Recep Tayyip Erdoğan-Laiklik Analizi
“BEN KİŞİSEL OLARAK LAİK DEĞİLİM” dedi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Çok ilginç. Türkçe’miz yeni bir kavramla karşılaşmış bulunuyor. Tayyip Erdoğan bu hızla giderse, kelime üretme de Oktay Sinanoğlu’nu bile geçebilir. Kişisel laiklik ne demek? Laiklik ne demek? En basit ortaokul tanımıyla laiklik, “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması”. Daha teknik bir düzeyde incelersek, dinin devletin yönetim alanına ve siyasete karışması yasağı. Din devlet politikalarını ve yönetimini belli bir boyuttan sonra etkileyemez (hiç etkilemez demekte, abesle iştigal olur). Devlet ise dini etkiler, denetler. Diyanet İşleri Başkanlığı yoluyla mesela. Ya da Atatürk zamanında görüldüğü üzere Kur’an-ı Kerim’in Elmalılı Hamdi Yazır tarafından Türkçeleştirilmesi, devlet bütçesinden ayrılan kaynakla.
Bu laiklik Aydınlanma Felsefesi’nin bir ürünüdür. Geçenlerde popüler olmuştu “Türkiye aydınlanma çağını yaşamadı” sözü. Bu sözü söyleyenlere karşı da sert tepkiler olmuştu. Aydınlanma felsefesi yaşanmıştır 1923’lü yıllar ile birlikte ama bazıları bu aydınlanmadan nasiplenememişlerdir.
Ayrıca laiklik rejimin rengidir. Yani yönetimle, devletle ilgili bir kavramdır. Kişisel laiklik gibi bir kavram olacak şey değildir. Misal verirsem, A müslüman bir kişi. Ama kişisel olarak laik. A (kişisel olarak bir kimse, nasıl din ve devlet işlerini birbirinden ayıracak) bir kişidir. Ama bu bağlamda bir devlet midir de? Yani konuyu anlatmak bile zor. Bu şöyle oluyor herhalde. A kişisi Cuma günü Cami’ye gidecekken diyecek ki, ben laik bir insanım. Tüm dinlere eşit mesafede yaklaşmalıyım. Bugün Cuma namazı var, Cami’ye giderim. Yarın cumartesi Sinegog’a, pazar günü de Kilise’ye giderim. Yok böyle bir şey. Kişisel olarak laiklik gibi bir şey söz konusu değildir. Bir insan bir dine mensup olup da, bir dine inanıp da bütün dinlere eşit mesafede yaklaşması gibi bir durum söz konusu olamaz. Nasıl ki yalnızlık Allah’a mahsus. İşte laiklik de devlete mahsus.
Peki Başbakan, çok saf ve cahil biri mi de, “kişisel olarak laik değilim” gibi anlamsız bir söz söylesin. Evet diyenler, yanıldı.
“Hem laik hem Müslüman olunmaz” diyen kim, Başbakan. Bu görüşünü ülkenin gerçeklerini göz önünde bulundurup “Değiştim, geliştim… Ak Parti laikliğin en büyük savunucusudur” diyen kim, gene Başbakan.
Bir insan hem laikliği kafirlik gibi görecek, hem de laikliğin en büyük savunucusu olduğunu söyleyecek. Bu hem parti alt tabanında hem de Saadet Partisi’nden AKP’nin kaptığı oylar bakımından AKP’ye oy veren SP’liler tabanında rahatsızlık yaratmış, laiklik açısından Tayyip Erdoğan meşruiyetini kaybetmeye başlamıştır. İşte böyle bir anda, Tayyip Erdoğan kendisini tabanına ve oy verenlerine açıklama, meşruiyetini pekiştirme ihtiyacı hissetmiştir. Ben laik değilim derse olmaz; ülke krize girer. O da bunu yumuşak bir dille ima etmek için yeni ve absürt bir kavram yaratmış “Ben kişisel olarak laik değilim” demiştir.
Bu arada ABD’ye de öpücük yollamaktadır. Yani, ben aciz kulunuz AKP, siz dünya hakimi ABD. Siz ABD olarak Büyük Ortadoğu Planı’nı gerçekleştirmek istiyorsunuz. Ilımlı İslam diye bir modeliniz var. Türkiye de zaten kobay. Gelin siz beni destekleyin, Türkiye’de Ilımlı İslam’ı yapalım. Tutarsa tüm BOP ülkelerine satarsınız, tutmazsa canınız sağ olsun; helali hoş olsun. İşte bunun için ABD ve yakın çevrelerine verilmiş bir mesajdır. Ben hazırım Ilımlı İslam olmaya; siz nerdesiniz, destekleriniz nerede diye?
Yok eğer devletteki konumum dolayısıyla laikim/ laiklik çerçevesinde davranıyorum ama aslında bana kalsa laik değilim demek istiyorsa; neden bir gün öyle bir gün böyle diyor. Laikliğin en büyük koruyucusu/savunucusu olmasın o zaman. Zaten bu da tehlikeli bir durum olur. Ya bir gün o bastırdığı duyguları bakan arkadaşlarıyla birlikte bastıramazlarsa. Hani değişmişti; sonra bir hafta sonra dedi ki değişmedim geliştim. E demek ki onlar hep yalanmış. Yani bu sözü bu bakış açısıyla değerlendirirsem daha tehlikeli. Diğer mantık yürütmeler, analizler daha "ILIMLI" kalıyor.
İşte bu anlamsız sözcüğün analizi budur.
Not: Başbakanın bu sözlerinden yaklaşık 3 yıl sonra 2008 yılında, Anayasa Mahkemesi Adalet ve Kalkınma Partisi'ni - AKP'yi laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olmaktan suçlu bulmuş ve cezaya hükmetmiştir. Ne demişler "Gerçekler Zamanla anlaşılır(!)"
TEVFiK BiR / 09.Haziran.2005