BOP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BOP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2013 Pazar

Bunları Yazamazlar – Şeytan, Firavun ve İşgal 6




Bunları Yazamazlar – Şeytan, Firavun ve İşgal 6

2020’YE KADAR OLACAKLAR ve BOP SONRASI “ERAN PROJESİ” 

SİSTEM:  Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları. Dünya genelindeki Mason örgütlerinin üst derece üyelerini, Büyük Üstatlarını da SİSTEM’ in kapsamında ayrı düşünemeyiz. (Yazıyı okurken yanımıza bir harita almak yada internetten bir dünya siyasi haritası açmak yararlı olacaktır.)

Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi (Genişletilmiş BOP), batıda Fas kıyılarından doğuda Pakistan’a, kuzeyde Türkiye Karadeniz kıyılarından güneyde Aden kıyılarına kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsayan bir bölgenin projesidir. Hedef tahtasındaki ülkelerin yönetimlerini, rejimlerini, dini yorumlarını, sınırlarını değiştirme ve SİSTEM hizmetinde yöneticileri başa getirme, hedef ülkelerde SİSTEM hizmetlisi bürokrasi ve burjuva yaratma, SİSTEM’in Çok Uluslu Şirketlerine bölge kaynaklarının denetimini sağlatma ve coğrafyada Yeni Dünya Düzeni için yeni devletlerin kurulmasını sağlama projesidir, Şeytanidir.

Genişletilmiş BOP’un aşağı yukarı batı bölgesi operasyonları tamamlanmıştır. Suriye operasyona maruzdur, dış kaynaklı iç savaş yaşamaktadır. Türkiye operasyona maruzdur, adım adım bölünmektedir. Bölünme paranoya değil, gerçekliktir (realitedir).

Genişletilmiş BOP’ta sona kalan ülkelerden ve muhtemel olacaklardan bahsedelim ki Genişletilmiş BOP sonrası projeyi anlatabilelim. Proje kapsamında Suriye-Türkiye-İran coğrafyası (Irak ilk önce halledilmişti) ve Aden Körfez bölgesi kaldı. Kitabımın ayrı bir bölümüdür “Aden, Kızıldeniz ve ABD”, “Genişletilmiş BOP” bölümünden ayırmıştım, Aden Bölgesi önemlidir. Kitapta yazdığım için bunları burada tekrar etmeyeceğim. Yeni şeyler yazalım.

Şu küçük bilgiyi de paylaşmalıyım. Suudi Arabistan, 2006 yılında İngiltere öncülüğündeki konsorsiyumla 9.5 milyar dolar değerinde savaş jeti satın alım sözleşmesi imzaladı. 2010 yılına gelindiğinde ise S.Arabistan, ABD ile 60 milyar dolarlık savaş jeti ve helikopteri satın alım sözleşmesi imzaladı. Tarihin en büyük silah alımını yapan Suudi Arabistan ile ABD ve İngiltere’nin ilişkisini görme adına önemlidir. Aden ve İran körfezleri bölgesinde yaşanacak savaşları görme adına önemlidir..!

Genişletilmiş BOP projesinin, SİSTEM’in istediği doğrultuda ilerlediğini varsayalım. Projeyi anlamak ve buna karşı savunma oluşturmak istiyorsak, SİSTEM’in gözüyle de bakabilmemiz gerekiyor. 2003, 2004 ve 2005 yıllarında bugünü, coğrafyamızda ve ülkemizde yaşanacakları genel hatlarıyla yazmıştım. Bugün de yine tarihe kayıt olsun, bundan sonrasını yazmış olayım. Allah’ın izniyle yaşıyor olursam, bu yazılarımı kaynak gösterir, o günlerde de “şu tarihte bugünü yazmıştım” derim. Tabi temennim, inşallah, SİSTEM’in bu şeytani projesinin gerçekleşmemesidir ancak SİSTEM’e karşı ciddi bir tepki de göremiyoruz!

* * * 

Bundan 5-7 yıl sonrasına gidelim, yıl 2018-2020 civarları olsun. Türkiye’de cumhurbaşkanı ve başbakan ayrımı kalkmış, Başkanlık yönetimi gelmiş olacak, yani siyasi başbakan ile tarafsız cumhurbaşkanının oluşturduğu bu 90 yıllık denge sistemi gitmiş yerine tek adamın dediğinin hüküm olduğu “padişahlık” benzeri yapı gelmiş olacak. 

Türkiye eyaletli (federal) düzene geçmiş olacak. Kürdistan Eyaleti kurulmuş, sözde PKK bayrağı yada benzer kartallı-aslanlı-güneşli bir paçavra “eyalet bayrağı” olarak dalgalanıyor olacak. Bağımsızlık için devletin temel altyapıları hazırlanıyor olacak.

Başkanlık sistemi (federal sistem) denince akla ABD gelir. Zaten AKP de bu Federal Türkiye sistemini ABD’nin talimatıyla kuruyor, model ülke ABD. ABD’de İngilizce “State” yani “Devlet” denir, biz buna kibarca “eyalet” diyoruz. Federal Türkiye’de de (yada ülkemizin adı ileride Anadolu Federal Devleti yada Yakındoğu Federal Devleti olabilir, biz böyle susmaya devam edersek) buna eyalet diyeceğiz, aslında bunlar “mini devletler” olacak. Başlangıçta 13 eyalet birleşmiş sonrasında iç savaşlar-eyalet satın almalar derken 50 eyaletle ABD oluşmuş, parçadan bütüne gitmiş. Biz ise tek bir devletten bölümlere ayrılmış, bütünden parçaya gitmiş, parçalanmış olacağız. 

Yıl 2018-2020 civarı, devam ediyoruz. Teröristbaşı Abdullah Öcalan hâlâ gebermediyse, hapishanede değil, dışarıda “özgür” olacak. PKK terör örgütünün kadroları Türkiye’de, Kürdistan Eyaletinde (tıpkı Mesut ve Neçirvan Barzaniler gibi) üst düzey yöneticiler olacaklar. Yazmak bile zor geliyor şu an ancak bir kısım doğu ve güneydoğu bölge illerimizde Mustafa Kemal Atatürk’ün değil Kürdistan Eyaletinde “Türkiye’ye kan kusturmuş katil Abdullah Öcalan’ın” heykelleri olacak. AKP hükümeti 4. Yargı paketini çıkardı, zaten bu heykeli bugün bile yapsalar, artık suç değil.

Barış olacakmış! Türkiye ile terör örgütü PKK savaşmadı ki barış olsun. Terör örgütü SİSTEM yönlendirmesiyle, son 10 yılda ABD, İsrail ve AB maşasında sürekli olarak bu bölgenin kalkınmaması için devleti vurdu, genellikle bölge dışındaki illerde bombalar patlatıp sivilleri öldürdü, terör yaptı, uyuşturucu ticareti yaptı, suç işledi. Devlet de suça ve suçluya karşı mücadele etti. İki devlet savaşsaydı bu savaş olurdu. Ortada savaş yok, terörist saldırılar ve devletin buna karşı müdahalesi var. Savaş yoksa barış da olamaz.

İşte barış naralarıyla başlanan yolda, 2018-2020 gibi bir tarihte genel af çıkacak. Adi hükümlüden siyasi hükümlüye, terör suçu işlemiş teröristinden organize suç hükümlülerine kadar… Ergenekon, Balyoz adlarıyla mahkum edilenlerden-edileceklerden, PKK’lı teröristine kadar herkes aftan yararlanacak. Diyelim ki, bu iğrenç proje SİSTEM’in istediği hızda ilerleyemedi, bu genel af en geç 2023 yılında çıkarılacaktır, planları bu yönde. Genel affa kılıf olarak kimi Türk ülkeleri buna örnek gösterilecektir, Rahşan affı örnek gösterilecektir, CIA yapımı “toplumsal barış” sloganını daha uzun yıllar duyacağız.

Federal Türkiye’de kurulacak eyaletlerden birisi bugünün PKK’lı ve BDP’li teröristlerin yöneteceği Kürdistan Eyaleti olacak dedik ama bunun kuruluşundan sonra da “ERAN PROJESİ” kapsamında bağımsız bir Kürdistan istenmeye başlanacak. Birbirine komşu dört ülkede (Irak, Suriye, Türkiye ve İran) Kürtler ve özerk yönetimleri var, devlet kurma hakları var denecek.

Bu bağımsız Kürdistan içinde (Pentagon tarafından üretilen sahte “tarihi Êran coğrafyası haritası”) Sivas-Adana hattından Karadeniz’in bir kısmı, Gürcistan’ın büyük kısmı hatta hatta Özbekistan’dan Belucistan’a kadar olan kısım, Adana’dan Hindistan’a kadar olan kısım var. Güya bunlar Kürtlerin tarihte yaşadıkları coğrafyaymış, bunların bayrakları ve forsları dahi varmış..! (Eran dedikleri aslında İran’dır).

Bu harita ve buna temel oluşturacak tarih tamamıyla Pentagon’da yazıldı, sahtedir. Dün Türkiye’den Kürdistan’ın önce eyalet adıyla sonra bağımsız devlet olarak koparılacağı komik geliyordu, bugün bu sürecin içindeyiz, gerçektir. ERAN PROJESİ bugün komik gelir, ABD’nin projesinde yarın neyin ne olacağını bilemezsiniz. Harita, hedeftir. ERAN PROJESİ, Genişletilmiş BOP’tan sonra uygulanacak yeni projelerden birinin adıdır, duyurmuş, uyarmış olalım. 

Toplum uyumaya devam ederse olacaklar bunlardır. Bir sonraki “7” numaralı yazımda BOP sonrası dönemden ve SİSTEM’in yeni projelerinden bahsedeceğim.


TEVFiK BiR / 14 Nisan 2013


Kitap: www.uyaneyturkgidiyoruz.com  “Bu kitabı iyi ki okumuşum” diyeceksiniz.
www.idefix.com , kitapyurdu  gibi internet kitapevlerinden ve D&R mağazalarından temin edebilirsiniz.
 

24 Mart 2013 Pazar

Bunları Yazamazlar – Şeytan, Firavun ve İşgal 4




Bunları Yazamazlar – Şeytan, Firavun ve İşgal 4


İSRAİL’İN GOLÜNÜ ŞEYTAN ABDULLAH ÖCALAN ATTI 
Sabetayizmi, sözde Müslüman özde Yahudi Türkiye Sabetayistlerini, bunlarla ilgili dünyada ilk defa “isim listesini” ve soyisim listelerini, Sabetayizm-Masonlar-Çok Uluslu Şirketler-SİSTEM’in derin ilişkilerini, Sabetayistlerin Türkiye’nin iç ve dış siyasetini bizzat tespit ve tayin ettiklerini, Türkiye’nin ABD ile İsrail ilişkilerindeki belirleyici rollerini, Ergenekon Operasyonunun Bilinmeyenleri başlığıyla Ergenekon ve benzeri isimli operasyonlarda kimlerin seçileceğinin “açıklanmamış” formülünü, Sabetayizm olgusunu meslek meslek isim isim aile aile belirterek, ispat olarak farklı türde pek çok delil ve ayrıca mezar taşı fotoğraflarıyla akrabalık bağlarını sunarak kitabım Uyan Ey Türk Gidiyoruz’da yazmıştım.

Bu öyle ciddi bir mesele ki MİT Müsteşarı olarak kimin ne maksatla atanacağını size söylüyor. Hangi partide kimin İsrailci politika izleyeceğini size söylüyor. BDP’de kimin yüksek yerlere geleceğini size söylüyor. Konunun Türkiye ayağında Sabetayistler, Irak ayağında kripto Yahudiler ve ABD ayağında Yahudiler var. İddialıyım, ne Yalçın Küçük ne de Soner Yalçın kitaplarında konuyu bu kadar açık ve Türkiye üstündeki etkileriyle “somut olaylarla” yazmadılar.

Şu özetle başlayalım. 17. Yüzyılda İzmir doğumlu Osmanlı Yahudisi Sabetay Sevi yaklaşık 22 yaşında “Yahudi Mesihliğini” ilan eder. İzmir, İstanbul, Selanik, Kudüs, Mısır, Gelibolu, Edirne gibi kentleri gezer, çoğu Yahudi’ye Mesihliğini kabul ettirir. Taraftar sayısı o kadar ciddi düzeylere ulaşır ki konu Kudüs’ün-İsrail’in kurulması talebine kadar gider. Osmanlı içinden bir toprak parçasının “dini” nedenlerle bölünmeye çalışılmasıdır, Osmanlı tarihinde ilktir. Osmanlı padişahı 4. Mehmet, Sabetay Sevi’yi huzuruna getirtir, “idam yada Müslümanlığa geçmesi” seçeneğini sunar, Sevi “görünürde” dinini ve ismini değiştirir (Aziz Mehmet Efendi olur), Musevilikten Müslümanlığa “sahte” olarak geçer. Ona iman eden pek çok farklı yerdeki Musevi de onunla birlikte sahte olarak din ve isim soyisim değiştirir.

Öz inançlarını değiştirmemiş ancak görünürde Müslüman olmuşlardır. Birbirlerini tanımak adına da evlerinin/işyerlerinin kapılarında ve mezar taşlarında belirli sembolleri kullanmış, çocuklarına belirli isimleri vermiş, lakaplarında ve cumhuriyetle birlikte soyadlarında belirli yöntemleri kullanarak seçim yapmışlardır. İşte budur Sabetayist. Müslümanım diyen ancak gizlice Yahudi inancını sürdüren kişidir. Günümüzde sayıları Türkiye’de yüzbinleri bulmaktadır. Bundan ayrıca bir de “kripto Yahudiler” yani “gizli Yahudiler” bulunmaktadır. Bunlar da yaşadığı ülkenin dinini seçmiş görünen ancak Musevi inancını sürdüren kişilerdir. Bunun nedeni, yaşadıkları ülkede dışlanmamak, soykırım-sürgünden kurtulmak, iş ve devlet yöneticiliği hayatında yükselmek gibi nedenlerdir.

Genişletilmiş BOP’un kime hizmet ettiğini yazmıştık. Hatta 2005 yılında yazdığım makalede “önce Suriye’ye sonra İran’a saldıracaklar” demiştim. Bu sırada Türkiye’de “eyalet” olarak Kürdistan kurulmak istenecek sonrasında Suriye-Irak Kürdistanlarıyla birleşmeye/bağımsızlaşmaya çalışacak diye ayrıntılarıyla yazmıştım. Suriye’nin düşmesi, aslında yardımlarının bir çoğunu Suriye üstünden alan Filistin’in düşmesidir. İsrail’in bölgede özgürleşmesidir. İran’ın düşmesinin varacağı yeri bir sonraki yazımda yazacağım, BOP sonrası ABD’nin planını anlatırken.

SİSTEM, ABD ve onun Pentagonun haritasında Kürdistan Türkiye-Irak-Suriye-İran topraklarını kapsıyor. Bu Büyük Kürdistan, bölgede yeni bir ABD karakol devleti olacak, İsrail yönetiminde ABD’ye hizmet edecektir. Büyük İsrail için de önemli bir adımdır.

Genişletilmiş BOP projesini yazan, tasarlayan Pentagon ve CIA adamlarının isimlerini ve Yahudi olduklarını kitabımda yazmıştım (Abromowitz’ler, Edelman’lar vs.).

Bu kişilerin ilintili olduğu birimlerin başında ise (ABD Savunma Bakanlığı ve ABD Genelkurmayı'nın  ortak çalıştığı binaya atıfla) “Pentagon” yer alır. ABD'de Yahudi kökenli bunca diplomat ve asker varken, bunun isme/işarete yansımaması düşünülebilir mi? Pentagon, Yunanca kökenli bir kelimedir ve anlam itibariyle beşgen demektir. Peki neden dünyada örneği (herhalde) olmayan bir mimariyle, beşgen bir yapı inşa edilmiştir?

Tevrat 5 kitaptan oluşur ve buna Musa'nın beş kitabı denir. Aslen bu da Yunanca kökenli Pentatefhos sözcüğünden gelmektedir. Penta-beş, tefhos-cüz/fasikül anlamına gelmektedir. Pentagon isim olarak Pentatefhos sözcüğüne atıftır ve binanın her bir kenarı/tarafı Musa'nın bir kitabını işaret etmektedir (Yaratılış, Mısırdan Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye).

Türkiye’nin Genişletilmiş BOP kapsamında (projenin atası Sevr antlaşmasıdır) bilfiil bölünmeye başladığının ve PKK terör örgütünün galibiyet elde ettiğinin (21 Mart 2013) ertesi günü İsrail Türkiye’den özür dilemiştir. İsrail alacağını almıştır, aslında bu PKK ve ABD üstünden İsrail’in galibiyetidir, bu saatten sonra biz istemesek bile İsrail bin kere özür diler, sevinç içindeler.

Şu iki sözü unutmayalım. Birincisi eski İsrail Başbakanı İshak Şamir’e ait, “Bizim için terör, bugünkü koşullarda siyasi savaşın bir parçasıdır”. İkincisi, İsrail’in kurucularından David Ben Gurion’a ait, “Yahudi Devleti’nin sınırları sonsuza kadar kesinleşmeyecektir.”

21 Mart’ta okunan Şeytan Abdullah Öcalan’ın mektubunda yer alan şu sözler ne yazık ki yazarlarımızın dikkatini çekmedi: “Kürtler için Dicle ile Fırat” ve yine “… Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya” tabirleri çok önemlidir. Apo, İsrail’e mesajı göndermiştir. Kutsal, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, “Güçlü bir dini saygı uyandıran veya uyandırması gereken.” demektir. İslamiyet’te Mezopotamya’nın kutsallığı yoktur. İslamiyet’te örneğin Kâbe kutsaldır, Mescid-i Aksa kutsaldır. Peki Abdullah Öcalan’ın bahsettiği Mezopotamya kimler için kutsaldır? Yahudiler için. Fırat ve Dicle nehirleri kimin için önemlidir-kutsaldır, Yahudiler için.

Genişletilmiş BOP projesinin ABD ayağındaki adamların Yahudi olduğunu belirttik. Türkiye ayağındaki kişileri de günü gelince tek tek yazarız, bunlardan en önemlisinin adını yine kitapta yazmıştım. Gelelim sac ayağının üçüncüsüne, Barzani tarafına.

Mesut Barzani, kripto Yahudi’dir. Bunun ayrıntılarını ve Barzani’nin İsrail’in has adamı olduğunu, İsrail-Barzani görüşmelerini bir sonraki “Bunları Yazamazlar – Şeytan, Firavun ve İşgal 5” adlı yazımda YAHUDİ BARZANİ ve ONUN KÜÇÜK İSRAİL’İ alt başlığıyla yazacağım, yazıyı 30 Mart 2013 cumartesi günü tevfikbir.com ’da ve guncelmeydan.com ’da yayınlayacağım. Mutlaka okuyun, insanı hayrete düşürecek arşiv belgelerini yayınlıyorum, okuyucularımı biraz şok edeceğim, sarsacağım. Çünkü bugün susmaya değil biraz sarsılıp kendimize gelmeye ihtiyacımız var.

(Sistem:  Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.)


TEVFiK BiR / 24 Mart 2013 
www.tevfikbir.com 
Kitap: www.uyaneyturkgidiyoruz.com  “Bu kitabı iyi ki okumuşum” diyeceksiniz. 
www.idefix.com , kitapyurdu  gibi internet kitapevlerinden ve D&R mağazalarından temin edebilirsiniz.

1 Şubat 2011 Salı

BOP'layan MISIR



BOP'layan MISIR


ABD, bir putunu yıkarken öte yandan bir başkasını dikiyor. Mısır'da, Hüsnü Mübarek diktatoryası devrilirken, yerine Müslüman Kardeşler örgütü getiriliyor. Mısır, bir diktatoryadan diğerine doğru yol alıyor, planlı bir yol.

Mısır'da bugün yaşanan olayların/ayaklanmaların olacağını, en son bundan üç ay önce 02.Kasım.2010 tarihli "CIA'nın Yemen'deki Çok Gizli Operasyonu" adlı makalemde yazmıştım!

Yazımın o kısmında (daha başka ayrıntılarla birlikte), “Dünya büyük olasılıkla, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek yönetiminin yıkılışına, Ortadoğu'nun arabulucu ülkesi Mısır Devleti'nin karıştığına ve orada El Kaide'nin kardeşi “Müslüman Kardeşler” örgütünün iktidara çıkışına şahit olacaktır.” demiştim.

Demek istediğim (hâlâ aynı görüşteyim), Mısır Devleti ayaklanmalarla karışacak, Hüsnü Mübarek yönetimi devrilecek ve yerine Müslüman Kardeşler örgütü iktidara geçecektir. Peki neden?


Mısır'ın Perde Arkası

İzlediğimiz olaylarla ilgili, perde önünde şu nedenler ifade edilmektedir: Mısır halkının, uzun yıllardır süren Hüsnü Mübarek iktidarından bıkmış olması; iktidarın adeta bir diktatöryaya dönüşmüş olması; Mısır'da yolsuzluğun ve yoksulluğun had safhada yaşanıyor olması.

Mısır'da halk, açık-demokratik bir yönetime ve topluma kavuşma özlemiyle, Mübarek iktidarının İslami bir görünüm çizmemesi nedeniyle, yoksulluğun yakıcı etkileri nedeniyle sokaklardadır.

Bu iddialar doğru ve talepler haklı gibi görülebilir. Ancak perde arkasına bakınca bu masumane görünen taleplerin ve eylemlerin bir Güce ve onun çıkarına hizmet ettiğini görüyoruz, ABD ve Sistem'e/Küresel Krallığa.

Hüsnü Mübarek iktidarının yanlışlarını ve açıklarını, Sistem (başında ABD, İsrail gibi güçlerin olduğu dünyayı yöneten Küresel Krallık) kendi çıkarına döndürmüştür.

* * *

Mübarek iktidarında Mısır, Ortadoğu'nun arabulucu ülkesiydi. Arabuluculuk sıfatı nedeniyle Mısır, ABD ve İsrail'le ılıman-yakın ilişkiler yürütüyordu. Ancak ülkede, toplum üzerinde büyük etkinliğe sahip İslamcı ve aşırı İslamcı yapı ve buna biat eden halk bundan rahatsızdı.

Bu aşırı İslamcı yada daha doğru bir söylemle “İslamı kullanan İslam söylemli” yapıya kaynak oluşturan eğitim kurumlarının başında Kahire'de faaliyet gösteren, senede 375.000 öğrenciyi eğiten, Tayyip isimli hocanın (rektörün) yönettiği El-Ezher Üniversitesi yer alır. Bu üniversiteden mezunlara bugün ABD'ye ve İngiltere'ye giriş vizesi verilmemektedir! Bu yapının eski öğrencileri, bugünün Müslüman Kardeşler örgütünün yöneticileridir.

Sistem ve ABD, bu üniversiteyi, bu okuldan çıkan kişileri, bu yapıyı ve buna biat eden toplumu tehdit olarak görürken, aynı anda bugün bunların iktidara gelişini memnuniyetle karşılamaktadır..!

Örtülü Amerikan fonlarıyla yaratılan ve para kumarbazlığı ile varlığını katlayan sivil darbeci Macar Yahudilerinden Amerikan vatandaşı George SOROS'u ve onun Açık Toplum Vakıflarını gördük.

Mısır'da 2008 yılı itibariyle Soros'çu sivil toplum örgütleri faaliyetlerine başlayacaktır. Hüsnü Mübarek ise bu çalışmalara destek vermiştir!

Açık toplum ve demokrasi adına yoğun çalışma yürüten bu örgütlerin hitap ettikleri öncelikli kesim yine gençlerdi. Mısır'da faaliyete sokulan bu Amerikancı sivil toplum örgütlerinin örgütlenme biçimleri, felsefeleri, hitap ettikleri kesim, çalışmaları ve hedefleri birebir Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ve diğer ülkelerde faaliyet gösteren Soros'çu derneklerle aynıydı.

Yöntem farklı coğrafyalarda, farklı tarihlerde ve farklı yapıdaki toplumlar üzerinde uygulanıyor ve neredeyse her seferinde (ABD açısından) olumlu sonuç veriyordu.

Bu sivil toplum örgütlerinin gittikleri ülkeler, ne hikmetse (!) bir kaç sene sonra karışıklığa düşüyor, gençler ve toplum ayaklanıyor, demokrasi isteğiyle ihtilal benzeri halk hareketleriyle yönetimler devriliyor ve yerine yenisi, neo-liberal yenisi getiriliyordu.

Yolsuzluk ve kirlilik içinde yürüyen diktatörlükler devriliyor, aynı çarkta yürüyecek ancak bu sefer bunu halka hissettirmeyecek, ülkenin kaynaklarını Çok Uluslu Sermayeye aktaracak ve bunu demokrasinin ve küreselleşmenin gereği olarak anlatacak, demokratik görünümlü ancak yine aynı biçimde baskıcı yönetimler gelecekti.

* * *

Mübarek'in, 2008 yılında destek verdiği sivil toplum örgütlenmeleri bugün kendisine ve ülkesine karşı yönelmiştir.

Bu ihtilal benzeri halk ayaklanmalarında yaşanan çatışmalarda onlarca kişinin yaşamını yitirmesine, hareketin isyana/ihtilale dönüşmesine karşın ABD bunu “barışçıl gösteriler” olarak değerlendirmiş, bu gelişmeleri “normal” olarak addetmiş, Mısır yönetimine “reform çağrısında” bulunmuştur.

İlginçtir, Kuzey Afrika'da seri halde başlayan BOP operasyonlarından önce, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 13 Ocak 2011 tarihinde Katar'ın başkentinden düzenlenen Gelecek Forumu'nda Arap liderlere reform çağrısında bulunmuştu..!

Bugün, Mısır'da yasaklı Müslüman Kardeşler örgütünü El Kaideci terörist yapılanma olarak gören ABD, bu örgütün içinde olduğu ve örgütü büyük olasılıkla iktidara taşıyacak olan isyanın/kalkışmanın/ihtilalin altyapısını hazırlamıştır..! Peki neden, hangi mantıkla?

O zaman bunun nereye varacağına tekrar bakalım ve yazalım. Bu BOP'un/GOP'un bir ayağıdır. Mısır'da artık Hüsnü Mübarek yönetiminin yıkılması kaçınılmazdır ve yerine Müslüman Kardeşler örgütü iktidar yapılacaktır.

Bir süre sonra Müslüman Kardeşler örgütünün yasağı kalkar, parti adıyla iktidarı ele alır, daha sonra da “El Kaideci-Hamas'çı Müslüman Kardeşler” iktidarının yöneteceği Mısır ile ABD ve İsrail biribirine diş bilemeye başlar ve ileride bir gün ABD ve onu destekleyen diğer Sistem ülkeleri Mısır'ı, demokrasi ve insan hakları götürmek adına işgal ederler.

Bu, zemini bir biçimde Tevrat'a dayanan, paraya dayanan BOP'un yoludur. Mısır, Hz. Musa'nın ve Tevrat'ın doğduğu “kutsal topraklardır”!

Tarihte, İran ile savaşa sokulan ABD'ci bir Saddam Hüseyin vardı. Yıllar geçti, devir değişti, ABD Irak'a girdi ve diktatör Saddam'ı astı, yarın da İran'a silahlı yada silahsız girecektir..! Bugün, Mısır'ın kaderi de bu yolda yürümektedir.

Sistem: Kimi zaman Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi bilfiil işgal etmektedir; kimi zaman günümüzdeki Suudi Arabistan'ın Yemen'i işgalindeki gibi kendisi değil kukla devletler kanalıyla bilfiil işgal ettirmektedir; kimi zaman Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan...'daki gibi sivil ve demokratik görünümlü organizasyonlarla yönetimleri devirmektedir kendi adamını getirmektedir; kimi zaman da parasal gücüyle, kontrolünü ele almak istediği ülkedeki basın-yayını kontrolüne alarak iktidara gelmesini istediği kişileri, topluma “kendi oyuyla iktidarını kendisi seçiyor” havası katarak, iktidara getirmektedir (bu sonuncusuna bir örnek vermeyi gereksiz gördüm).

Hepsinin yolu ABD'ye çıkmaktadır. Örtülü operasyonlar ve işgaller tarihi Afganistan'dan öncesine dayanmaktadır, Mısır'dan da sonrasına uzanmaktadır, uzanacaktır. Domino etkisi denilen bir durum şu an için söz konusu değildir. Domino gibi sıra sıra dizilmiş Amerikan operasyonları vardır, bunlar ardı ardına ateşlenmektedir.

TEVFiK BiR / 31.Ocak.2011

 

Telif Bilgisi

© 2009-2017 tevfikbir.com , tevfikbir.blogspot.com. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.

" Tevfik BİR - www.tevfikbir.com " biçiminde kaynak gösterilerek makalelerden alıntı yapılabilir.