26 Aralık 2009 Cumartesi

Nereye Gidiyoruz



Nereye Gidiyoruz


En hafifiyle yasama, yürütme ve yargının ayrı ayrı kendi içlerinde kaotik bir durum yaşadığı izleniminin yaratılması, kurumlar arası diyaloğun yokluğu nedeniyle eşgüdümsüzlük nedeniyle her kurumun başına buyruk “sanki devlet tüzel kişiliğinden ayrıymış gibi” çıkıp demeçler vermesi, kurumlar arası hamasetin alenen sergilenmesi, ülkemizin gücünü ve bu topraklarda yaşayanların ruh sağlığını tehdit eder boyuttadır.

Bundan en büyük zararı görecek devlet ve o devlette yaşayan toplumdur, yani bizleriz. Böyle silik, kaotik fotoğrafların sergilendiği dönemlerde her zaman dış ülkeler çıkarları için türlü ataklar yapmışlardır.

Millet, psikolojik olarak çökertilmeye çalışılmakta, sinirler had safhada zorlanmaktadır. Ben şu an toplumumuzda en alt sınıftan en üst sınıfa kadar (sınıf kavramını parasal bazda değil, meslek bazında algılamak gerek) neredeyse herkesin psikolojisinin bozulduğuna inanıyorum, bir toplumsal sinir bunalımının içindeyiz.

Sanırım Türkiye olarak da yalnız değiliz.

Yıllardır yanı başımızda ızdırap çeken, milyonun üstünde vatandaşını kaybeden, bir diktatörlükten ötekine sürüklenmiş, psikolojisi bozuk bir Irak halkı var. Irak halkının psikolojisi haliyle normal değil. Kürt'ünden Arap'ından Şii'sine ve belki de Türkmen'ine kadar.

İran toplumunun da şu an pek parlak olmadığı, adeta gergin bir bekleyiş içine girdiği söylenebilir. ABD, son aşamaya gelindiğini, son viraja girildiğini açıklıyor. Orada da toplumun psikolojisi bozuluyor.

Komşularının zihni karışmışken, onların toplumsal sinir bozukluğunun Türkiye'yi etkilemeyeceği, hele hele de iç yapımız buna müsaitken, düşünülebilir mi?

* * *

Kurumları eleştirdik ama toplum da aynı noktada. Türkiye'de de toplumsal buhran had safhada. Herkes kendini belirli bir kalıba oturtmaya çalışıyor. 54 bedenlik algımız var, 44 bedene girmeye çalışıyoruz. Bu da hem kendimizi hem de toplumu sıkıyor, bunaltıyor. Geriliyoruz.

Ve artık hiçbir şey bilinmiyor, tam bir paranoya-iftira-yaygara toplumu olduk. Bir gün iyi diye gösterilen bir şey, ertesi gün kötü oluveriyor. Bir kişi, bir kurum, bir olay hakkında ne zaman ne çıkacağı, neyin iddia edileceğinin artık bir sınırı yok. Karşımızdaki kişi-kurumu hemen belirli bir kalıba koyuyoruz, yargılamadan. Beynimizi 20-30 köşeli bir kalıba soktuk sanki.

Polis, bir tarafta F-Tipi polis, diğer tarafta cumhuriyetçi polis. Şimdi yeni bir kavram daha çıktı, AKP'yi devirmek isteyenler ve AKP yandaşı polisler.

Asker, bir tarafta darbeciler ve diğer tarafta darbe karşıtları. Şimdi bir de üçüncü sınıf çıktı, suikastçiler. Ama bu suikastlar dış güçlerin ajanlarına karşı değil, kendi amiralini, kendi başbakan yardımcısını hedef alacak şekilde planlanıyor.

MiT, bir tarafta Ergenekoncu MiT, diğer tarafta Amerikancı-tarikatçı MiT.

Adalet/hukuk/mahkemeler, bir yandan cumhuriyetçi hakim-savcıları diğer yandan dış güçler bağlantılı tarikatçı hakim-savcıları.

Daha sayayım mı?

AKP'liler vatan haini, CHP'liler ve MHP'liler Ergenekoncu.
Basın, yandaş basın, Amerikancı basın, Atatürkçü basın.
Rektörler-Üniversiteler, cumhurbaşkanı Sezer'in atadıkları, cumhurbaşkanı Gül'ün atadıkları.
Yardım Kuruluşları, yolsuzluk yapanlar ve yolsuzluk yapmayanlar. Dinci vakıflar ve Atatürkçü vakıflar.
Sivil Toplum Örgütleri, 5. kol faaliyeti yürütenler ve Ergenekoncular.
Sendikalar, hükümet düşmanları ve hükümet yandaşları.
Din adamları-imamlar, gericiler ve çağdaşlar.
Atatürk, sahte Atatürkçüler ve gerçek Atatürkçüler.
Marketler, dincilerin marketleri ve normal marketler.
Kadınlar, başı açıklar ve türbanlılar.
Erkekler, cumaya gidenler ve içkiciler.
Kolej-dershaneler, cemaatçilerinki ve Atatürkçülerinki.
Kürtler, devlet yandaşları ve PKK yandaşları.
Toplum, Türkler ve Kürtler. Laikler, dinciler, Atatürkçüler, Aleviler.

Hey hat! Bu liste uzar gider. Ama biz nereye gidiyoruz? Gittiğimiz yol iyi bir yol mudur?

Bu ayrımlar hayatımızın artık bir parçası yapıldı! BİZ, artık birbirimizi böyle tanımlıyoruz. BiZ her geçen gün “biz” olmaktan çıkıyoruz.

Şuncu, buncu diyerek, damgalayarak, küfür ederek, sinir ederek, hor görerek, kutsalına saldırarak, saygısızlık yaparak, haddi aşarak...

BiZ, “biz” olmaktan çıkıyoruz. Biz, Lübnanlaşıyoruz. Toplumun ruh sağlığı bozuluyor. Ve “biz” artık çatırdıyoruz, gidiyoruz, bölünüyoruz.

Biz bu hale geldik, bizi bu hale getirdiler ve herkes hala “ötekini” suçluyor, 3 maymunu oynuyor.

Peki bayanlar ve baylar, “BEN” ve “SEN” olursak (ki sanırım olduk), bu işin sonu nereye gider? Kıralım artık bu saçma sapan algılarımızı ve kucaklaşalım, kaynaşalım. Yoksa gerçekten ve çok yakın zamanda “ben”, “sen” ve “o” olacağız...


TEVFiK BiR / 25.Aralık.2009


Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.