Bu
Sonbaharda Karayılan ve Kandil Ekibi Yakalanacak
Evet,
Ramazan bayramından sonra, en geç 3 ay
içinde, terör örgütü PKK'nın Irak'taki
meşhur Kandil ekibi (belki Erbil ve Dohuk'taki kişilerden de
bazıları) yakalanmış ve Türkiye'ye getirilmiş olacak.
ABD,
bir an önce Türkiye ile birlikte Suriye'ye girmek istiyor. Müslüman
Suriye halkına, zalim Amerikalı Coni ile birlikte Mehmetçiğin de
kurşun sıkmasını istiyor. Suriye'ye karşı İncirlik ve Urla
askeri üslerini kullanmak istiyor, Türk askeri ve onun kanını
kullanmak istiyor.
Hükümet
ise bu konuda, Türk kamuoyuna bu olası durumu izah edemeyeceği
için, kamuoyu nezdinde değer kaybedeceği için, Müslüman bir
ülkeye Türkiye'nin saldırmasının kabul edilemez bir durum
olmasından ötürü, ABD'ye ayak direr gibi görünüyor. ABD'nin
planı ise şöyle.
Bundan
5 ay önce Mart.2011'de, ABD'nin marka istihbarat birimi CIA'nın
Başkanı musevi asıllı Leon Panetta tam 5 gün boyunca
Ankara'daydı. Bunun nedeni Türk basını
tarafından, “Arap Baharı gelişmelerini ve
süreci değerlendirmek üzere (daha
doğru terimlerle ifade edersek Kuzey Afrika'da gerçekleşen
genişletilmiş BOP operasyonlarıyla ilgili görüşmelerde bulunmak
üzere) Türkiye'de” biçiminde lanse
edildi. Bu koca bir yalandı!
Eğer
sözde Kuzey Afrika'daki Arap Baharı devrimlerini görüşmek üzere
bir ABD'li yetkili ve onun heyeti gelecekse bu, askeri üst düzey
bir yetkili ve ekibi olurdu. Pentagon üst düzey yetkilileri
gelirdi. Konu savaş ise bunu görüşecek askerlerdir.
Ancak
gelen kişi istihbarat başkanıdır. Mart.2011'de
Ankara ile CIA Başkanı ve heyeti arasında görüşülen çok gizli
gündem, istihbaratın konusu ve görev alanı içinde olan “terör
meselesidir, PKK'dır”.
ABD,
Türkiye'ye bir teklif sunmuştur. Bu; ABD'nin istediği ölçülerde
yada buna yakın bir biçimde Türkiye'nin, ABD ile birlikte
“insanlık ve demokrasi için(!)” Suriye'ye aktif müdahalede
bulunmasıdır.
CIA
Başkanı Leon Panetta'nın bunun karşılığında Türkiye'ye
ilettiği teklif ise şudur: Bu sonbaharda
Murat Karayılan başta olmak üzere PKK'nın Kandil ekibinin tasfiye
ve Türkiye'ye teslim edilmesi.
Bununla
aynı anlarda Türkiye'de KCK'ya karşı ve özerklik ilanında
bulunan isimlere karşı toplu bir yakalama-tutuklama operasyonunun
düzenlenmesi, yemin edip TBMM'ye girmezler ise bazı BDP'li
vekillerin de, tıpkı Balbay ve Haberal gibi tutuklanıp cezaevine
konması olasılığı da masadadır. Bu süreç birlikte
işletilecektir.
Yani
Irak'ta ve Türkiye'de, PKK'nın üstüne kartal gibi çökme ile,
Türkiye'deki ayrılıkçı Kürtçü unsurları sindirme, bastırma
operasyonu yapılacaktır. ABD, Irak'ta ve Türkiye içinde koruduğu
PKK'ya bu süreçte
desteğini kesecektir.
Türkiye
de bunun karşılığında Suriye'ye ABD'nin istediği unsurlarıyla
bir “güç” olarak girecektir (Ayrıca, PKK'dan görece
temizlenmiş, örgütün etkinliği düşürülmüş bir Türkiye'de,
Türklük ifadesinin silinip görece Kürtlere özerk hak veren yada
bunun önünü açacak geniş ifadelerin yer alacağı bir sivil
anayasanın da, önü açılmış olacaktır).
İran
için, Suriye'nin varlığı, Şii yönetiminde bir Suriye'nin
varlığı, ABD'siz bir Suriye'nin varlığı, bir beka meselesidir.
Çünkü
İran çok iyi bilmektedir ki, Suriye giderse
sıra İran'a gelecektir. İran,
bölgedeki tek ve en güçlü destekçisi Suriye'yi kaybetmek
istememektedir.
İşte
İran bunu görmüştür, ABD'nin taktiğini görmüş, buna karşı
manevra yapmıştır. PKK'nın Kandil'deki yapısının Türkiye'ye
teslim edilmesi karşılığında, Türkiye'nin Suriye'ye karşı ABD
ile birlikte savaşa gireceğini yada daha yumuşak ifadeyle
girebilme olasılığını görmüştür.
İran,
ABD'nin bu kozunu, bu Kandil paketini elinden almak için de,
Türkiye'de bugün kimselerin anlam veremediği biçimde, aniden PJAK
ve PKK'ya karşı müthiş bir operasyon başlatmış, ABD'ye rağmen
Irak'a girerek Kandil'e doğru ilerlemiştir.
İran,
Kandil'i PKK'dan temizlemek, Murat Karayılan ve isimleri listelenmiş
üst düzey PKK'lıları yakalamak, sonra da Türkiye ile yürüteceği
görüşmeler sonucunda bunları İran'da idam etmek yada Türkiye'ye
teslim etmek düşüncesindedir.
Hatta
Murat Karayılan'ı yakalamak üzere hedefe kilitlenmiş bir İran,
aynı kod adı taşıyan Murat ismindeki başka bir teröristi
yakalayınca (bunun %100 doğru olduğunu da bilemiyoruz, basından o
kişinin Murat Karayılan olmadığını öğrendik, belki gerçekten
de Karayılan İran'ın elinde olabilir) aşırı heyecanla Murat
Karayılan'ı yakaladığını sanmış ve bunu açıklamıştır.
İlk
çıkan “Karayılan yakalandı” haberleri bile, Türkiye'de
toplum arasında şenlik havası yaratmıştır. İşte, Kandil
ekibinin yakalanması moral açısından da çok önemlidir.
İran,
Karayılan'ı ve Kandil ekibini kendisi yakalarsa; Türkiye, Kandil
PKK'sından kurtulmak için ABD ile Suriye'ye girmek zorunda
kalmayacaktır! Suriye ne kadar daha
dayanırsa, İran'ın eli o kadar daha güçlenmekte, savaştan o
kadar daha uzak kalmaktadır, olası ABD-İran savaşını
ötelemektedir.
16.Ağustos.2011
salı günü (bu yazının yazıldığı günden 1 gün önce) İran
Büyükelçisi bununla ilgili görüşmelerde bulunmak için
Başbakanlık'a sürpriz biçimde gitmiştir. Bakın İran'ın Ankara
Büyükelçisi, Türk Dışişleri Bakanlığı'mıza değil direkt
Başbakanlığa gelmekte, başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ ile
görüşmektedir. Bunun hemen ardından ABD'nin Ankara Büyükelçisi
Ricciardone de Başbakanlığa gelerek Bekir Bozdağ ile görüşmüştür.
Bilgi almak ve İran'ın bu manevrasına kontra atak yapmak için!
Aynı
günün akşamında (ABD'de ise öğle saatine denk geliyor) ABD
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton (yada işgallerden sorumlu
Selanik Yahudisi asıllı ABD'li bakan da diyebiliriz), “ABD'nin,
Esad'ın gitmesi gerektiğini söylemesi halinde, bunun tek başına
çok etkili olmayacağını” dile getirmiş,
“Eğer bunu Türkiye söylerse, Kral
Abdullah söylerse, diğer insanlar söylerse, Esad rejimi bunu
görmezden gelemez” demiştir.
Eğer
İran, ABD'den ve Türkiye'den önce Kandil ekibini yakalayamaz ve
Kandil'i yerle bir edemezse, Türkiye ile ABD anlattığım biçimde
anlaşırsa (ki ABD'nin çok büyük baskısı var, şu an ortam
anlaşmaya daha yakın görünüyor), bu sonbaharda Murat Karayılan
ve Kandil ekibi Türkiye'de tutuklu olacaklar.
Başbakan
Erdoğan'ın 14.Ağustos.2011 pazar günü, “Bıçak
kemiğe dayanmıştır. Ne söylerlerse söylesinler, bunun faturası
ağır olacaktır. Bu kadar açık konuşuyorum... Bizler şu anda
mübarek ay vesilesiyle sabırla devam ediyoruz (bekliyoruz
manasında)” demiştir.
16.Ağustos.2011
salı günü ise, “Yeni bir dönem başlıyor.
Milletimiz, vatandaşımız hiçbir kutsalı olmayan bu cinayet
şebekesinin bertaraf edildiğini görecektir. Meşruiyet çizgisine
gelmek isteyenler, meşruiyet çizgisinde kalmak isteyenler, şimdiden
pozisyonlarını almalıdırlar.”
Başbakan
Erdoğan'ın PKK'ya karşı, yüksek perdeden kalın tonla açıklama
yapmasına pek alışık değiliz, bu pek olağan değil. Bunun
zamanlaması ve satır arasında kullanılan sözcükler dikkat
çekicidir.
Demek
ki hükümet yani Türkiye ile ABD anlaşmaya yakındır. Bahsettiğim
Kandil operasyonu sonbaharda, belki de hemen bayram sonrasında Eylül
ayında olabilir.
Not:
Bir sonraki yazımda Suriye'den ve artık açık açık geldiği
görülen savaştan bahsedeceğim. Bundan 6 yıl önce, 2005 yılında
pek çok kişi tarafından “olmaz öyle şey” denilerek
yanlış/saçma olarak addedilen “İran'dan
önce Suriye vurulacaktır” savını öne
sürdüğüm “Görünürdeki Savaş: İlk
Hedef Suriye” adlı makalemden bahsedecek,
güncel gerçeklerle de savaşa karşı Türk Milletini ve Türk
Devletini belki de son defa uyarmaya çalışacağım..!
TEVFiK
BiR / 17.Ağustos.2011