Dane Dane Kürdistane ve Demokrasi
Demokratik Toplum Partisi (DTP) esbaskanlari (Ahmet Turk ve Aysel Tugluk) toplanmislar, Kuzey Irak’ta (ya da onlarin konusma agiziyla Guney Kurdistan’da) bulunan, pek sevdikleri sahislari ziyarete gitmisler. Bizim devlet gorevlileri de arkalarindan elleri kollari bagli bakakalmislar. Buna yozlasmis bir dille “Kal Gelmis” de denilebilir. Ancak bu “Kal Gelme”nin nedenini bizim devlet gorevlilerimizde aramak yanlis. Esas sorunlu tutulmasi gereken, onlari bu hale sokan mevcut iktidarimiz ve onlara bu firsati veren uyduruk demokrasimiz. Neden uyduruk demokrasimiz?
Demokrasinin bir ayarı, bir ahengi olur. Her seyin asirisi zarardir. Adi ustunde, asiri. Iste demokraside de asiriya giderseniz, bundan zarar gorursunuz. Zaten demokraside asiriya kacildigi noktada, demokrasiden cikilmis olur. Artik o baska bir sey olur. Demokrasi yalin bir kavram degildir. Demokrasinin mevcudiyeti icin baska kavramlarin da gerekliligi ve demokrasinin bu kavramlara uygunlugu gereklidir. Ayrica demokrasi kavramindan ne anlasildigi da acikca belirtilmelidir.
Demokrasi kuraminin ilk ortaya atildigi yillarda (Aristo tarafindan) demokrasi demek, zengin ozgurler arasindaki esitlik demekti; koleleri (yani yoksullari) kapsamiyordu. Zenginler ve koleler esit degildi. Mesela eski Yunan’daki bu okuma tarzi da sonucta demokrasiye variyor; gunumuzde Baticilik adina Bati’dan feyz aldigimiz demokrasiyi okuma tarzi da demokrasiye variyor.
21. yuzyil demokrasisini okumak icinde Bati’ya bakmaliyiz. 11 Eylul saldirilarindan sonra demokrasinin evrimine, ABD etkisinde Avrupa demokrasisi diye bakmamiz daha rasyonel olur. Biz Turk toplumu olarak ta Osmanli’dan beri Bati’yi model alarak gelismeye ve cagdaslasmaya calisiyorsak; bunu basarmak icin, Bati’dan alinan modeli kendi kultur ve ozelliklerimiz icinde yogurmaliyiz. Ancak “Bati’dan daha Batici” olmak denilen deyimi gerceklestirmemek gerekir; hele ki bir de bunu bizden Bati istiyorsa.
21. yuzyil cagdas okuma tarzi tandansli olarak irdeleyecegim, demokrasi kavramini (zaten aksi dusunulemez). Demokrasinin bulundugu yerde insan haklarinin; yasam hakkinin; firsat esitliginin; hukukun ustunlugunun ve hukuk devletciligin; kamu duzeninin (kamu guvenligi, kamu sagligi vb.); dusunce, ifade ve eylem (faaliyet) ozgurlugunun; milli guvenligin… bir denge icinde bulunmasi gerekir. Bunlardan birinin eksikligi bizi daha baska demokrasi tanimlarina ulastirir, ki o da cagdas demokrasi anlayisi olmaz. Demokrasi kavrami icinde ifade ozgurlugune siginilarak yapilan aciklamalar, sayet kamu guvenligini tehlikeye dusurecekse ya da milli guvenlik sorunu yaratacaksa, bu aciklamalar demokrasi icinde degerlendirilemez. Cunku her seyin basi guvenliktir. Toplumun esenlik ve baris icinde yasayabilmesinin ve bu yolla kalkinip gelisebilmesinin esasini teskil eder guvenlik. Bu kimi zaman milli guvenlik kimi zaman ise kamu guvenligidir.
Insan Haklari Avrupa Mahkemesi (IHAM) kararlarina ve Insan Haklari Avrupa Sozlesmesi (IHAS) hukumlerine bakarsak; demokrasi babinda, her gorus aciklanabilir. Hatta aciklanan gorus bize cok ters, derinden sarsici ve sok edici gelebilir. Yeter ki bu aciklanan gorus siddete tevsik edeci, siddete kiskirtici, siddet icerikli vb. olmasin. Bu kosullar altinda, milli guvenligi sarsici faaliyetler, siddet icermese bile, ileride bir siddet icerecek duruma yol acmasi olasiliginin yuksekligi nedeniyle, demokrasi cercevesine sokulmaz. Bir ulkenin bolunmesini istemek de, bunu zimni bir bicimde gerceklestirmeye (her ne kadar o an icin siddet icermiyor olsa da) calismak da bu ve benzeri faaliyetler de demokrasi kapsamina sokulmaz.
Konunun burada ozetledigim kavramsal ve tanimsal kismindan ayrilirsak; Terorun zimni partisi DTP’nin esbaskanlarinin Kuzey Irak’a gitmeleri; orada Barzani ile gorusecek olmalari (ki Barzani’nin uluslararasi arena da kabul edilmis bir vasfi yok) ve orada ilginc bir bicimde “bir hafta” kalacak olmalari demokrasi ya da ozgurluk kapsamina sokulamaz. Bu acikca Turk Devleti’nin milli guvenligini sarsici calismalarin bir ayagi olarak gorulebilir. Devletimizin yetkili ve etkili kurumlari ise, Kuzey Irak’a gidisleri, belli kosullara baglamalidir. Mesela Belediye Baskanlari’nin ya da siyasi parti temsilcilerinin bu sakincali bolgeye gidisleri Disisleri Bakanligi’nin verecegi cok ender izinlere baglanmalidir. Bu yolla icimizdeki legalize olmus boluculerin, dis destekcileri ile kurucakalari yakin iliksiler engellenmis, ve Turkiye’nin de dis arenada terore karsi durusu biraz daha dirayetli olmus olur. Sabah aksam “PKK teror orgutudur, bazi ulkeler buna destek vermektedir, biz teror istemiyoruz” diyen Turk diplomatlarimiz ve siyasi/askeri yetkilerimiz; iceride yanlis uygulanan demokrasi yuzunden legalize olmus teroristlerin faaliyetlerini engellememek ile/ engelleyememek ile; soyledikleri sozlerin bir cogunun icini bosaltmakta, etkinligini yok etmektedir cunku. Adeta sabun kopugune donmektedir yetkililerimizin ifadeleri.
DTP’nin pkk’nin siyasallama ve legalizasyon faaliyetleri neticesinde faaliyetlerini surduren bir boluculer partisi oldugunu bilmeyen yoktur. Su an bu sozcukleri sarf etmek Turk hukukuna gore suc; ancak, bunu acikca soyleyebiliyorum cunku bu soylediklerim “gunesin dogudan dogusu kadar asikar”. Bizler saf degiliz, bu ulkede hic kimse saf degil. Neyin ne oldugunu, kimin kime hizmet ettigini herkes biliyor. Ancak bunu demokrasi kilifina uydurup da bu ulkenin milli guvenliginin ve baska seylerinin aleyhine kullanmak bizler acisindan avanaklik.
Demokrasi; gecenin, bir ortu gibi bircok seyi gizledigi, icine hapsettigi, bir koruma kalkani degil; huzurun ve barisin guvencesidir. Eger senin demokrasin bunun tam tersini saglayacak bicimde yorumlaniyor ve bu yonde uygulaniyorsa; bu ulkede bircok sey ters gidiyor demektir ve ulkemizde ihanete saplanmis, gercekleri gormeyen/gormek istemeyen ve hatta satilmis suclular, organize ve legalize suc sebekeleri var demektir.
Peki ya “SUCLU KIM?”. Bunun yaniti kendinizde zaten var.
TEVFiK BiR / 27.Mayıs.2006