Selanik, Sarkozy, Siyon
26.Aralık.2011
tarihinde yayınladığım Soykırımcı Fransa'ya Tokat Atalım adlı yazım
nedeniyle sizlerden çok sayıda olumlu geri dönüş aldım, hepinize ayrı
ayrı teşekkür ediyorum, bizler birlikte daha güçlüyüz.
Bu yazım ise, Soykırımcı Fransa'ya Tokat Atalım adlı yazımın bağımsız devamı niteliğinde olacaktır.
* * *
Henüz on gün geçti ama unutuldu. Fransa'ya karşı bir iki “hayt, huyt” denildi, unutuldu. Toplum ve yöneticiler tarihe geçecek derecede ağır olaylara/saldırılara karşı artık günlük tepkilerden ötesini vermiyorlar. Bir olay/konu üstünden on gün geçti mi, artık onu hatırlayan kalmıyor. Devlet ve devlet yöneticileri duygusal tepkiler yerine mantık zemininde, eldeki araçlarla ciddi tepkiler verse/verebilse, Ermeni soykırımı yalanını ağzına alabilecek üç beş deliden başkası kalır mı?
İstense, Fransa'yı bu konuda hukuk nezdinde anında bitirebiliriz. Bu, konunun bir boyutu, ilk yazıda açıkladık. Bu yazıda diğer boyuta bakacağız. Sarkozy neden Türkiye'ye karşı büyük bir saldırı ve nefret içinde? Sarkozy'nin ruh yapısı sağlıklı mı? Sarkozy, bir Osmanlı torunu mu? İçimizdeki Sarkozy'ler kim?
NYPD – Sarkozy
NewYork City Police Department (NYPD), Türkçe karşılığı NevYork Polis Teşkilatı. NYPD'de polis olmak isteyen, olamayan ve bunu takıntı haline getiren Sarkozy, göreve geldikten sonra ilk iş ülkesi Fransa'da polis alım sınavlarındaki boy şartını 10 santim kısalttı. Komik geliyor ama gülmeyin, gerçeklerden bahsediyoruz.
Boyunun kısalığını kompleks edinmiş, obsesif (takıntılı) bir Fransız cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Bu, o kadar ileri boyuttadır ki, Sarkozy'nin yakın korumaları kısa boylu olanlardan seçilmektedir. Sarkozy'nin ziyaret edeceği ülkelere de genellikle ricada bulunulur, “vereceğiniz korumalar uzun boylu olmasın” diye! Bunun en meşhur örneği, Sarkozy'nin Hindistan ziyaretidir.
Aynı zamanda NYPD'de polis olamayan “Fransız” Sarkozy, Amerikan ruhunu hâlâ kaybetmemiş olmalı ki, üzerinde NYPD yazan tişörtlerle sabah koşuları yapmaktadır ve kameralara bu tişörtle poz vermekten çekinmemektedir (internette çok sayıda farklı NYPD tişörtüyle çekilmiş fotoğraf bulabilirsiniz). Allah aklımızı, fikrimizi korusun. Akıl sağlığı çok önemli!
5S: Selanik, Solal, Sünnet, Siyon, Sarkozy
Sarkozy, obsesiftir. Sarkozy, kindardır. Sarkozy, öç alır. Başkaları için kendisini öne çıkartır, piyondur.
Dikkat edilirse, Türkiye ile İsrail'in arasının görece bozulduğu dönemde, Türkiye'ye karşı Fransa ve Sarkozy'nin tutumu da agresifleşmiştir, dikkat çekicidir. Sarkozy, İsrail adına İsrail için hamleler mi yapmaktadır?
İki ay önce çıkan Uyan Ey Türk Gidiyoruz adlı kitabımın 44. sayfasından bir alıntı yapalım:
“İsmi geçmişken, buraya küçük bir not eklemek gerekiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin 13 Ocak 2010 günü ilk torunu Solal doğdu. Solal adı İbranice Solel'den gelir, 'yol açan, doğru yolu gösteren' anlamına gelir.
Yahudi geleneklerine uygun olarak da Brit Mila oldu. Sarkozy'nin annesi Andrêe, kripto Yahudilerin aksine Yahudi köklerini gizlememektedir. Annesi aslen Selanikli Yahudi Mallah ailesindendir.”
Yahudi inanca göre, her erkek çocuk sekiz günlükken özel bir Yahudi din görevlisi tarafından sünnet edilir, işte buna Brit Mila denir. Torun Solal, tüm ailenin katılımıyla bir “rav” ile bir “moel” tarafından Brit Mila (Yahudiliğe uygun sünnet) olmuştur. Sarkozy'nin annesi de, kendisi de, oğlu da, gelini de, torunu da Yahudidir, kısacası tüm Sarkozy ailesi Yahudidir. Sarkozy'nin ataları Osmanlı vatandaşıdır, Sarkozy Osmanlı torunudur(!) Selanik Yahudileri'ndendir. Yahudiler ve Sabetayistler için, Selanik önemli bir yerdedir. (Selanik doğumlu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ise Sabetayist değildi. Kitabımda delilleriyle yazdım.)
Sarkozy'nin gitgide hırçınlaşması, çirkinleşmesi, sakız skandalı, telefonlara çıkmaması, nefreti, 2011 yılı itibariyle sözde “Ermeni Soykırımını İnkar Yasası'nı” kabul ettirmesi; ABD-Fransa rekabeti ile Rockefeller-Rothschild rekabeti bir yana, Türkiye'nin son dönemde İsrail (bir nebze Yahudi) karşıtı bir politikada yürüdüğü izlenimini yaratmış olmasındandır. Emin olun, Türkiye-İsrail arası ilişkiler normal olsaydı ( füze kalkanı bir yana(!) ), Sarkozy bu kadar hırçın olmayacaktı ve büyük olasılıkla bu yasa tasarısı Fransa meclisine gelmeyecekti, rafta beklemeye devam edecekti.
Sokağın Adına Bile Tahammül Edemeyenler
Sarkozy'i geçelim. Üstüne bu kadar konuşmaya değecek bir adam değil, bir piyon, kendisini vezir zanneden bir piyon!
Gelelim Cezayir Soykırımı'na. Fransa, 10 milyonluk Cezayir'de 20 yıldan daha kısa bir sürede 1,5 milyon insanı, 1,5 milyon Müslüman'ı öldürdü. Ama mağdur, soykırıma/genoside uğrayan Müslüman olunca, bunun adı soykırım olamıyor dünyamızda! Fransa'nın Cezayir'de uyguladığı soykırım konuşulmuyor. Fransa soykırımcıdır, katildir!
Yine kitaptan bir alıntı yapalım, sayfa.134:
“20. yüzyılda, medeni bir çağda(!) Fransa, 10 milyonluk Cezayir'de 1,5 milyon Cezayirliyi soykırım yöntemiyle öldürüyordu. Bugün dahi kimseler soykırım diyemedi. Avrupalı kendisi soykırım yapınca, bir de genoside maruz kalan “Müslümansa” ona soykırım denemezdi.
2004 yılında ise İstanbul'da Cezayir Sokağı, Kültür Üniversitesi'nin katkısıyla önce görünüm ve ardından isim değiştiriyor, adı Fransız Sokağı yapılıyordu. Soykırıma maruz kalan bir Cezayir'in adı, eli kanlı soykırımcı Fransa'nın adıyla değiştiriliyordu.”
Bundan öte, söyleyecek sözüm yoktur!
TEVFiK BiR / 09.Ocak.2012
www.tevfikbir.com
Bu yazım ise, Soykırımcı Fransa'ya Tokat Atalım adlı yazımın bağımsız devamı niteliğinde olacaktır.
* * *
Henüz on gün geçti ama unutuldu. Fransa'ya karşı bir iki “hayt, huyt” denildi, unutuldu. Toplum ve yöneticiler tarihe geçecek derecede ağır olaylara/saldırılara karşı artık günlük tepkilerden ötesini vermiyorlar. Bir olay/konu üstünden on gün geçti mi, artık onu hatırlayan kalmıyor. Devlet ve devlet yöneticileri duygusal tepkiler yerine mantık zemininde, eldeki araçlarla ciddi tepkiler verse/verebilse, Ermeni soykırımı yalanını ağzına alabilecek üç beş deliden başkası kalır mı?
İstense, Fransa'yı bu konuda hukuk nezdinde anında bitirebiliriz. Bu, konunun bir boyutu, ilk yazıda açıkladık. Bu yazıda diğer boyuta bakacağız. Sarkozy neden Türkiye'ye karşı büyük bir saldırı ve nefret içinde? Sarkozy'nin ruh yapısı sağlıklı mı? Sarkozy, bir Osmanlı torunu mu? İçimizdeki Sarkozy'ler kim?
NYPD – Sarkozy
NewYork City Police Department (NYPD), Türkçe karşılığı NevYork Polis Teşkilatı. NYPD'de polis olmak isteyen, olamayan ve bunu takıntı haline getiren Sarkozy, göreve geldikten sonra ilk iş ülkesi Fransa'da polis alım sınavlarındaki boy şartını 10 santim kısalttı. Komik geliyor ama gülmeyin, gerçeklerden bahsediyoruz.
Boyunun kısalığını kompleks edinmiş, obsesif (takıntılı) bir Fransız cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Bu, o kadar ileri boyuttadır ki, Sarkozy'nin yakın korumaları kısa boylu olanlardan seçilmektedir. Sarkozy'nin ziyaret edeceği ülkelere de genellikle ricada bulunulur, “vereceğiniz korumalar uzun boylu olmasın” diye! Bunun en meşhur örneği, Sarkozy'nin Hindistan ziyaretidir.
Aynı zamanda NYPD'de polis olamayan “Fransız” Sarkozy, Amerikan ruhunu hâlâ kaybetmemiş olmalı ki, üzerinde NYPD yazan tişörtlerle sabah koşuları yapmaktadır ve kameralara bu tişörtle poz vermekten çekinmemektedir (internette çok sayıda farklı NYPD tişörtüyle çekilmiş fotoğraf bulabilirsiniz). Allah aklımızı, fikrimizi korusun. Akıl sağlığı çok önemli!
5S: Selanik, Solal, Sünnet, Siyon, Sarkozy
Sarkozy, obsesiftir. Sarkozy, kindardır. Sarkozy, öç alır. Başkaları için kendisini öne çıkartır, piyondur.
Dikkat edilirse, Türkiye ile İsrail'in arasının görece bozulduğu dönemde, Türkiye'ye karşı Fransa ve Sarkozy'nin tutumu da agresifleşmiştir, dikkat çekicidir. Sarkozy, İsrail adına İsrail için hamleler mi yapmaktadır?
İki ay önce çıkan Uyan Ey Türk Gidiyoruz adlı kitabımın 44. sayfasından bir alıntı yapalım:
“İsmi geçmişken, buraya küçük bir not eklemek gerekiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin 13 Ocak 2010 günü ilk torunu Solal doğdu. Solal adı İbranice Solel'den gelir, 'yol açan, doğru yolu gösteren' anlamına gelir.
Yahudi geleneklerine uygun olarak da Brit Mila oldu. Sarkozy'nin annesi Andrêe, kripto Yahudilerin aksine Yahudi köklerini gizlememektedir. Annesi aslen Selanikli Yahudi Mallah ailesindendir.”
Yahudi inanca göre, her erkek çocuk sekiz günlükken özel bir Yahudi din görevlisi tarafından sünnet edilir, işte buna Brit Mila denir. Torun Solal, tüm ailenin katılımıyla bir “rav” ile bir “moel” tarafından Brit Mila (Yahudiliğe uygun sünnet) olmuştur. Sarkozy'nin annesi de, kendisi de, oğlu da, gelini de, torunu da Yahudidir, kısacası tüm Sarkozy ailesi Yahudidir. Sarkozy'nin ataları Osmanlı vatandaşıdır, Sarkozy Osmanlı torunudur(!) Selanik Yahudileri'ndendir. Yahudiler ve Sabetayistler için, Selanik önemli bir yerdedir. (Selanik doğumlu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ise Sabetayist değildi. Kitabımda delilleriyle yazdım.)
Sarkozy'nin gitgide hırçınlaşması, çirkinleşmesi, sakız skandalı, telefonlara çıkmaması, nefreti, 2011 yılı itibariyle sözde “Ermeni Soykırımını İnkar Yasası'nı” kabul ettirmesi; ABD-Fransa rekabeti ile Rockefeller-Rothschild rekabeti bir yana, Türkiye'nin son dönemde İsrail (bir nebze Yahudi) karşıtı bir politikada yürüdüğü izlenimini yaratmış olmasındandır. Emin olun, Türkiye-İsrail arası ilişkiler normal olsaydı ( füze kalkanı bir yana(!) ), Sarkozy bu kadar hırçın olmayacaktı ve büyük olasılıkla bu yasa tasarısı Fransa meclisine gelmeyecekti, rafta beklemeye devam edecekti.
Sokağın Adına Bile Tahammül Edemeyenler
Sarkozy'i geçelim. Üstüne bu kadar konuşmaya değecek bir adam değil, bir piyon, kendisini vezir zanneden bir piyon!
Gelelim Cezayir Soykırımı'na. Fransa, 10 milyonluk Cezayir'de 20 yıldan daha kısa bir sürede 1,5 milyon insanı, 1,5 milyon Müslüman'ı öldürdü. Ama mağdur, soykırıma/genoside uğrayan Müslüman olunca, bunun adı soykırım olamıyor dünyamızda! Fransa'nın Cezayir'de uyguladığı soykırım konuşulmuyor. Fransa soykırımcıdır, katildir!
Yine kitaptan bir alıntı yapalım, sayfa.134:
“20. yüzyılda, medeni bir çağda(!) Fransa, 10 milyonluk Cezayir'de 1,5 milyon Cezayirliyi soykırım yöntemiyle öldürüyordu. Bugün dahi kimseler soykırım diyemedi. Avrupalı kendisi soykırım yapınca, bir de genoside maruz kalan “Müslümansa” ona soykırım denemezdi.
2004 yılında ise İstanbul'da Cezayir Sokağı, Kültür Üniversitesi'nin katkısıyla önce görünüm ve ardından isim değiştiriyor, adı Fransız Sokağı yapılıyordu. Soykırıma maruz kalan bir Cezayir'in adı, eli kanlı soykırımcı Fransa'nın adıyla değiştiriliyordu.”
Bundan öte, söyleyecek sözüm yoktur!
TEVFiK BiR / 09.Ocak.2012
www.tevfikbir.com