olası krizi öngören İran, İskenderun saldırılarının bu krizi derinleştireceğini; İskenderun saldırısından PKK yada İsrail'in sorumlu tutulabileceğini; Türkiye ile İsrail savaşa girmeseler bile Türkiye'de toplumsal bazda ve devlet nezdinde İsrail karşıtlığının oluşacağını düşünerek; gelecekti ABD'nin ve belki de buna ek olarak İsrail'in İran'a saldırısında, Türkiye'nin ABD'nin yanında yer almaması, coğrafyasını bu savaşa açmamasını sağlamak için bu İskenderun saldırısını istihbarat elemanlarına yada taşeron örgütlere yaptırmış olabilir.

İHH'nın bu organizasyonu ne için yaptığı ve açıklamalarının gerçeği yanısıtıp yansıtmadığı da Türkiye Devleti tarafından araştırılmalıdır. Olasılık 2, eğer olasılığın ötesinde ise, organizasyonun içerisinde bilerek yada bilmeden İHH'da olabilir, kullanılmış olabilir. Şu an için İHH ve bu organizasyon her ne kadar masumane, insani ve haklı olarak da görülse, işin aslı bilinmemektedir.

Olasılık bir yada iki, her ne ise İsrail ve İskenderun olayları birbirinden ayrı okunmamalıdır. Türkiye'nin üstüne kurulmuş bir proje ve sahnelenen operasyonları izledik, izlemeye devam edeceğiz. Türk Devleti'nin bu projeyi analiz etmesi ve gereğini yapması gerekiyor.

TEVFiK BiR / 31.Mayıs.2010



Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.